Yankı'nın ağzından :
15.06.2009 gecesinde olanlar ve 1 hafta sonrası:
Ellerimde kolumdan akan kanın izleri vardı . Gözlerimi açtığım zaman kolumdaki ufak yara , sargı beziyle sarılmıştı . Sanki günlerce uyuyor gibiydim . Başımı kaldırdığım zaman yine bodrum katı gibi bir yerdeydim ama bu sefer ki bulunduğum ortam daha rutubetli ve daha küçüktü . Ayrıca yatak yoktu yere atılmış bir savanın üstündeydim . Yine ufak bir hafıza kaybı geçirmiş gibi hissettim kendimi. Ya da hiçbir şey hatırlamak istemiyordum . Kafam kazan gibiydi . İçimde kıyamet kopmuş ta tek yaralı ben kalmışım gibi hissediyordum . Kafamdaki sesleri susturup düşünmek istedim . Sahiden neler olmuştu ? Elimde ne kalmıştı ? Kim vardı yanımda ? Ellerimle yerden kuvvet almak için avuç içlerimle kalkmaya çalıştım . Avucumun içinde şırıngayı hissettim . Elime aldım ve anladığım kadarıyla içinde narkoz var gibiydi ve bu halimden anladığım kadarıyla bana verilmiş olmalıydı . Etrafıma baktığımda sargı bezleri yara bantları yerdeydi . Düşündükçe geceden kalma vurulma anımı hatırladım . Ama amacıma ulaşamamıştım . Hızlıca koştuğumda peşimde tek bir adam vardı . Sokağın sonunda ise kolumu tutarken hatırladığım bizi bekleyen bir arabaydı . Sonra da kendimi burada buldum işte . Ayağa kalkıp dışarıya baktım . Bu sefer hangi bela beni bekliyordu acaba ? Bu sefer ne olacaktı ? Ben bunları düşünürken bir anda eski kırık bir kapı açıldı . İçeriye iki tane adam girdi . İri yarı uzunca ve sert görünümlü adamlar . Tek kelime etmeden ikisi bana doğru koşup bir anda koluma girdiler . Ne olduğunu anlamadım ama bırakın diye çırpınıyordum . Biliyorum nafileydi . Ayaklarım çoktan yerden kesilmiş dışarıya doğru çıkarıyorlardı beni . Tahmin ettiğim gibi bodrum katındaydık ve yukarıya çıkan eski ve dar bir merdiven vardı . Koluma giren iki adam beni yukarıya çıkardılar . Geniş bir koridordan geçtik . Işıklar seyrek seyrek geliyordu gözüme . '' Bırakın beni ne yapıyorsunuz ? Nereye götürüyorsunuz beni ? Hey ! Nereye gidiyoruz ?'' dedikçe sesim o geniş boş koridorda yankılanıyordu . Kapısı kapalı olan ve diğer kapılara göre daha yeni duran bir odaya girdik . Etrafımızda bir sürü genç adamlar vardı . Hepsi sert ve dik bir şekilde dizilmişlerdi etrafa. Ortada ise bir tane tahtadan bir sandalye vardı . Apar topar beni oraya ittiler . İlk başta dizlerimin üstüne düştüm . Kolumdan tutup kaldırdılar . Tahtadan olan sandalyeye oturdum . Hiç kimse konuşmuyordu . Ben ne kadar konuşsam da faydası yoktu . İçeriden bir adam iple geldi . Yaklaştıkça kim olduğunu hatırladım . Bu Tarık ağabeydi . Ben kaçarken ki beni getirdikleri yine bodrum katı bir yerde deniz kenarında tanıştığım diğer adamlardan biri . Tarık ağabey elindeki iple yanıma geldi . Ellerimi arkaya alıp bağladı . Ayaklarımı bağladı . ''Tarık ağabey ne yapıyorsun ? Neden yapıyorsun ?'' dedim acınası ses tonuyla . '' Bizde emir kuluyuz evlat unuttun mu ?'' dedi ayağımdaki ipi iyice sert bir şekilde sıkarak . İçimden ağlamak geliyordu . Ama yakışmazdı bu bana . Tüm herkese karşı dik durmalıydım . Tüm acımı bir tek ben görmeliydim . İçim yansa bile dışarıya soğukluğumu göstermeliydim. Olmazdı ağlamak. Bir kere iyiyim dediysem hep iyi olmalıydım. Kendi kendime teselli verip kendimi kandırmak en güzel yapabildiğim bir davranıştı . Her zaman kendi kendime destek oldum . Pek faydası olmadı ama belkide kötü adam olmayı ben seçtim . Bunları düşündükçe daha da donuklaştım . Hissizdim , hiçbir şey hissetmiyordum artık . Eskiden canım yanardı ama küllerimden bile yanmayı başaran birisi olarak hissizleşip hiçsizleşmek artık bana çok normaldi . Çok donuk bir şekilde ellerim kollarım bağlı sandalye de oturuyordum . Bir anda gözlerimi bağladılar . Ağzımı kapattılar . Tek kelime çıkmıyordu artık . Artık konuşmakta çırpınmakta faydasızdı . Belli ki bir bedel ödeyecektim . Bu benim kaderim miydi yoksa ailemin yani babamın bedelini mi ödüyordum bilmiyorum . Buradan kaçışım yoktu . Önceki gecenin cezasını çekecektim belliydi ama bundan sonra daha kaç tane cezam kalmıştı tahmin bile edemiyordum . Kapının açıldığını duydum . İçeriye birileri girdi . Bir kaç saniye sonra yanıma birisi yaklaştı . Ellerini omzuma atıp omuzu sıktı . '' Bizim delikanlı kahraman adamımız Yankı burada demek .''Kim olduğunu tahmin ettim . Eliyle ağzımı açtı .'' Seni tanıyorum en azından bunu biliyorum '' dedim içimden gelen cesaretle . Belli ki sinirlenmişti bu lafıma . Ağzımı tekrar kapattı . '' Bu yaptığının cezasız kalacağını mı zannettin piç !'' diyerek bir tokat attı bana . Sandalyem hafif geri gitti tokadın etkisiyle . Sonra bir daha tokat geldi tam tersinden. Sonra bir daha ... Kulağımda binlerce küfür . Burnumdan akan kanın sıcaklığı dudağımda hissediliyordu. Artık aldığım darbeleri sayamıyordum . Bitkin düşmüştüm . Hatta o darbelerle sandalyeyle beraber yere düşmüştüm . Hatırladığım tek yer orasıydı . Zaten etraf karanlıktı ben de kapattım gözlerimi . İyi şeyler düşünmek için yumdum gözlerimi . Her zaman gördüğüm bir rüya ya da hayal canlandı gözlerimde. Karanlıklar içinde bir kadın gördüm , arkasını dönük saçlarında bir ağacın dallarındaki yapraklar... Sonrası ise ağzımda artan kan tadıyla hiçbir şey hatırlamıyor oluşumdu . Belkide yok oluşumdu .
1 hafta sonra...
'' Bugün ne yapıyoruz ''
'' Bugün ofiste çalışıyoruz '' dedi Tarık ağabey elindeki telefonla dışarıya çıkarken . İstanbul'dan bir kaç kilometre uzaktaki ofisteydik . En son ki yediğim dayaktan sonra alnımda ufak yara bantları haricinde hiçbir şey kalmamıştı . Mecbur tekrar hayata geri dönmüştük . Herkes işinin başına bende bu belaya devam ediyordum . Neden diye sormaktan vazgeçip bende bu işin bir parçasıydım artık . Ama elbette bu işten kurtulup arkama bile bakmadan çekip gidecektim buralardan . İlk başta kurtulmam için amaçlarıma ulaşmam lazımdı . Ucunda ölüm bile varsa yüreğimi ortaya koyup aklımdakileri bir bir gerçekleştirecektim . Zaten ölüydüm bir daha ölemezdim belki de bir daha hiç dirilemezdim . Bunun için zaman gerekliydi . Odanın kapısı açıldı . Ellerinde kağıtlar olan bir adam daha girdi . Önüme kağıtları atıp : '' Şunları imzala Yankı '' dedi . Suratıma doğru gelen kağıtları toparlayıp okumak istedim ne yazdığını . '' Sana direk imzala dedim '' masadaki kalemi bana doğru atarak . Yine hangi kaderime imza atıyordum hangi belaya adımı yazıyordum bilmiyorum ama kalemi alıp imzalayıverdim . Hemen kağıtları tekrar ona uzattım . '' Şu anahtarları al sağdaki odaya git masanın üstünde mavi bir dosya var bir kaç evrak daha olması lazım . Bende şunları koyup geliyorum .'' dedi yüzüme bile bakmayıp attığım imzaları incelerken . Anahtarı alıp odadan çıktım . Koridorun sağındaki odaya gidip kapısını açtım . Bu odaya kolay kolay girilmezdi . Daha önce hiç girmemiştim . Etrafta dolaplar ve deriden yapılmış masa sandalye takımı vardı . Masaya doğru yürüdüm . Sandalyenin oraya doğru geçtim . Masanın üstündeki mavi dosyaya elimi atarken hafif aralanmış bir çekmece vardı . Aklımda elimde o çekmeceye gitti . Kapıya doğru baktım gelen kimse yoktu . Kapağı hafif açıp göz ucuyla baktım . Bir sürü dosyalar vardı . Dosyanın ucunda isimler yazıyordu . Tam odaklanıp göz ucuyla baktım . Kağıttaki evrakların tam ucunda bir isim vardı ve o ismi gördükçe tekrar tekrar baktım . Görmemiş olmayı yanlış okumuş olmayı tercih ederdim . Duygun Seçkin . Duygun Seçkin evet tam olarak öyle yazıyordu . Bu nasıl olurdu? Ne demekti bu ?
'' Hey Yankı aldın mı dosyayı? ''diye seslendi içeriye doğru giren adam.'' Ne yapıyorsun sen ? '' Hafif kekeleyip bacağımla açık olan çekmeceyi ittirdim . '' Yo..ok bir şey işte aldım dosyayı bu değil mi yoksa ? . Bana doğru geldi hafif kuşkulu bir şekilde yüzümü bakıp '' Evet bu dosya . Tamam sen çık dışarı ben kapatırım kapıyı'' diyerek elimden aldı mavi dosyayı . Arkama bakmadan hemen çıktım odadan . Zaten gördüğüm ismin etkisindeydim . Tekrar bulunduğum odaya geri geçtim . Dönerli sandalyeye kendimi bırakıp düşündüm . Duygun Seçkin . Evet bu benim annemdi . Annemin isminin ne işi vardı burada ? O dosya da ne vardı ? Yoksa anneme dair ipuçları mı vardı ? Kafayı yiyecektim ve hiçbir açıklama bulamadım. Ama bulmam lazımdı , bunu bulmalıydım , bu işi öğrenmeliydim . Nasıl bir işin içindeydik öyle ?
İstanbul Cezaevi Görüş Saati : 16.20
- Bana bir açıklama yapmak zorundasın ?
- Yankı beni dinle durum bildiğin gibi değil .
- Bana bir açıklama yap dedim annem öldü mü ?
- Yankı ben suçsuzum , yanımda ol sana her şeyi anlatacağım .
- Neyin içindeyiz ? Nasıl bir beladayız ? Neyi bilmiyorum da ne anlatacaksın bana ?
- Gelmeni bekledim bana bir gün sormanı bekledim . Ve sanırım o gün geldi . Dinle beni kalkma her şeyi biliyorum . Dinle benim oğlum gitme .
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İçimin Yankısı
Teen FictionKeşke diyorum sevseydin beni O zaman her şey hazır bizi beklerdi Sen gelmeyince yaşayamadıklarım da geleceğimi alıp gitti Tıpkı keşkelerim gibi . Yıllardır aşkını itiraf edemeyen Asmin'in adaletine mahkum kalan Yankı . Yolları yıllar sonra mahkemede...