12.

33 3 0
                                    


    Buradan gitmek istiyordum. Yoksa yarın beni aynı yere götüreceklerdi. Annem kapıyı tıklattı.

"Kızım aç kapıyı.Konuşalım"üzgün sesiyle kapının arkasından bana seslendi. Sesindeki keder beni biraz da üzmüştü. Gözümdeki yaşları silip ayağa kalktım ve kapıyı açtım. Her ne kadar kızsamda onlar benim ailem. Bana şizofren dediler diye onları silemezdim ya da yargılayamazdım. Gördüklerimi anlatmamıştım ki onlara. Bende onların yerinde olsam öyle söylerdim. Annemin yaşlı gözlerini görüp kendime lanetler okudum. Benim için ona zarar gelmişti şimdiyse benim için ağlıyor zavallı kadın. Anneme sarıldım ve ikimiz birlikte ağladık.

"Şşş tamam kızım yeter ağlamaktan gözlerin kör olacak. Hem yüzün gözünde şişmiş seni bu halinle gören olursa korkudan altına yapar" deyip göz yaşlarımı sildi. Annemin dedikleri beni güldürmüştü. Bu halimle bile beni güldürmeyi başarıyordu. Bir daha sarıldım anneme.

"Anne iyiki varsın!" dedim annemi kucaklayarak.

"Sofi bak kızım benim sana bu iki gündür anlatmak isteyipte anlatamadığım şeyler var. Benim boğazımı kesen aslında bir hırsız değildi. Seni aramaya gelmiştiler Sofi. Neden seni arıyorlardı bilmiyorum fakat gelenlerin insan üstü varlıklar olduğu bir gerçekti."annem beni yatağa oturtmuş kendisiyse odanı turlayarak anlatmaya başladı. Tamda annemle konuşmak istediğim konuydu bu.

" Ben evde yoktum markete gitmiştim. Geldiğimde evin dağıtıldığını gördüm. Çabuk polisi aradım. İyikide akıl etmişim. Polisle konuşup telefonu elimden koyduğumda yukarı kattan takırtı sesleri geldi. Bir anlık cesaretle mutfaktan elime geçirdiğim bıcakla yukarı kata çıktım. Banyodan bir şeyin yuvarlanma sesini duydum. Bende oraya bakmayı karara aldım." annem büyük heyecanla olayları anlatıyordu bense Derekin dediklerinin ne kadar doğru olduğunu düşünüyordum.

"Guya bıçakla içeridekini tehdit edecektim ama olaylar hiçte istediğim gibi olmadı. Benim banyoya dalmamla birinin beni kolumdan yakalaması bir oldu. Kollarımı arkadan tutmuştu. Birinin daha banyoya girdiğinde gözlerinin kırmızı olduğunu gördüm." annemin kırmızı demesiyle gözlerim fal taşı gibi açıldı. Demek ben hayal görmemiştim.

"Benden senin yerini sordular kızım. Bende bilsemde bilmesemde asla kızımın yerini söylemeyeceğimi söyledim. Fakat durmadılar. O sırada sen aniden banyoda belirdin. Onlara beni burakmalarını söyledin seni dinlemediler bıçağı boğazıma tuttular. Ve seni benimle tehdit etmeye başladılar. Eğer teslim olursan beni burakacaklarını söylediler" deyip annem duraksadı. Sanki olanlar gözünde canlanıyormuş gibi uzakalara dalmıştı.

"Anne ben ne yaptım peki?" dedim anneme. O ise bakışlarını bana kaydırıp konuşmasına devam etti. Bunların hiç birini hatırlamıyordum . Benim gördüğüm kabus tam farklıydı oysaki.

"Sen onların teklifini reddettin onlarda benim boğazımı kestiler." deyip elini boğazına götürdü. Boğazındaki yara daha yeni kabuk bağlamıştı. Güçle yutkunup konuşmasına devam etti.

"Bir şeyler mırıldanmaya başlamıştın. Öyleki beni yere bırakıp seni tutmak için atakta bulunduklarında ikiside dizüstü yere çöktü. Kulaklarını tutmuş bağırıyorlardı ve yerde acı içinde kıvranıyordular. Ben gerisini hatırlamıyorum. Gözlerim kapanmıştı çünkü" dedi ve ellerimden tuttu. Gözlerime bakarak

"Sana her ne olduysa, ne yaptıysan yada neye dönüştüysen umrumda değil kızım. Bu senin benim kızım olma gerçeğini değiştirmez.  Seni hiç bir zaman burakmam.Gidip babanla konuşacağım . Seni oraya götürmelerine asla izin vermeyeceğim. Ancak benim cesetimi çiğneyerek götürürler seni oraya" deyip elimi sıktı ve bana diyilecek söz bırakmadan odadan çıktı. Gözlerim dolmuştu, birinin seni anlaması insanın yükünü nasılda hafifletiyor. Annemin söyledikleri gerçekten akıl almayacak kadar delicesine olsada gerçekti . Bunca şey olmuştu ve ben hiç birini hatırlamıyordum. Hemen kendimi toparladım, göz yaşlarımı sildim ve ayağa kalkatım.
   Benim Dereği bulmam gerekiyordu, hemde hemen. Ona bu olanları anlatmalıydım. Ama iki gündür ondan haber yoktu. Bir kaç defa mesaj atmıştım fakat cevap vermemişti. Dizüstü bilgisayarımı elime alıp yatağımın üstünde  bağdaş kurdum ve bilgisayarıda önüme yoydum. Bilgisayarı açıp ilk Facebook profilime giriş yaptım. Dereğin numarasını almayı akıl etmemiştim ve şimdi bunun pişmanlığını çekiyordum. Yine de buradan mesaj atacaktım diğerleri gibi. Diğer mesajları okumamıştı ve sonuncu defa iki gün önce aktivmiş. Acaba neyere kayboldu? İnşaAllah başına bir şey gelmez. Faceden çıkış yapıp bolgisayarı kapatacaktımki, aklıma gelen düşünceyle Google search'e girdim ve Golem yazdım ve enteri bastım. Pekde bir şey çıkmamıştı. Çıkan şeyler arasında ilgimi çeken bir yazı oldu.

"Honak dilinde Golem nedir?"

Honak dilimi o da ne? Hemen üstüne tıkladım.
Honakça aslında bir dil ismidir.Dünyanın en eski dillerinden biridir.Bazı rivayetlere göre Sanskritçeden bile daha eskidir. Büyü ile uğraşanların bu dili bildiğine inanılmaktadır.
Büyümü? Her kim bana yardım ediyordusa Honakçayı dildiği bir gerçekti. Biraz aşağı baktığımda aradığımın cevabını buldum.

Golem efsanelerde ruha sahip olmayan atesten ve ya kilden yapılmış bir yarı canlıdır.
Musevi folklorunda golemler genellikle insan şekli verilmiş çamurdan yapılırlar. Ruhları yoktur, zekaları düşük seviyededir, ki Golem seviyesi İbranicede "aptal" kelimesinden türetilmiştir.(גולם, goilem) Temel amacı yaratıcısını korumaktır. 17. yüzyıl Prag Musevileri arasında antisemitiklere karşı adaleti sağlayan doğaüstü "Prag Golemi" inancı yaygındı.

"Hey ne yapıyorsun sen?" diyerek Glu ve yanında Elna, Deffie kapıyı çalmadan içeri girdiler. Glu bilgisayarda baktığım şeye bakıp

"Golemmi ne saçma bir şey. Böyle şeylere inanıyorum deme sakın" alaycı tavrıyla konuşup yatağına kendini attı. Ah zavallı kardeşim hiç bir şeyden haberdar değil. Saçma dediği şeyin aslında kız kardeşinin hayatını kurtardığınım farkında bile değil.

"Hiç öylesine bakıyordum.İnandığımdan değil yani" dedim. Fakat içimden de yalan külliyen yalan dediklerim diye düşündüm.

"Sofi biz düşünüyoruzda seninle bir tatile çıkalım ha?" bunu söyleyen Deffie di. Ah canım arkadaşım nasılda beni düşünüyor.

"Eee şey peki ya üniversitem? Sahi ya Glu benim üniversite ne halde? Bir haftadır gitmiyorum." deyip kucağımdaki bilgisayarı kapatıp yüzümü Gluya tuttum. Bu kaç gündür aklıma gelmemişti Üniversite.

"Ah tamam unutmuşuz sana söylemeyi. Babam o işi çözmüştü. Sana izin almıştı iki haftalığına" Glu umursamaz tavrıyla söyledi.

"Bir haftan gittiğine göre bir haftan kalmış. Sofi hadi kabul ette hep birlikte gidelim tatile" bunu söyleyen ise Elnaydı.

"Diyelimki ben kabul ettim peki ya sizin dersleriniz?" diye bir soru ilettim hepsine.

"O iş bizde. Hem annemde babamı ikna etti." Glu bana göz kırparak konuştu.

"O zaman yarın yola koyulalım. Hiç vakit kaybetmeyelim" Def sevinç dolu sesiyle birlikte havaya zıpladı. Hepsi çok sevinmişti bu karara. Benim içinde değişiklik olucaktı.
Hem ne kadar zamandır kızlarla güzelce bir vakit geçirmemiştik.

                  ***

  Akşam planladığımız gibi sabah erkenden çıkmıştık kendimizle çokta şey götürmeyelim diye diye her birimize bi bavul olmuştu. Definin arabasıyla gidiyorduk. Ve bize gideceğimiz yeri dememişti. Yol boyunca sohbetler ettik, güldük, yüksekten şarkılar söyledik.

Üç saatdir yoldaydık ve hepimiz açlıktan gebermiştik. Şehirden çıktığımız için yolda yiyecek bir restoran da yoktu.

"Deff ben açlıktan öleceğim!"  Elna sabahtandır başımızın etini yiyordu.

"Tamam El çok az kaldı varmamıza"  Deff offlayarak araçın hızını artırdı.

"Kızlar eğer ölürsem kabir taşıma açlıktan öldü diye yazarsınız tamammı?"  Elnanın bu sözüne hepimiz bir ağızdan

"Offfff!"  diye gözlerimizi devirdik. Çok güzel yerlerdi burası. Yolda çok sayda ağaçlar, dağlar, güzel manzaralı yerlerden geçiyorduk. Hepsine ağzım açık izleyerek bakıyordum. Önde oturduğum için  görüş alanıma takılanlarda çok oluyordu. Tabiatı seviyordum. Yeşilliği, kuşların ötmesini, bulutların semada şekilden şekle girerek haraket etmesini, kelebeğin havada raks ederek uçuşunu, rüzgarın tenimi okşamasını ve sayamadığım daha niceleri hepsini de seviyordum.

"Eee kızlar vardık!"  Deffie taşlı bir yola sarpmış sevinç içinde konuştu.

"Bizi ormanın derinliklerinde öldürmeyemi getirdin Def?" bunu söyleyen Gluydu. Deff sadece gülümsemişti bu soruya. Sanki şimdi göreceksiniz der gibi. Sonunda bir küçük köy gibi bir yere giriş yaptık. Hemen en baştaki evin önünde durdurdu arabayı. Kemerini çözüp bize döndü.

"Köyüme hoş geldiniz!"

CLOUD Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin