Dolmuştaydım. Kalbimin göğüs kafesimi parçalamak için çırpınması yada beynime giden damarlardaki kanın çoğalması umurumda değildi. Aklımdaki soru şuydu: NEDEN BEN?!?! O KADAR KIZ DURURKEN NEDEN BEN, NEDEN ŞİMDİ? İçimdeki duygusal ve aşırı derece de kızsal olan ses bana sakin olmamı, kalbimi dinleyip onun yanında kalmam gerektiğini söylüyordu. Diğer tarafım yani aşırı derecede savaş yanlısı olan, herkesin karnını deşmek isteyen tarafım... Sessizlik. Onda bir ses yoktu ve bu beni çılgına çevirdi (tabii bir de ikide bir beni itekleyen kadın.)... Biraz daha sessizlik. Bu iki çılgınlık sonucunda şoföre "Müsait bir yerde!" dedim. Adam durunca da o salak kadını itip dolmuştan indim.
Bir şeyden hıncımı çıkarmak iyi gelmişti. Ama hala sinirliydim. Sinirimi yatıştırmak için yürümeye karar verdim. Yürürken hala o salak anı düşünüyordum. Gözlerimizi uzun süre birbirimize kenetlemiştik ve sonunda olan olmuştu. Ben niye karşılık verdiysem yani! Aslında o sırada bir tane çarpacaktım tam olcaktı! Ama olamadı.
Bu düşünceler beynimi o kadar doldurmuştu ki bir direğe tosladım. Etrafıma bakınıp kimsenin beni görmediğinden emin olduktan sonra yürümeye devam ettim. Bu toslama beni konudan uzaklaştırdı ve eve gelesiye kadar aklıma hiç gelmedi. Eve vardığımda annemle biraz konuşup, televizyon izlemeye karar verdim. Ama tam izleyecekken o salak, o aptal insan beni aradı ben de meşgule attım. Ama yetmedi tekrar ve tekrar aradı ben de sinirden telefonu kapattım. Annem yanıma geldi ve:
-Hayranların var bakıyorum!
-Yoo... Sadece tanımadığım bir numara.
-E açsaydın belki tanıdığın biridir.
-Pek sanmam.... Tanıdığım biri olsaydı mesaj atıp kim olduğunu söylerdi." kısa bir sessizlikten sonra "Aman boş ver anne." dedim ve konu kapandı. Bende televizyonu kapatıp kitap okumaya karar verdim.
Kitap normalde çok sıkıcı ve sinir bozucu bir kitaptı ama herkesin karnını deşmek isteyen tarafım -şükürler olsun ki uyanmıştı- sahneleri tam bir Matrix havasına çevirmişti. Kitabın ana karakterleri olan Anna ve George normalde birbirleri ile tartışırken, benim hayal gücümde Anna -ben- George'u -salak insan- dövüyor, kurşun yağmuruna tutuyor... Ama bundan da bir süre sonra sıkıldım ve kulaklıklarımı takıp uzandım.
Bir süre sonra uyuya kalmışım annem de dayanamamış kulaklıklarımı çıkartıp üstüme bir örtü sermiş. Ama ,annem de insan yani, bir süre sonra beni uyandırdı. İlk önce yumuşak bir ses ile başlayan bu alarm, yavaş yavaş sinirli ve bir süre sonra ise gayet sinir bozucu bir hal aldı. Ve en sonunda örtü üstümden alındı ardından küçük bir sarsıntı yaşandı -annem beni yataktan kaldırmaya çalıştı, ama pek başarılı olduğu söylenemez- bunun üstüne ben de hışımla kalktım ve yüzümü yıkadım.
Yüzümü yıkarken birden tüm duygular üstüme hücum etti ve ben de bu sinirle nadiren uzun olan tırnaklarımdan biriyle yüzümü çizdim. Aslında herhangi bir satanistlik amacım yoktu sadece tırnaklarımı yüzüme fazla bastırmıştım, hepsi bu. Ama bunun ile etrafımı unuttum ve 3 gün boyunca o anı tekrar ve tekrar yaşadım.
Şimdi diyeceksiniz "Kızın ne abartıyon be bu kadar?! Alt tarafı öpmüş işte n'olcak?" ben de size aynen şu cevabı vereceğim "Sen erkeklere bayılıyorsan ben ne yapayım? O zekasız özürlüler durmandan çiçekten çiçeğe konan arılar gibi. Güzel kızı bir bulsunlar anında herkesi ve her şeyi unuturlar. Sen kimsin, neyin nesisin umurlarında olmaz. Ama sana bunları anlatanda kabahat. Sen her erkek arkadaşın için süsleneyim derken hayatın ellerinden gidiyor n'aber." gibi bir nutuk yazacağım ardından kılıç sesleri ve sonunda sen yerde ben ise karanlığa karışmış olacağım.
Neyse, olaydan 3 gün geçtikten sonra - 3 gün boyunca parka gitmedim ve o her aradığında telefonu kapattım- parka gittim. Kendime gayet olgun (!) bir hava vermiştim, kitaplarım elimde, altımda bir eşofman üstümde bir ceket, ayağımda spor ayakkabılarla tam bir inektim. Ama önemli olan aklımdaki düşünceydi: Onun yüzüne bakmadan dersi anlatacak ve gidecektim. Bu azimle yola koyuldum ve 5-6 dk sonra parka vardım.
Her zaman oturduğumuz yere oturmuştu. Ama saçları darmadağınıktı, gözleri bana bakarken ki parlaklığını yitirmişti. Gayet kambur bir şekilde oturuyordu. Amanın... o da ne be öyle? Yanında ki kız her dram filminde yer alması gereken biriydi. Mini mini etekler, her gün yapılı saçlar, aşırı makyaj ve erkekleri deliye çeviren o iğrenç ötesi hareketler. Kızın adı Alev'di. Adına da uyacak şekilde bir vücudu vardı, çoğu erkeğin hayalini süsleyen kumral saçlara, yeşil gözlere ve açık renk bir tene sahipti. Benim içinse onu saçları fil boku renginde olan gözlerinin biraz koyusu ve ten rengi ise kansızlıktan ölmek üzere olan bir insanın ten rengi kadar koyuydu.
Alev, Mustafa'nın etrafında dolaşıyor, ona durmadan öpücükler veriyordu. Mustafa ise gayet ilgisiz bir şekilde etrafına bakınıyordu. Bu bakınmalardan birinde beni gördü. Ama ancak bir kaç saniye sonra o gördüğü silüetin ben olduğumu anladı ve kızdan kurtulduğu gibi bana koştu. Bir erkekten beklenmeyecek bir yumuşaklıkla bana sarıldı. Boyum ondan kısa olduğu için biraz kayboldum ama bir taşı aratmayacak kadar katı bir şekilde yerimde durdum.
&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&
Çok geç kaldım üzgünüm. En iyisini yazmak için bekledim. Yorumlara devam ve beğendiyseniz oylamayı unutmayın sizleri seviyorum. Görüşürüz!!!!!!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Seninle Olabilirim!
RomansaBen sıradan bir kızım adım Melike. Çok sosyal bir kız değilim, anlayacağınız öyle durmadan sevgili değiştirmem. Zaten sevgilim hiç olmadı. İnsanlara yardım etmeyi çok severim. Muhteşem ötesi bir güzelliğim yok ama hep zeki olduğuma inanmışımdır. Kız...