17.Bölüm-Sızı

45 8 0
                                    


Medya:Evrim Özcan
Şarkı: Diana Ross-All of you

İyi okumalar...

"Lee Hyun!" diye çığlık atmıştım, Derin birden bana dönüp gözlerini irileştirdi ve, "Sen nerden tanıyorsun." dedi şaşkın bir yüz ifadesiyle, demek ki Derin de tanıyordu, karışıklığı idrak etmeye çalışıyordum, bu sırada Lee Hyun koşarak bir kolunu belime sardı, diğer koluyla da kafamı boyun girintisine bastırıyordu. Sıcacık nefesini boynumda hissediyordum, "Seni çok özledim, şu an o kadar mutluyum ki yıllarca böyle durabilirim." dedi kısık bir sesle. Bende tereddütlü hareketlerimle kollarımı boynuna doladım.

"Çocuklar üçünüzün de önceden tanışmış olması gerçekten büyük bir şans, ama Lee Hyun'da Türk vatandaşı artık,ona bir isim kartı çıkarmamız için gerekiyordu. " dedi gülerek, Lee Hyun'dan ayrılıp Derin'e baktım. Yüzü o kadar asılmıştı ki en ufak bir şeyde onu dövecek gibi bakıyordu. Ortamdaki kasvetli havayı dağıtmak için ilk konuşan ben oldum,

"İsmin ne bakalım Lee Hyun?" dedim gülerek, Lee Hyun'da kahkaha attı ve, "Ateş" dedi, ismi çok hoşuma gitmişti, Lee Hyun yani Ateş, Derin'e dönerek,

"Merhaba Ji Seo, görüşmeyeli çok oldu. " dedi hafif iğneleyici bir ses tonuyla, neden birbirlerine böyle davranıyorlardı anlamamıştım,

"Ateş, ulaşım takımının başkanı." dedi Ayberk Amca Derin ve bana bakarak, sonra Ateş'e dönüp, "Cemre aktivite takımının, Derin konaklama takımının başkanı." dedi, bir kaç saniye sessizlik olduktan sonra Ayberk Amca, "Birlikte güzelce çalışın çocuklar, şimdi benim biraz işim var." dedi."İyi günler Ayberk Amca. " deyip önden ilerledim. Kapıdan çıktım, önümden yüzüme bile bakmadan hızlıca Derin geçti. Onun bu hareketlerine anlamlar yüklemeye çalışırken Ateş kolunu omzuma attı ve kafasını yüzüme eğdi," Biraz oturalım mı? " dedi aramızda bir iki santim kala." Stajım başlayacak ama bir on dakika olabilir." dedim. Sonra kolunu omzumdan çekmeden yürümeye devam ettik,biraz rahatsız olsam da sesimi çıkarmadım.

Bahçedeki çardaklara geldiğimizde Ateş karşıma oturdu, kahverenginin en koyu tonlarındaki gözlerini gözlerime kenetledi, sonra da,
"Senin gittiğini öğrendiğimde çok üzüldüm, başın sağolsun, numaranı çok aradım, ama kimseden bulamadım. Şimdi fark ediyorum da çok özlemişim. " dedi, hiç kırpmadan bana bakan gözlerini gözlerimden ayırması için ellerime baktım, sonra kafamı kaldırıp,
"Teşekkür ederim, bende özlemişim." dedim.

Aklıma birden Cihan geldi, Evrim'e bırakmıştım. Ateş'e dönüp, "Ben artık gideyim, sonra yine görüşürüz." dedim ve ayağa kalktım. Ateş'de kalkıp hızlıca yanıma geldi, bir kez daha sarıldı, bu sefer kısa sürdü, sonra güldü ve el sallayıp gitti. Olayın şokunu atlatıp hemen binaya girdim, dördüncü kata çıktığımda, kat planını gördüm, aktivite bölümü, konaklama bölümü, temizlik odası ve dinlenme odası vardı katta. Derin'le aynı katta olmamıza rağmen onu koridorda görmemiştim.

Ofise girdiğimde Evrim Cihan'la kağıda bir şeyler çiziyordu, Cihan'ın yüzü gülüyordu, halinden memnun gibi gözüküyordu.
Yanlarına gidip Cihan'a, "Ne çizdin bakalım koca oğlan?" dedim, Cihan büyük bir kahkaha attı, sonra da, "Evrim Ablayla kuş çizdik." dedi. Kafasını okşayıp, "Hadi gel canım odama geçelim." dedim, yüzünü asıp,
"Evrim Ablayla biraz daha kalsam olmaz mı? " dedi dudağını büzerek.
" Hayır, Evrim Ablanın işi var, sen git odaya ben geliyorum canım. " deyip kocaman öptüm, Cihan odaya giderken arkasından gülerek bakan Evrim'e," Bugün ne yapılacak?"dedim.
Bugün hiç olmadığım kadar yorgundum, kendimi o kadar bitkin hissediyordum ki günün bitmesi için saat saymaya başlamıştım.
"Bugün Cuma olduğu için denetleme yapacaksınız, tüm çalışanların çıkardığı dosyaları inceleyip kontrol edeceksiniz,bunu her Cuma yapmanız gerek. " dedi. Sonra işim bitiyordu, başkan olmanın en iyi yanı buydu, işin az oluyordu. Hemen işe başlayıp ofisteki on masanın ilkinden denetlemeye başladım. İlk masadaki işim bittikten sonra Cihan'ı kontrol etmeye gittim, masamda oturmuş resim çiziyordu, ona kısa sürede çok alışmıştım, yarın gitmesi beni biraz üzüyordu. Beni fark etmeden odadan çıktım, kalan çalışanları da denetledikten sonra diğer masalardan ayrı olarak duran masada olan Evrim'e, "Ben çıkıyorum." dedim, kurcaladığ kağıt yığınlarından kafasını kaldırıp, "İyi günler Cemre Hanım." dedi. Odama ilerleyip Cihan'a, "Gitme vakti!, sıkıldın mı?" dedim, bıkkın bir ifadeyle, "Biraz." dedi. Sonra kalkıp yanıma geldi, eşyalarımı da alıp Cihan'ın elinden tuttum. Kimseye gözükmeden gitmek istiyordum, ne Ateş'e ne de Derin'e.
Cihan'la hızla arabaya doğru giderken Cihan birden elimi bırakıp, "Derin Ağabey!" diye bağırarak koştu. Karşımda Derin'i gördüğümde şansıma biraz küfrettim, sonra mecburen Derin'e doğru ilerledim.
Cihan Derin'in boynuna atladı, sonra sarıldılar, Derin, Cihan'ı kucağından indirip yüzüme bile bakmadan, "Nasılsın Cihan Bey." dedi gülerek, Cihan kıkırdadı, sonra da, "İyiyim Derin Ağab- Bey." dedi. Sonra nefes alıp, "Derin Ağabey bugün de Cemre Ablaya gelir misin?" dedi, sonra bana döndü, "Cemre Abla sen de bir şey söyle, gelsin." dedi. Derin hala yüzüme bakmıyordu.
Cihan'a, "Artık Derin Ağabeyini rahat bırakalım canım, bugün tek başımızayız." dedim. Sonra da Cihan'ın elinden tutup kendime çektim, Derin, "Sonra yine görüşünüz tamam mı." dedi, sonra kulağına eğilip bir şeyler söyledi, çok merak etmiştim ama duyamadım. Cihan kafasını salladı ve beni sürükleyerek götürdü, Derin göz kontağı kurup, "Sonra görüşürüz." dedi, yüzüne bakıp güldüm, Cihan'ın çekiştirmesiyle arabaya gittik.

Erasmus #Wattys2016Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin