Vaaz bitiminde görevlerine çekilmek üzere çadırlara çekilmişti kızlar. Ümmü Gülsüm çadırın da resmini çekti kendinin de. Ve hemen paylaştı. Binlerce kız ve erkek yorum yapıyor, ayni sırada kermes alanında da bir sürü kız ona kıskançlıkla bakıyor, bir sürü erkek onunla bir an olsun bakışmak için caba sarf ediyordu. Erkeklerin çoğunun kadınlar bölümündeki bir çadıra gittiğini fark eden genç imam sebebini anlamak için o çadıra gitti. Güzeller güzeli bir genç kız kollarını sıvamış, hafif acık olan gerdanından düsen şalini sürekli arkaya doğru iterek eğile kalka servis yapıyordu. Ümmü Gülsüm “Buyurun” diyerek başını kaldırıp yine kocaman, heybetli, sert bakışlı o genç adamla karşılaştı. Aylar önce çarpıştığı adamdı bu. Yanakları kızardı. Gözlerinin içine baka baka tekrar sordu “Ben yardımcı olayım?” Genç adam Ümmü Gülsüm’e sinirlenerek onun yanındaki teyzeden yardım istedi. Ve servis tabağını alıp oradan uzaklaştı. “Kimdi bu. Ona ilgi göstermeyen yakışıklı adam? Herkes beğenirdi Ümmü Gülsüm’ü. Gözlerinin içine bir kez baksın diye sürekli sıraya girenler vardı. Bu ilgisiz alakasız delikanlı da kimdi. Ümmü Gülsüm çok etkilenmişti.”
Artık her gün çadırda yârdim ediyordu sırf onu bir kez daha görebilmek için. Türlü türlü el güzel elbiselerini giyiniyordu. En güzel şekilde gözlerini öne çıkaran ama hala doğal gösteren makyajlar yapıyordu. Sırf bir kez daha o genç adam görsün diye. Kimseye de bahsetmemişti ondan hoşlandığından. O meşhurdu. O Ümiiydi. Kolay kolay kaptırmamalıydı kendini. Kimse bilmemeliydi. Kendisine ilgi göstermeyen birisine âşık olduğunu.
Sonunda bitmişti kermes. Ümmü Gülsüm onu yalnızca uzaktan seyredebilmişti. Herkes onu seviyor, yaşlı amcalar, gençler, çocuklar, herkes ona geliyordu. Acaba o da mı meşhurdu? Yakışıklıydı. Olabilirdi tabi. Artık ne zaman bir mesaj, bir bildirim gelse heyecanla “Acaba o mu?” diye açıp bakıyordu. Ama ne bir ses ne bir seda,
Günler geçti aradan. Ümmü Gülsüm arkadaşlarıyla camide bir sohbet için buluşmuştu. “Kızlar büroda bir kutu var, içindeki dergiler isimize yarayabilir. Bir bakıp gelebilir misiniz?” diye sormuştu sohbet yöneticilerinden biri. Ümmü Gülsüm hemen atladı. “Biz hemen bakarız” diye arkadaşıyla atıldı ve büroya gitti. Bir umut vardı içinde, bir his vardı. Biliyordu sanki bir şey olacaktı. Acaba görecek miydi onu? Belki gelirdi? Sonuçta Allah’ın eviydi burası. Elbet gelebilirdi. “Yardımcı olayım?”
Duyduğu bir ses ile irkildi Ümmü Gülsüm. Elinde bir kitapla genç bir delikanlı bürodan çıkmıştı. “Biz bir kutu alacakmışız. İçinde dergi olan” diye ellerini arkasına itip birleştirdi Ümmü Gülsüm. Utangaç küçük bir kız çocuğu gibi bir sağa bir sola sallanıyordu. Genç delikanlı onu çok tatlı bulmuştu. Yanındaki arkadaşını fark etmedi bile. “Tabi. Buyurun. Ben Muhammed. Veriyim hemen” diyerek Ümmü Gülsüm’ü büroya davet etti. Bir şey söylemek ister gibi gülümsüyordu. Eğilerek kutuyu açtı. “Evet, bu kutu olmalı diye Ümmü Gülsüm’e dönerek baktı” Tekrar gülümsedi. “Ya bir şey soracağım? Sen su instagramdaki Ümi değil misin? Kermeste de gördüm seni.” Ümmü Gülsüm camide bile tanınmış olmaktan gurur duymuştu. Gülümsedi “Evet oyum? Nerden biliyorsun?” diye gülümseyerek Muhammed’e baktı. “Dur ağır biraz. Yerden ben kaldırayım” diye ayaklandı Muhammed. Sonra Ümmü Gülsüm’ün gözlerine bakarak ona kutuyu uzattı. “Görmüştüm. Unutmamışım.”
Hususi elini değdirdi Ümmü Gülsüm’ün eline. Ümmü Gülsüm rahatsız olarak geri çekildi.
Ve bürodan çıkmak üzere arkasını döndü. Fakat o da ne? Karsısında yine kocaman bir duvar ile çarpıştı. Siyah gömlekli sert bakışlı bir duvar. Gözlerinden ateş püskürüyordu. Bu sefer Ümmü Gülsüm’e değil Muhammed’e bakıyordu. Bu Ümmü Gülsüm’ün hoşlandığı o esrarengiz adamdı. Ümmü Gülsüm hemen kenara çekildi. Genç adam “Ne oluyor lan burada?” diye içeri girdi ve Muhammed isimle çocuğa bir yumruk geçirdi. “Ne oluyor burada dedim? Siz de çabuk çıkın buradan!” diye kızdı kızlara. Ümmü Gülsüm korkudan alel acele oradan çıktı. Genç adamın sesi bütün camide yankılanıyordu “Kıza mı asılıyordun?” diye bağırıyordu. “Abi affet. Nefsim” diye yalvarıyordu Muhammed. “Üstelik görevli de değilsin. Ne hakla yârdim ediyorsun! Bunun hesabını benden sorarlar!” “Bir daha olmaz, tövbe. Kızma abi” diye mahcup mahcup yere bakıyordu Muhammed “Böyle şeyler istemiyorum bir daha! Simdi gözüme gözükme!” diye Muhammed’i yolladı genç hoca. Ümmü Gülsüm yukardan her şeyi dinliyordu. Nasıl da hoşuna gitmişti. “Nasıl kıskandı beni. Biliyordum o da benden hoşlandı.” diye sevinçten uçuyordu. Kıskanılmak dünyanın en güzel duygusuydu. Havalanarak devam etti sesleri dinlemeye. Sesler kesilmişti. Biraz sonra genç kızlardan sorumlu olan orta yaşlı bir abla genç adamla konuşuyordu. “Ne oluyor hoca efendi? Niye bağırıyorsun? Ta dışarıdan duyuluyor sesin.” Ümmü Gülsüm duyduklarına inanamıştı. Demekti hocaydı. İmamdı. Bundan bakmamıştı Ümmü Gülsüme. Nasıl anlamamıştı bunu.
“Erkeklerden birini bir kıza asılırken yakaladım da cezasını verdim hoca hanim. Kusura bakmayın. Koruma altına almak zorundayım!”
“Kimi ve neden?” diye sordu hoca hanim. Ümmü Gülsüm yerinde duramıyordu. Ah. Nasıl da bağırmıştı. Nasıl kıskanmıştı onu. Nasıl vurmuştu. Ne kadar güçlüydü. Hepsi Ümmü Gülsüm içindi. Demekti onu korumak zorunda hissediyordu kendini.
“Talebelerimi!” diye bağırdı genç hoca. “Talebelerimi korumak zorundayım. Ahir zaman fitnelerinden. Nefislerinin arzusundan. O kızların burada isi ne? Bir daha erkeklerle bir arada olmalarını katiyen istemiyorum. Böyle bir şey olmamalı! Böyle bir hataya düşülmemeli! Kızlarınız mahremiyet sınırlarını asarak gelip benim talebelerimle konuşamazlar!”
“Haklısın. Hoca Oğlum bir sakin ol. Hemen celallenme ben ilgilenirim.”
“Derhal ilgilenin o zaman! Camiye kermese mermese görevlere kimleri aldığınıza dikkat edin! Her elini sallayan kızı alacak mısınız? Kızlarınızdan biri sanal âlemde baya meşhurmuş! Alin benim talebelerimden bile tanıyan çıktı! Bu kız nasıl burada görev yapar. Onca vaaz veriyorum, benim adimi, camimizin adını, her şeyi geçtim dinimizin adını nasıl kirletir. Gereğini yapın lütfen.”
Arkadaşlar votelerinizi eksik etmeyin ☺
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İMTİHAN
General Fictionİmtihan (Hikaye) İnternet Fenomeni Kızın İmtihanı "Ümmü Gülsüm! Kızım kalk hadi sabah oldu. Nerdeyse öğlen olacak. Bak. Kalkmıyor. Ümmü Gülsüm!" Kırk yaşlarında oyalı yazmalı tatlı bir hanim kızını uyandırmak için odasına girmişti. Elinde teşbihi i...