Yedinci bardağı da fondip yapıp mideme yollarken başımın döndüğünü hissediyordum. Her hafta sonu olduğu gibi buraya gelir kafa dağıtırdım. Seul'ün arka sokaklarında çoğu kişinin varlığından bile habersiz olduğu küçük bir bardı burası. İçerde hepi topu elli kişi vardı ve çoğunun yüzü hafızamda olsa bile kimseyle derin bir muhabbete dalmamıştım.
Shot bardağını sertçe tahta zemine vurup başımı zorla kaldırdım ve karşımdaki barmenin tanıdık yüzünü süzdüm. Odağımı kaybetmiştim, barmen çocuk bu hallerime alışkındı gerçi kimseyi de taktığını düşünmüyordum ya. Sıkıntılı tavırla ağzındaki sakızı patlatıp tırnaklarını inceliyordu. Tek bildiğim şey adının Baekhyun olduğuydu.
Oturduğum sandalyeden hafifçe sallanırken gözlerimin kapanmaması için savaş verdim. Barda uyuyakalırsam arayabileceğim bir arkadaşım bile yoktu ve neden bu kadar içtiğimi ben de bilmiyordum, sadece başım çatlayana kadar içmiştim ve pantolonum kusmuk lekeleriyle doluydu.
Parmağımı kaldırıp barmen çocuğun önünde salladım. Elimi sertçe ittirip büyük bir bardak dolusu birayı önüme fırlattı. Fırlattı derken, bildiğiniz fırlattı işte. Yüzümdeki ıslaklığı kolumun tersiyle silerken homurdandım. Biranın yarısı yere dökülmüştü, diğer yarısına iştahsız bir şekilde bakakaldım.
Bana göz devirip gelen gri saçlı çocuğa büyük bir gülümseme verdiğinde uzun boylu çocuk eğilip onun boynunu büyük bir açlıkla emdi. Midemin kalktığını hissettim, tamam her seferinde barın arkasında falan sevişiyorlardı ve inlemelerinden bıkmıştım ama benim de biraz ilgiye ihtiyacım vardı. Özellikle bugün çok yalnız hissediyordum menapoza girip girmediğimden bile emin değildim. Kafamı ellerimin arasına alıp ağlamaklı bir sesle barmen çocuğa ve yanındaki sırığa bağırdım. "Harika be, siz de bırakın beni."
Gri saçlı çocuk Baekhyun'un bacaklarını beline sarıp bedenini soğuk duvara yasladığında ismini boğuk bir inlemeyle dudaklarından çıkardı. İsmini artık öğrendiğim gri saçlı çocuk -Chanyeol- ellerini Baekhyun'un kalçasında gezdirirken kendisinden geçmiş gibi görünüyordu. "Zaten Sehun kim ki?"Hala birbirini sömürmeye devam eden çifte dil çıkardım.
Tiksintiyle yüzümü buruşturdum ve önümdeki birayı ileri doğru iteledim. İçesim kalmamıştı zaten başım aşırı derecede dönüyordu, gözümün önünde yıldızlar beliriyordu. Bu halde araba kullanamayacaktım ve evim de oldukça uzaktı, bu da demek oluyordu ki bu gece barda sabahlayacaktım.
"Oda falan bulun bari be! Sizin inlemelerinizi dinleyecek değilim."
Öpüşme seslerini ve inlemeleri göz ardı edip önümde duran bira bardağının içindeki köpükleri saymaya çalışırken birden bardak kemikli eller tarafından kayboldu. Yarı kapalı gözlerimi zorla yanımda oturan yüze çevirdim. Daha önce buralarda görmeme imkan yoktu, görsem bu yüzü asla unutmayacağıma yemin edebilirdim.
Bir çift kara göz, hafif basık bir burun, esmer ten, dolgun dudaklar, sert bir çene hattı. Çok içmekten alkol komasına girmiştim ve cennete gitmiştim kesin. Ve vay canına be, cennette bu kadar seksi şeylerle karşılaşacağımı bilseydim şimdiye bin kez ölürdüm.
"Bunu içmiyorsun sanırım?"
Cevabımı beklemeden başındaki siyah bereyi çıkarıp masaya bıraktı ve birayı kafasına dikip bitirdi. Tek düşünebildiğim bira bardağına değen dudaklarının göründüğü kadar yumuşak olup olmadığı, bardağı tutan kemikli ellerin tenime vereceği his ve saçlarının göründüğü kadar ipeksi olup olmadığıydı.
Birayı sertçe bırakıp bana döndüğünde açık olan ağzımı kapatıp derin bir nefes aldım. Ağzımdan çıkacak kelimeleri bekliyormuş gibi kaşlarını kaldırarak bana bakıyordu. "Sanırım bayılacağım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
between the bars::sekai
FanfictionTamamen boka batmıştım, bir günde sahip olduğum her şeyi kaybetmiştim ayrıca başım dönüyordu, pantolonum kusmukla doluydu ve ne yapacağımı bilmiyordum. Ben de en saçma şeyi yaptım. boy x boy //sekai//