Sungyeol uçsuz bucaksız kızıl topraklara baktı. İlk geldiği zamanki kadar korkutucu görünmüyordu artık bu topraklar. İlk geldiği zaman kendini kovalayan kanguruyla birlikte şimdi bu topraklarda yürüyor olmak da korkutucudan çok eğlenceliydi Sungyeol için.
"Jerry-ah~" deyip kanguruya döndü. "Mike bizi bırakıp nereye gitti dersin?"
Sungyeol küçük kanguruyu duyabilmek için eğildi. Daha sonra kafasını kaldırıp uzaklara baktı. "Az sonra gelecek mi diyorsun? On beş dakika önce de bunu söylemiştin."
Sungyeol garip sesler çıkaran kanguruya dönüp gülümsedi ve onun kafasını sevdi. Mike'ın evladı gibi yetiştirdiği bu kanguru, Sungyeol'un ona alışma sürecinde az daha yaralanıyordu hayvan. Mike kanguruyu olabildiğince uzak tutuyordu uzun çocuktan. Fakat bugün evde oturmaktan canı sıkılan Sungyeol, Jerry'yi izinsiz dışarı çıkarmıştı.
Uzaktan bağıra bağıra gelen Mike ona kızacaktı.
Sungyeol Jerry'nin arkasına saklanmaya çalıştı, fakat hayvan ona ihanet edercesine sahibine doğru zıplamaya başladı. Mike onu tutup Sungyeol'un yanına getirdi.
"Hey! Neden beni dinlemiyorsun Sungyeol? Ya ikinizden birine bir şey olsaydı?"
"Lütfen~ Böylesine tatlı bir varlık bana bir şey yapar mı ki?" deyip kanguruya sarılmak için hareket geçti Sungyeol. Mike onu durdurdu.
"Sarılmayı sevmediğini söylemiştim." Mike evcil kangurusunu gezmesi için yolladıktan sonra Sungyeol'e döndü.
"İlk geldiğin zamanlar sana yumruk atar diye ne kadar korktuğunu hatırlatmama gerek var mı?"
Sungyeol köye doğru yürümeye başlarken soruyu cevapladı. "Öyleydi~ Ama şimdi korkusuz Lee Sungyeol oldum!"
Mike'ın ağzından dalga geçer bir nida çıktığında, uzun çocuk ona alev çıkan gözlerini gösterdi. Mike ağzını mühürleyip önüne döndü.
"Sungyeol-ah~ Ne zaman evine dönmeyi düşünüyorsun?" diye sordu Mike. "Gerçekten diğer üyeler çoktan dönmüş olabilir."
"Hmm." Sungyeol bir süre derin bir şekilde bunu düşündü. Ardından gülümseyerek döndü esmer olana. "Şu kutulardan bir tane daha bulursam belki eve dönebilirim."
Mike oflayıp bıkkın bakışlarını ufukta görünen köye dikti. "O kutunun içinden iyi bir şey çıkacağını hiç zannetmiyorum."
"Niye öyle diyorsun? Buraya kadar gelmişken Sidney'i de gördüm ya!"
"Sidney'e gidip vakit kaybetmeseydin şimdi evine gidebilirdin ama!"
"Ah,bu önemli değil. Eninde sonunda eve gideceğim. Buraya da bir daha gelebileceğimi zannetmiyorum. Hazır gelmişken-"
"Tamam, tamam her neyse."
Mike'ın sözünü kesmesine sinirlenmişti Sungyeol. Bu zamana kadar Mike hiç böyle davranmamıştı. Her zaman Sungyeol'un evine dönmesi gerektiğini söyleyip duruyordu. Bunun kendi iyiliği için olduğunu biliyordu Sungyeol. Fakat bu seferki farklıydı. Onu başından savmaya çalışıyor gibiydi. Mike onu bırakıp gittiğinde bir şeyler olmuş olmalıydı.
Her ne olursa olsun, Sungyeol arkadaşını böyle üzgün ve kızgın görmek istemiyordu.
"Hey, Mike!"
Sarışın çocuk kendisine döndüğünde Sungyeol onun kafasına sert bir fiske vurdu. Mike acıyla alnını ovalamaya başladığında, bir yandan da şaşkın gözlerini uzun olana dikmişti.
Sungyeol, "Beni yakalayamazsın ki!" deyip dil çıkarttı ve koşarak oğlandan uzaklaştı. Mike'a dönüp onu kışkırtan hareketler -aslında sadece saçma hareketler- yapıp onun peşinden koşmasını beklemeye başladı. Mike ilkokul çocuğuna doğru koşmaya başladığında, Sungyeol da çığlık atarak ondan kaçmaya başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Infinite Infinite Olmasaydı
FanfictionInfinite üyelerini birbirinden ayıran bir talihsiz olay... Her zaman bir arada olan 7 Romeo'yu birbirinden ayırmak gibi karanlık planı olan birileri... Dünyanın 7 Harikasını, dünyanın 7 farklı ülkesine götürerek onlara gerçek dünyayı göstermek istey...