Herkese iyi geceler...
Watpadimde bir sorun var arkadaşlar, bölümü yayımladığımda boş bir sayfa olarak gidiyor, bu yüzden bir kaç kez yayınlamam gerekiyor. Bu bölüm biraz uzun oldu umarım beğenirsiniz iyi okumalar...Medya:Bölümden
Şarkı: Duman-dertliDün akşam eve gelir gelmez kendimi yatağa attım, içimde nedensiz bir mutluluk vardı, sanki en ufak bir şeyde kaybolup gidebilecek türden bir mutluluk. Bunu kendi içimde tutmak istemiyordum birilerine anlatıp benimle birlikte mutlu olmasını istiyordum, ama kimseye anlatamazdım çünkü neden mutlu olduğumu kendim bile bilmiyordum. Yatmadan önce Merve ve Toprak'la olan grubumuza sabah kahvaltıya gelmeleri için mesaj attım.Herkes kabul edince pijamalarımı giyip huzurlu bir uykuya daldım.
***
Uyanır uyanmaz yataktan kalkıp duşumu aldım. Dolabımdan çıkarıp hazırladığım siyah kot pantolonumu, koyu yeşil kazağımı giydikten sonra salona gittim. Mutfakla bitişik olduğu için televizyondan bir müzik kanalı açtım, sesini de ayarladıktan sonra kahvaltıyı hazırlamaya gittim.Dolaptan çıkardığım dört yumurtayı iyice haşladım, bu sırada domates ve salatalıkları küp küp doğradım, biraz marul, tere, dere otu ve nane doğradım. Sonra hepsini birleştirip ton balığı yağı ile yağladım. Tavada kızarttığım hellim peynirini ve yumurtaları da küp küp doğradıktan sonra ton balığını da ekleyip tuzladım. Kahvaltılıkları masaya yerleştirilen televizyonda çalan şarkı bana Ji Seo'yu hatırlattı, daha doğrusu Derin'i.
*Öyle dertli dertli bakma gören olmaz. *
*Kalbinden söyler ama duyan olmaz. *Çatal ve bıçakları koyduğumda aklıma Meriç geldi. Onu Merve ve Toprak'la tanıştırmak istiyordum.
Parmak arası terliklerimi ayağıma geçirip koşarak üst kata çıktım. Aralıksız olarak zile bastım. Aklıma Meriç'in iş görüşmesi geldi, kazanıp kazanamadığını sormamıştım. Elimi çekmeden bastığım zille birlikte kapı açılmıştı, Meriç bana öldüresiye bakışlar atıyordu, kekemeleyerek, "Sen... İşi alabildin mi?" dedim. Adeta burnundan soluyordu."Bunu sormak için mi zilimi bozdun?" dedi çatallı çıkan sesi ile.
"Hayır, seni götürmeye geldim."dedim,tek kaşını kaldırıp, "Nereye?" dedi.
"Sürpriz, hadi çabuk hazırlan, bu arada iş görüşmeni anlatmadın. " dedim."İşi kaptım!"dedi mutlu bir şekilde.
" O zaman acele et giyin, ama rahat bir şeyler giy, bunu kutlayalım. " dedim ve aşağı indim.
Herşey hazırdı, çalan şarkıyı kapattım. Tam bu sırada zil çaldı, koşarak kapıyı açtım. Merve ve Toprak'ı içeriye aldım. İkisi de kahvaltıyı görünce aynı tepkiyi verdi. Tam oturacaklardı ki," Durun! "diye bağırdım, ikisi de bana, ilk defa gölgesini gören bebek gibi baktılar.
"Duramam, çok güzel gözüküyorlar!" dedi kelimeleri yayarak. Gülerek,"Size birini tanıştıracağım, birazdan gelir." dedim. Merve masmavi gözlerini büyütüp Toprak'a döndü, "Toprak, sanırım bir sosyal deneyin içerisindeyiz." dedi. Toprak, "Kızım yine ne saçmalıyorsun?" dedi.Merve bana baktı, sonra, "Cemre yoksa sevgilin mi var?" dedi. Gerçekten saçmalamıştı,"Ya benim limonlu kekim, saçmalama, yakın bir arkadaşım sadece. " dediğim anda zil çaldı," Geldi bile. "deyip kapıyı açmaya gittim.
" Hazırım, nereye gidiyoruz? " dedi meraklı bakışlarla.
"Sen şimdi ayakkabını çıkarıyorsun içeri giriyorsun." dedim.
"Ne?" dedi. Suratına kaşlarımı iyice aşağı indirip baktım, sonra, "Ayakkabını çıkar." dedim sert bir sesle, dediğimi hiç sorgulamadan yaptı, sonra içeriye girmesi için kolundan tutup çektim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Erasmus #Wattys2016
RomanceKapak tasarımı @yazmazdayazmaz 'a aittir. "Hayatıma giren kızlar hep acı çekti anlıyor musun, yeminimi bunca zamandır bozmadım, ama şu an zorlanıyorum, sen beni zorluyorsun." dedi, kalbimin ritmi hızlandı o an, sanki bir uçurumdan sonsuza uzanan bir...