Rüya

83 9 6
                                    

...
Korkunç bir çığlıkla uykusundan sıçradı.
-Yardım edin!
Gözlerini açtığında nefes nefese kalmıştı, neredeyse boğuluyor gibiydi. Rüya olduğunu anladığında nefes alıp verişini kontrol edip, sakinleşmeye çalıştı.. Yatağında doğruldu. Ardına kadar açık olan pencereden içeri giren rüzgar, perdeyi odanın içine doğru savurup duruyordu. Yatağın yanındaki ahşap sandalyeye doğru uzandı, yatmadan önce koyduğu su şişesi orada duruyordu. Şişeyi eline aldı, bitirinceye kadar içti. Yine aynı rüyayı görmüştü. Neden sürekli bu rüyayı görüyorum, neler oluyor? diye geçirdi içinden. Hasta annesi alt kattan bağırdı,
- Eva iyi misin, ne oluyor?
- Sadece rüya gördüm anne, iyiyim, diye seslendi.
Ama iyi değildi, sürekli aynı rüyayı görmesine anlam veremiyordu. Yatağında dönüp durdu, tekrar uyumak istese de yapamadı. En sonunda kalktı. Ayakları yerdeki eski tahta döşemenin pürüzlerini ezerken, gıcırtı seslerine aldırış etmedi ve pencereye doğru yürüdü. Vücudunun üst kısmını neredeyse tamamen dışarı sarkıttı, gökyüzüne baktı, hava sıcaktı, bir yaz akşamından beklenildiği kadar sıcaktı. Sabaha daha çok vardı, ama yıldızlar öyle parlaktı ki odanın yarısına kadar olan bölümünü epeyce aydınlatıyordu.
Sandalyeyi pencerenin önüne çekti, eline kağıt kalem aldı ve rüyasını yazmaya başladı.
"Ormanda ağaçların arasında ilerliyorum, içimde garip bir huzur var ancak aynı zamanda bir ürperti sarıyor içimi. Hava karanlık, otlara basarak yürürken gökyüzüne bakıyorum, yıldızlar titrek titrek parlıyor. Bir çıtırtı duyuyorum adım atmayı kesip etrafıma bakıyorum, ses yok.
Bir kez daha çıtırtı! Biri beni takip ediyor sanki. Uçsuz bucaksız ağaçların arasında nereye koşabilirim ki. Adımlarımı hızlandırıyorum.
-Evaaa!
Biri bana sesleniyor, korkuyorum çünkü bu beni tanıyan biri. Nerede olduğumu bilemiyorum sadece hızlı hızlı yürüyorum ve yine o ses,
- Evaa! Yardım et lütfen!
Geri dönüp bakmalıyım, duruyorum ve arkama bakıyorum. Bir adam, yüzünü seçemediğim fakat avuçlarındaki kanı görebildiğim bir adam, bana doğru koşmaya çalışıyor. Ona doğru ilerliyorum.. Kimsiniz? Sizi göremiyorum. Yaralı mısınız? diye bağırıyorum.
-Eva yardım et! diyor.
Adama doğru koşmaya başlıyorum aramızdaki mesafe azalınca onun yıllardır sevdiğim adam "Finn" olduğunu görüyorum.
-Finn iyi misin, ne oldu? diyorum.
-Su! diyor sadece. Avucunda kanlı bir et parçasını fark ediyorum ve kolunu tuttuğum anda yorgunluktan olduğu yere yığılıp kalıyor. Yarası olup olmadığını kontrol ediyorum, küçük sıyrıklar dışında ciddi bir yarası yok, kendine getirmeye çalışıyorum. Yavaşça ayağa kaldırıp kolunu omzuma atıyorum ve etrafta su bulabileceğimiz bir yer arıyoruz. Biraz uzaklaştıkça oradaki gölün sesini duyuyorum, göle doğru yürüyoruz. Suyun kenarına onu yatırıp küçük yaralarını ve kan olmuş kolunu, ellerini temizleyip ona su içiriyorum. Avucundaki et parçası dikkatimi çekiyor ve elime alıp inceliyorum. daha ne olduğunu anlamaya çalışırken birden kıpırdamaya başlıyor. Korkuyla avuçlarımı sıkıca kapatıyorum, gözlerimi de.. Gözlerimi sıkıp sanki ona bütün gücümü yönlendirir gibi transa geçiyorum ve bir ışık yansıtıyorum, içimdeki enerji tıpkı bir alev topuna dönüşüp bedenimden geçerek ona ulaşıyor. Bir süre sonra aniden avuçlarım zorlanarak kendiliğinden açılıyor, gözlerimi yavaşça araladığımda o et parçasının bir kuşa dönüşmüş olduğunu ve kanlı parmaklarımın arasından var gücüyle havaya doğru uçmaya başladığını görüyorum. İçimdeki korkuyla, bu inanılmaz anı yaşıyorum. Hala havaya doğru bakıp gözlerime bile inanamazken, küçük kuş havada ağaçların arasında uçuyor ve kaybolup gidiyor. Finn gözlerini olabildiğinde açmış ve adeta büyülenmiş gibi beni izliyor ve tebessüm ediyor. Tüm bu olanlara bir anlam veremiyorum ancak içimi müthiş huzur veren bir his kaplıyor. Finn elimi tutup beni kendine doğru çekiyor ve öpmeye başlıyor. Şaşkınlığımızı bir süre üzerimizden atamıyoruz. Finn olanları anlatmaya başlıyor. Ormanda yürüyüş yaparken aniden yaratığa benzeyen garip kanatlı büyük bir kuşun kendine doğru geldiğini ve çığlık gibi kulakları tırmalayan çok kötü bir sesle öterek onu çıldırttığını, orada bulunan birçok bitkinin solarak renk değiştirdiğini aynı zamanda çırpınan küçük kuşların hızla yere düştüğünü, diğer büyük kuşların da ona karşı koymaya çalışıp öldüğünü, ayrıca o küçük kuşun yaratığa saldırmaya çalıştığı anda kendisinin de yaratıkla boğuştuğunu heyecanla anlatıyor. Kafası çok karışık bir halde hala heyecanla devam ediyor. Yaratığın en sonunda o küçük kuşu ağzına alıp yuttuğunu ve sonra geri kustuğunu, diğer büyük kuşlarla dalaşırken küçük kuşu yerden alıp oradan uzaklaşmaya çalıştığını ve uzun süre ormanda koştuğunu en sonunda beni gördüğünü uzun uzun anlatıyor. Sol elimi yüzünde gezdiriyorum ve -Finn, geçti sevgilim, diyorum. Elimi alıp avucumun içini öpüyor.

Bana sıkıca sarılıyor, saçlarımı okşayıp dudağıma öpücükler konduruyor. Ve hala şuan bile kulağımda olan o cümleyi tekrar ediyor.. ''Eğer gerçekten istersen her şey mümkün olabilir, dünya senin ellerinde gizli Eva" diyor. Uzun uzun hayranlık dolu bakışmaların ardından kalkıp el ele yürüyoruz gölün etrafında. Hava birden buz kesiyor. Gölün suyu hareket ederek havaya doğru yükselmeye başlıyor bir dalga gibi, büyüyor, büyüyor ve bir hortum oluşturuyor. Etrafa saçılan su damlalarından ıslanıp, geriye çekilmeye başlıyoruz. Ancak aniden yükselen su bizi kendine doğru çeken bir hortum oluşturuyor, sıkı sıkı birbirimize sarılıp direniyoruz, yere yatıp yanı başımızdaki uzanabildiğimiz çalılıklara tutunmaya çalışıyoruz ama nafile öyle yükseliyor ve güçleniyor ki hortumun içinde buluyoruz kendimizi.. Çığlık çığlığa bağırıyoruz, ''İmdat, yardım edin! '' ve nefes nefese uyanıyorum, boğulur gibi..

...

Kalemi elinden bıraktı, onca korku, şaşkınlık ve endişeye rağmen aklında yer eden o öpücük anı Eva'yı tebessüm ettirdi. Finn onu öptüğünde sanki gerçekten Finn'i hissetmişti, rüya değildi, öyle hissediyordu. Ne çok özlemişti Finn'i. Keşke yanımda olsaydı ve ona bu rüyayı anlatabilseydim diye düşündü. Hala gördüğü rüyanın etkisindeydi. Ancak bitkin olduğunu hissediyordu, sanki kolunu kaldıracak hali yok gibiydi. Sandalyeden kalktı, yatağına geri döndü, daha sabah olmamıştı, uyumaya çalıştı. Finn'in öptüğü anı düşünerek gözlerini kapadı..

Bir rüyayı üst üste kaç kez görebilirsin?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin