Bu size anlatacağım son macera olacak. Hepimizin "Sonunda!" diyeceği bölüm olacak.
Ama şunu anladım; Döktüğümüz her göz yaşı, bize mutluluk olarak geri dönecektir. Sonunda...
****
Göz kamaştırıcı beyaz bir ışık, göz kapaklarımı hedef aldı.
'Bip bip' sesleri, hıçkırıkları bastırıyordu. Her iki ses de daha güçlü çıkmaya başlamıştı. Neredeyse dayanılmazdı.
Başım artık ağrımıyordu ama sesler çoğalıyordu.
Bir parmak sesi duydum. En sonunda onu susturmuşlardı.
Ağlamayla karışık konuşmalar duymaya başladım.
"Sence ilk önce kimi görecek?" dedi Hermione'nin sesi.
"Iıııı... bir düşüneyim... Harry!" diye alaycı bir şekilde karşılık verdi Destin'in sesi.
Hermione ve birkaç kişi daha kıkırdadı.
Bense yorgunca gözlerimi açtım. Tüm sesler o anda kesildi.
Hiçkimse yoktu. Sadece beyaz bir zeminde yatan ben vardım.
Oturup etrafıma bakındım. İnanılmaz şekilde tanıdık geliyordu. Üzerinde olduğum beyaz zeminin aslında çim olduğunu farkettim. Ağaçlar, yapraklar, gökyüzü, göl... Burada herşey beyazdı.
Tek farklı renk bendim. Tenim dikkatimi çekti. Tamamen çıplak olduğumu o zaman farkettim.
Hiçkimse olmamasına rağmen utançla kızardım.
Burası ne sıcaktı ne de soğuk.
Yine de giyinik olmayı arzuluyordum. O anda, en yakındaki ağacın yanında beyaz bir elbise belirdi.
Hemen kalkıp yanına koştum ve giydim.
Sırtımı ağaca yaslayarak oturdum bir süre. Hala konuşmalarına anlam vermeye çalışıyordum.
Kimi mi göreceğim? Neredeyim ki ben? Peki ya onlar neredeydi? Neler oluyordu? Aklımda onlarca soru vardı. Hepsini cevaplandırmaya çalıştım. Bir işe yaramayınca dikkatimi tekrar bulunduğum ortama çevirdim.
Ağaçların ve diğer herşeyin renkli hallerini düşündüm. Herşey daha tanıdık gelmeye başladı. Nerede olduğumu anladığım an nefesimi tuttum.
Hogwarts'ta, gölün kenarındaydım...
Normalde burayı hatırladığımda üzüntü kaplardı her yanımı. Ama bu kez... farklıydı. Üzülemiyordum...
"Tekrar burada, seninle birlikte olmak çok güzel."
Özlediğim tanıdık sesle birlikte hızlıca kalkıp arkamı döndüm.
Bu bir rüya olmalıydı. Yine...
Ama Hayır! Karşımda duruyordu işte. Bana yine salak salak sırıtıyordu.
"Harry!"
Bununla birlikte kollarını açtı.
Gerçek olup olmadığını anlamanın tek bir yolu vardı...
Ona doğru koştum ve kendimi onun üstüne fırlattım. Beni sıkıca sardı. Etrafında döndürdü. O mükemmel kokusunu içime çektim.
Gerçek olduğunu anladığım anda onu daha sıkı sarıp ağlamaya başladım. Ama yıllar sonra ilk kez mutluluk göz yaşları döküyordum. Gerçekti. Gerçekti işte! Bana sarılmış, saçımı kokluyordu. Yüzünde bir gülümseme vardı. Gerçek bir tane.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
|| In The End || Ginny Weasley (Türkçe)
FanfictionHe won't come back. But why would it mean he's not here? "Nobody's gonna hold my hand, Hold me close, Whisper comforting words, Stay beside me, Support me with everything they have, Hug me tightly, Caress my hair softly, Look at me with those warm...