-Bölüm 34-

11.6K 423 25
                                    


İyi okumalar.

Göğüs kafesimi büyük bir kuvvetle şişirip soluğumu dışarı bıraktım. Pencereden içeri soğuk hava dolarken dün geceyi hatırlamaya çalıştım. Normal dışı hiçbir şey olmamıştı. Pencereleri açık falan bırakmamıştım...

Aklıma salak saçma şeyler dolarken oflayarak yerimden kalkıp pencereye doğru ilerledim. Kendi kendine açılma ihtimali, Furkan'ın dün gece beni ziyaret etme ihtimalinden daha gerçekçiydi. Dolayısıyla zihnime salak saçma tahminlerin dolmasına engel oluyordum.

Önce banyoya girip sıcak bir duş aldım. Saçlarıma şekil verip okul formamı bulmaya koyuldum.

Evet artık evde oturarak karaları bağlamayacaktım. Savaş'la dün uzun uzun konuşmuştuk ve bana hayat enerjisi vermişti. Nasıl mı?

Bana Murat'ı tanıdığını, ve onun öldüğüne ihtimal dahi vermediğini söylemişti. Bu bile yeterdi. Murat'ı bulacaktım.

Ve tabii Furkan'la ilgili söyledikleri...

"O, geri dönmeyecek ve senin yapman gereken onu unutmak..."

"Bunu yapabileceğimden emin değilim Savaş. Ben onu çok seviyorum..."

"Yapacaksın prenses. Artık daha güçlü bir kız olacaksın. Tamam yaşadıkların kolay şeyler değil ama geçti gitti artık. Söz veriyorum ki Murat'ı bulacağız. O ölmedi."

"Furkan'ı nasıl unutacağım Savaş?"

"Bilmiyorum ama unutmak zorundasın yaşamaya devam edebilmen için. Hem... İşe ismini ağzına almamakla başlayabilirsin."

Bu ve bunun gibi şeylerdi konuştuklarımız. Ve ben kendimi tuhaf bir şekilde daha iyi ve şey... güçlü hissediyordum. Öyle ki bugün okula gitmeye karar vermiştim. Bu büyük bir adımdı ve ben tehlikeli sulara doğru açılıyordum.

Eteğimin fermuarını yukarı çekip düğmesini ilikledim. İçimde minik heyecan kırıntıları vardı ve bir toplu iğne misali karnıma batıyordu.

Nihayet hazırlanma sürecim bittiğinde çantamı alıp omzuma attım. Aşağı indiğimde annem bana gülümseyerek bakıyordu. İçten gelen bir dürtüyle yanına gidip kolları arasına girdim. Tıpkı çocukken yaptığım gibi...

Eskiden annemle daha iyiydik. Büyüdükçe aramıza acımasız duvarlar örülmüştü. Ya da ben öyle hissediyordum, emin değildim. Ama eskisi gibi değildik bu... örselenemez bir gerçekti. Öyle ki en son dört yıl önce annemin narin elleri saçlarımda gezinmişti, en son dört yıl önce saçlarımı şefkatle örüp yanaklarımı annecil bir hisle öpmüştü.

Başta şaşırsada o da bana sarılmıştı ve bu, güne iyi başlamam için bile işaretti. Kollarımı daha sıkı sarıp kafamı göğsüne bastırdım. Yaşadıklarımda büyük oranda onların parmağı vardı fakat anneme muhtaçtım. Nasıl olmayayım ki annemdi o benim.

Babamla aramızda çok fazla duygusal bir bağ yoktu. Eskiden, ben daha çok küçükken -hatırladığım kadarıyla- çok iyiydik. Fakat şuan aramızda pek iletişim yoktu. Bunu itiraf etmekte çekinmeyecektim çünkü bunu yıllar önce kabullenmiştim ve eskisi gibi canımı acıtmıyordu.

"Okula geri dönmene çok sevindim Simay. Her şey senin için daha iyi olsun diye elimden geleni yapacağım güzel kızım."

"Seni seviyorum anne," diye mırıldandım içten bir sesle. Cevap olarak daha sıkı sarıldı.

---

Oradaydı işte. Okulum, arkadaşlarım, öğretmenlerim ve O'nun varlığı... Gözlerimin dolduğunu hissettim ve ağlamamak için Edirne'nin sislere boğulmuş kasvetli havasını içime çektim. O, yoktu. Ben sadece varlığını hissediyordum.

Aptal KızHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin