Ashton ve Beth, el ele rahibin önünde durduklarında tüm dikkatimi onlara verdim. Ashton'ın sıkıca kavradığı ellerin titrediğini görebiliyordum. Ashton da buna karşılık elini biraz daha sıktı. Beth dopdolu gözleriyle güzel bir gülümseme bahşetti ona.
Yeminler edilirken gözlerini birbirlerinden bir an bile ayırmadılar. Yüzükleri almak için Beth bana, Ashton da Calum'a döndüğünde bile hala gözleri üzerlerindeydi. Yüzükler ikisinin de parmaklarından kayıp, yerlerine oturduğunda dudaklarım biraz daha yukarı kıvrıldı.
Hissettiklerimi tarif etmek imkansızdı. Beth, yeri geldiğinde Ashton için ağladığında yanındaydım. Ashton çıkma teklifi ettiğinde onunla birlikte şaşıran bendim. Ashton evlenme teklif ettiğinde ve Beth'ın parmağına kocaman bir pırlanta geçirdiğinde onunla çığlık çığlığa sevinen de bendim.
Ve onların bu güzel aşklarının her parçasına şahit olduğum için, ettikleri yeminleri bir adım arkalarından tanık olduğum için fazlasıyla mutlu ve müteşekkirdim.
Beth kollarını Ashton'ın boynuna, Ashton da onun beline sararken ve dudaklarını birbirlerine bastırılarken gözlerimi kırpıştırmak zorunda kaldım. Günün başındaydık ve ben akan bir makyaj ve kızaran göz ve burunla gezmek istemiyordum.
El ele salonun çıkışına yavaşça yürürlerken ayağa kalkan diğer konuklar gibi ben de onları seyretmek ve alkışlamak dışında bir şey yapamadım. Beth'in gelinliğin içinde güzel olduğunu söylemiştim ya. Bir de smokinin içinde jilet gibi görünen Ashton'ın yanında hayal edin onu. Çok güzellerdi.
Önüme atılan bir adım ve bana uzatılan bir kolu görene kadar bakışlarımı onlardan ayırmadım. Sonra da Calum'un parlayan kahverengi gözleriyle karşılaşmak için başımı çevirip baktım. Dudaklarımın uçları onunkiler gibi kıvrılırken koluna girdim ve gelinle damadın az önce çıktığı kapıya ilerlemeye başladık.
"Seni yeniden görmek güzel." dedi Calum şapelin dışına doğru yürürken. Elimi sardığım kolunu sıktım. "Seni görmek de öyle Cal."
Gelin ve damadın, Freya, Sara ve Ashton'ın diğer iki sağdıcı tarafından atılan taç yapraklı altında şapelden çıkışından hemen karşımda gördüğüm manzarayla gözlerim kocaman açıldı. "Hayal mi görüyorum?" diye mırıldandım Ashton'ın, Beth'in girmesine yardım ettiği limuzine bakarak.
"Tabiki hayır, güzelim. Ashton bu düğün için her şeyin mükemmel olmasına özen gösterdi." dedi bizi de limuzine sürükleyerek. "Ve bize de bunun tadını çıkarmak düşer."
Onların ardından ben de limuzine girdikten sonra Calum, Freya, Sara ve iki sağdıç da peşimden bindi. İşte lüks diye buna denir, dedim kendi kendime. Ashton ve Beth sarmaş dolaş oturmuştu ve inanın Beth de en az benim kadar şaşkınlıkla içeriyi inceliyordu. Gözlerimiz birleştiğinde şaşkınlık ve beğeniyle kaşlarımı kaldırdım. Beth de dönüp kocasını öptü.
Araç Sidney etrafında tur atarken Calum'u, muhtemelen birkaç saat içinde çıkartacağı ceket ve papyonun içinde inceledim. Onu uzun zamandır görmemiştim -elbette Skype üzerinden yaptığımız konuşmalar hariç. Ve bütün bu zaman, lisedeyken sahip olduğu vücudun biraz daha gelişmesine yardım etmişti.
Gerek koluma sürtünen kolunun gerekse yırtmacımdan dolayı açık kalan bacağıma sürtünen bacağının tamamen kastan oluştuğunu anlayabiliyordum. Omuzları, lisede matematik dersinde sıra arkadaşım olduğu zamankinden daha genişti. Dünyayı gezmek ona yaramış diye düşündüm.
"Ne zaman dönüyorsun?" dedi Ashton'ın kuzenleri olduğunu düşündüğüm sağdıçlardan bana dönerek. İşte değişmeyen tek yanı buydu. Tombul yanakları, dolgun dudakları ve her zaman ilgiyle bakan gözleri.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Someone to Love | ch
FanfictionSeni sevmek için her zaman orada olacağım. @likejames