Doğan güneş, tavandaki camımdan içeriye sızıyordu. Kanadadaydım. Yattığım yerden odamı incelemeye başladım. Hayatım bu noktaya nasıl gelmişti? Her şey o kadar kusursuzdu ki. Ahşap sandığımın yanında duran koca ayım, çalışma masamın üstüne koyduğum su maymuncuklarıyla dolu fanusum, Audrey'nin tablosu... Ah Audrey'i arayıp haber vermem gerek.
Doğrulup gözlüğümü taktım ve telefonumu aramaya başladım. Dün gece burada uyuyakalmamıştım, birisi beni yatağıma taşımış olmalı.
Alt kata indiğimde evin birçok işi halledilmiş durumdaydı. Annem beni görünce gülümsedi
"Günaydın şekerparem. İyi uyudun mu?"
"Buranın havası farklı esiyor. Huzur verici"
"Yüzündeki parlaklıktan anlaşılıyor birtanem. Kahvaltı hazırlıyorum, sonra dışarı çıkarız diye düşündüm"Yaşadığım çevreyi merak ediyordum. Bisikletle sadece belli bir alanı görebilmiştim. Ama henüz gezilebilecek koca bir ülke vardı. Telefonumu koltuğun üstünden aldım.
Piper geldiğimde fotoğraf yollamamı istemiş. Evan, onu daha sonra aramalıyım. Carla sınavla ilgili bir kaç örnek form göndermiş. Audrey'i arayalım.
"Raven?"
"Benim. Nasıl gidiyor bakalım?"
"Şu an tatildeyim ve yanımda ne kadar hoş bir çocuk var bilemessin. Tanıştırıyım, Luke Gran."
"Luke Gran? Cidden saplantılıymışsın Audrey. Asıl Luke'a ne oldu"
"Hiç bir fikrim yok. Sanırım şu sarı kafayla hala beraber yaşama kararı içindeler. Kokteylimi içip eski günlerin acısını çıkartıyorum hayatım. Sen nasılsın?"
"İyiyim, yeni ev yeni hayat falandı filandı. Resmini aldığımı söyleyecektim. Sorun olmaz heralde?"
"Resmim mi? Hangi resim"
"Sergideki, altında Natethekiller imzası olan. Senin değil mi? Resim yaptığını bile bilmiyordum"
"Ah o resim. O aslında seni korkutmak için çizilmiş bir resimdi tatlım. Ama olayları benden öğrenince gerek kalmadı. Demek sergiye koymuşlar. Ah gitmem gerek Luke çağırıyor. Yeni evin hakkında bana yaz!"Telefonu kapattıktan sonra istemsizce gülümsedim. Demek yine Luke adında birini bulmuştu. Demek Luke hala o sarışınla yaşama dersindeydi. Aman banane.
Piper'a dün çektiğim fotoğraflardan bir kaç tanesini yolladım. Daha sonra Evan'ı aradım fakat meşguldü. Bende konsol odama doğru yönelmeye başladım.
"Çok geç kalma kahvaltı neredeyse hazır canım"Konsol odamı dün çok inceleyemesemde bugün girdiğimde kalbim tekrar yerinden çıkacak gibi oldu. Oyunlar alfabetik olarak bile dizilmişti. Gamepad'imi alıp konsolumu açtım. Uzun zamandır bunu yapmıyordum.
İlk iş olarak GreyShark'ı ekledim. Anında kabul edip mesaj attı.GreyShark: Demek eve yerleştiniz. Havalar nasıl?
Moonlight35: Sende amma hızlısın. Gider gitmez konsolunamı yapıştın? Burası mükemmel James bir ara görmen lazım.
GreyShark: Taşınacak daha iyi bir ülkem yok malesef, bende oyunlarla avutuyorum kendimi. Bir oyun girelim mi? Hangisini istersen.Yarım saat boyunca oynadıktan sonra annemin çağrısıyla konsolu kapatıp aşağı indim. Babamda oturmuş beni bekliyorlardı.
"Bugün nereye gitsek diye düşünürken biraz araştırma yaptım ve... Stanley Park olabilir diye düşündüm. Baya güzel görünüyor. Ne dersiniz sevgili kızım ve kocam?"
Hala burada yaşadığımıza inanamıyordum.
"Nereye istersen"
Babam da sanırım gidicek yerden çok benim gideceğim yeri düşünüyordu. Biraz dalgın ve düşünceliydi.
"Kızımız gerçek bir ressam olacak demek. Her şey çok çabuk değişiyor"
Annem, kafasıyla onaylayıp dalgın moda geçmeye başladı. Evet, büyüyorum. Herşey değişiyor. Bunu kabul etmek zor tabii ben bile henüz kabullenebilmiş değilim."Kalkın o zaman! Daha gezilecek çok şey var."
Sofrayı kaldırmasına yardım ettikten sonra odama çıktım. Yeni aldığım elbiselerden birini giyip saçlarımı taradım. Kampta biraz yanmıştım sanırım fakat hoş görünüyordu. Son anda aklıma geldi ve Piper'ın gitarını da alıp aşağıya indim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yalnız Başına
Genç KurguHiç kimseyle anlaşamayan. Kendinden başka kimsesi olmayan Raven hayata küsmüştü. Kimse ona adıyla seslenmezdi, sadece asosyal derlerdi. Hep alay konusu olur, hakaret edilirdi. Tek kaçışı oyunlarıydı, interneyti. Orda çokta tanımadığı birsürü arkadaş...