Sabah namazından sonra uyku tutmamıştı. Bu yüzden bende güneşin doğuşunu izledim. En güzel manzaralardan biriydi güneşin doğuşu. Birde ressamlara harika derlerdi. Asıl en büyük ressam yüce Rab'bimdi! Var mı ondan daha güzel resim yapabilen?!
Dışarıyı izlerken gözüm arka bahçede ki karlara takıldı. Bahçe tam ikiye ayrılmış ve üstünde de ayak izleri vardı. Sanırım birileri karda oyun oynamıştı.
Bir dakika! Neden stres atmak için bende dışarı çıkmıyordum? Ayrıca benim özüm değil miydi kar?
Hemen odadan çıkıp sessizce aşağıya indim. Bu merdivenlerden inmeyi nasıl da özlemiştim. Halbu ki iki gün öncesine kadar bu evi terk etmek için inmiştim.
Kendimi dışarıya attım. Hava, soğuk olsada umursamadım. Çünkü şu an da mutluydum. Uzun süredir kar yağmıyordu. Yağsa ne kadar da iyi olurdu. Belki de bütün sıkıntılarımı unutur yine gülümsemeye başlardım. Belli mi olur, belki de annem olduğu zamanlarda ki gibi gülerdim. Şu an da kalbim kırık olsada kar yağınca düzelirdi. Çünkü kar, benim özümdü!
Arka bahçeye koşa koşa gittim. Karlara bastığımda çıkan o müthiş ses...bu sese aşıktım! Kara aşıktım! Rab'bime aşıktım! Daha ne olsun?!
Kollarımı yana açıp başımı geriye yatırdım ve gözlerimi kapattım. Karşıdan gelen rüzgarla, sanki bütün sıkıntılarım gidiyordu. Sanki hafızam siliniyor, her şeyi unutuyordum.
Hiç bir şey düşünmüyordum. Zihnim rahatlıyor, bedenim gevşiyordu. Derin bir nefes alıp verdim. Ardından kendimi geriye doğru sertçe bıraktım. Arkaya doğru giderken yüzümde bir gülümseme belirdi. Yere yaklaştıkça gülümsemem genişliyordu. Az sonra bedenim kar ile buluşacaktı. Evet neredeyse yere yaklaşıyordum. Derken...kollarım iki tane güçlü el tarafından tutuldu. Başım beni tutan kişinin karnına değince refleks olarak gözlerimi açtım. Önüme baktığımda güneş ışıklarından dolayı bir şey göremiyordum. Kafamı geriye attığım da beni tutan kişiye baktım. Bir çift bal gözleri olan kişiye baktım. Kalbimi kaptırdığım adama baktım. Güneş'e baktım.
Kaşları çatıktı. Ancak gözleri o kadar sevgi dolu bakıyordu ki. Benim aksime sevgi doluydu...
Birden ayağa kalkıp onun kollarından kurtuldum ve kendime çeki düzen verdim. Onun burada ne işi vardı? Niye beni tutmuştu ki?
Ona dönmeyerek kaşlarımı çattım. Allah'ım yine günaha girdim. Allah'ım yine günaha girdim. Yine. Yine. Yine. Daha ne kadar girecektim? Yeter ama!
Ona bakmaya şu an da cesaretim yoktu. Açıkçası bakmakta istemiyordum. Çünkü beynim işlevini yitiriyordu. Hem de her seferinde! Aklım başımdan gitmesin diye öne doğru adım atmıştım ki "Kar?" Dedi Güneş. Ahh...gidecektim ne güzel! Niye bana seslendi ki?!
Mecbur ona döndüm. Aslında dönmeyedebilirdim! Ama dönmeliydim. Peki dönmesem? Dönmeliydim! Dönmeyecektim. Yok yok...mecbur dönecektim.
"Efendim?" Dedim. Ona bakmayacaktım. Bakma bakma bakma. Bakma Kar boşver! Ne yapacaksın ki zaten ona bakıp? Hem harama bakarsan helaline göz değer. Boşver bakma bakma. Sakin ol. Bakmanı gerektirecek bir durum yok. Bakma. Boşver bakma...
"Bana bak" demesiyle ona baktım. Evet daha az önce ne dedim ben? Bakma dedim. Ama nerede...Rab'bim görüyorsun sende. Gözlerim bakıyor. Ben bakma dedikçe söz dinlemiyor. Yol göster bana ne olur! Gözlerimi terbiye etmeme yardım et ya Rahman!
"Efendim?" Dedim. Yine hipnoza girmiş gibiydim. Bakma gözlerim bakma. Bu dünyada güzel gelen şey öbür dünyada cayır cayır yakacak bizi! Bakma harama, yanma cehennemde!
Gözlerimi devirip karı izlerken aynı zamanda da onu dinledim. "Kendini nasıl hissediyorsun?" Diye sordu. Ne diyebilirdim ki? Güneş, dünkü rezaleti bütün çıplaklığıyla gören tek kişiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAR'IN GÜNEŞ'İ
Genç KurguO sarı hareler düştü aklıma birden. Onun sarı hareleri bana yaşamak için umudu fısıldıyordu sanki kulağıma. Biliyordu benim yaşamak istemediğimi. Ancak bakışlarıyla umudu fısıldayıp yaşamım olacağını haykırırken anladım ki asıl yaşamamak haram o...