Artık şişenin gelmiş olabileceği yeri şöyle böyle biliyordu. Araştırmaya devam etmeliydi. Başka bir uzmandan randevu aldı. Bu sefer Perth ve Geraldton'da yaşayan Katie'leri bulmalıydı.
Başladığı noktadan çok daha ilerideydi artık neredeyse şişenin nereden geldiğini biliyordu ama yine de bütün o gülümsemelerin altında hüzün vardı. Katie çok popüler bir isimdi. Kim bilir kaç tane Katie vardı. Kendi Katie'sini bulmak zor olacaktı. Bunu düşündükçe karamsarlığa kapılıyordu ama sonra kendi kendini yüreklendirip bunu yapabilirsin diyordu. Yanında onu yüreklendirecek biri yoktu. Çünkü herkes bunun delilik olduğunu söylüyordu. Birçok kişi ona şişenin sahibini asla bulamayacağını söylemişti ama Luke şişenin geldiği yeri neredeyse bulmuştu. Eğer o gün o insanları dinlese asla böyle bir ilerleme kat edemeyecekti.
Yürürken düşünmek için bol bol zamanı olmuştu. Aradığı binayı bulunca kendini düşüncelerinden sıyırdı ve dönen kapıdan içeri girdi. İçerisi oteli andırıyordu. Yerde parlayan açık renk taşlar, duvarlardaysa Luke'un hiçbir zaman anlam veremediği modern sanata ait tablolar vardı.
İçerisi birkaç koridora ayrılıyordu küçük tabelalarda hep nüfusla ilgili şeyler yaziyordu bilmem ne bu tarafta bilmem ne şu tarafta falan. Luke görevliye doğru ilerledi
"Afedersin Bayan Rossi 'nin odası ne tarafta acaba?" Diye sordu. Kadın bilgisayara bakarak konuştu "Randevunuz var mıydı?" Kadın birkaç kağıda bir şeyler yazarken Luke devam etti "Evet, tam 15 dakika sonraya randevum var" dedi. "Merdivenlerden yukarı çıkıp sağa dönün. O koridorda göreceksiniz" dedi. Luke hızla teşekkür edip merdivene yöneldi. Uzun bacaklarıyla merdivenleri ikişer ikişer çıktı. Aslında bu heyecanlı olmasından kaynaklanıyordu. Her ne kadar etrafa kendini olgunmuş gibi gösterse de heycanlanınca o da küçük bir çocuk gibi davranıyordu.
YOU ARE READING
Message Bottle // l.h.
FanfictionLuke sörf yaparken okyanusun altında parlayan bir şey gördü.