3. Bölüm "Minik anahtar"

185 13 5
                                    

Heyy! Ben geldim. Bugün paylaşacağım bölüm bir miktar geçiş bölümü gibi olsada ilk bölümdeki koşuşturma sahnesinin nasıl başladığını öğreneceksiniz. Umarım seversiniz, iyi okumalar dilerim :)


Uyandığımda bir an nerede olduğumu idrak edememiştim. İzmir'de olmaya henüz alışamamıştım anlaşılan. Kalkıp gözlerimi ovuşturdum. Etraf çocukluğumdan kalma cici kız pembesi şeylerle doluydu. Dedem emekli olduktan sonra marangozluk yeteneklerini geliştirmişti. Ben de burada olduğum zamanlarda ona çıraklık ederdim. Birlikte boyadığımız pembe sandalye hala buradaydı. Gidip oturdum. Artık biraz küçük geliyordu. Büyüyorduk istemeden. Hayat insana haber vermeden geçiyordu işte. Bazen enerjini alıyordu, bazen gençliğini bazense...

Sevdiklerini...

PATT

Kendimi yerde bulmuştum.

Popom bir hayli acımıştı. Sandalyeye baktığımda ayaklardan birinin çıktığını gördüm. Neyse ki kırılmamıştı. Sanırım bir şeyler yapabilirdim. Ayağı sandalyenin üstüne koyup atölyeye indirmek için kucakladım. Ev ile eski garajı birbirine bağlayan kapıya vardığımda telefonum mesaj sesiyle öttü.

Sandalyeyi duvara dayayıp mesaja baktım.

Gönderen: Semih

Durumlar nasıl merak ettim. Olabildiğince kısa sürede konuşmaya gelicem.

Niye geliyordu ki? Telefonda konuşsak olmuyor muydu?

Gönderilen: Semih

Tamamdır

"Hihh" Koşup kirli sepetini karıştırdım. Neyse ki dün giydiğim pantalonu daha yıkamamıştım. Cebi karıştırıp flashımı buldum.

Avcuma koyup baktım. "Nedense başıma bela olacakmışsın gibi bir his var içimde" Onu aynanın önündeki rafa bırakıp yarım kalan işimi tamamlayama gittim.

İçerisi pas ve rutubet kokuyordu. Garaj kapısını yarım kaldırıp havalanması için bıraktım.

Bir bakalımmm.

Çiviler bu kutudaydı. Aletler de duvarda nizami bir şekilde asılıydı. Bir çekiç alıp sandalyenin yanına çömeldim. Ayağı yerine çakmaya başladım. Çekici her vuruşumda bir ağlama isteği gelse de yapmadım. Artık dirayetli olma vaktiydi.

Yaptığım şeyden memnun bir şekilde ayağa kalkıp çekici yerine astım. Bir an için gözüme bir şey çarpar gibi oldu. Dönüp her sıraya tek tek baktım. İşte oradaydı. İngiliz anahtarlarının en arkasında küçük bir anahtar vardı. Elime alıp inceledim. Bunu ilk defa görüyordum. Neyi açıyordu ki bu minicik şey? Bir kumbara ya da küçük bir kutu? Hiçbir fikrim yoktu ama onu sahiplenmek istedim. Anahtarı kolyeme takmaya karar verdim. Minik anahtar zincirden kayıp kolyemdeki kalbe çarptı.

Sandalyeyi tamir ettikten sonra boşa çıktım. Dün Alkım'ı geri çevirdiğim için hala bir parça huzursuz hissediyordum ancak bu olayı ona anlatamazdım. Bu sebeple onu arayıp gönlünü almaya karar verdim.

"Efendim?"

"Müsait misin?"

"Tabi ki dee. Ne yapıyoruz?" Sesi birden canlanmıştı. Uzun saçlarımı parmaklarıma dolayıp bıraktım.

"Bir süredir saçımı kestirmeyi düşünüyorum..."

"Kesinlikle doğru kişiye başvurdunuz hanımefendi"

Beni kendi kuaförüne götürmüştü. Kuaför bayan fazlasıyla içten bir kişilikti. Bu tarz süs püs işlerinden pek anladığımı söyleyemezdim. Bu yüzden Alkım'la farklı bir dil konuşuyorlar izlenimine kapılmıştım. Kataloglardan bir hayli ilginç kesimleri gösterseler de ben sade sakin bir model istiyordum. Sonuç olarak ikisinin de heyecanı kaçmıştı. Saçlarımı omuzlarımın hafif aşağısında kestirivermiştim. Alkım "Yaa hiç değilse bir perçem filan olsaydı" dediğinde kıramayıp sağa doğru bir perçem kestirdim. Saçlarım gereğinden fazla dalgalı olduğu için perçemimi sürekli düzleştirmem gerekecekti. Ben büyük ihtimalle tepeye tutturup yokmuş gibi davranacaktım.

Kalbime KilitliHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin