Luke ve Colleen konuşmayalı, birbirlerine mesaj atmayalı tam bir ay olmuştu. Colleen, son konuşmalarından sonra onu arayacağını söylemişti ama yapamamıştı. Luke söylediği o sihirli kelimelerden dolayı utanıyor, mesaj atamıyordu hayatının aşkına. Colleen ise doğru sözcükleri bulduğunu ona söylemeyi denemişti, sadece yapamıyordu. Ne yapacağını bilmiyordu, ona sadece mesaj atamazdı.
Ama Luke artık dayanamıyordu. Hayat Colleen ile konuşmazken ve onu görmezken hiçbir şeye benzemiyordu. Ona mesaj atmalıydı. En azından sadece eskiye dönmeleri için denemeliydi.
Luke: Merhaba, Col
Luke, mesajı daha atar atmaz heyecanlandı.
Luke: Uzun zamandır konuşmuyorduk
Ne yazacağını tam olarak bilmiyordu ama bir şeyler yazması gerekiyordu.
Luke: Bak, sana o kelimeleri söylediğim için biraz şey hissediyorum...
Ve konuya girmeye karar verdi. Duygularını ölçüp biçmesi gerekiyordu.
Colleen: Pişman mı?
Colleen yazdığı şeyin doğru olmadığını diledi. Aksi takdirde canı yanacaktı.
Luke: Ne? Hayır.
Luke tereddütsüz bir şekilde cevap verdi ve Colleen istemsizce gülümsedi.
Colleen: Ah
Mutlu olmuştu.
Colleen: Öyleyse ne?
Cevabı merakla bekliyordu. Belki de bu duygularını ona açmak için bir fırsattı.
Luke: Sadece...
Luke tüm her şeyi ona bir mesaj ile anlatmaya karar verdi.
Luke: Seni yaklaşık sekiz senedir seviyorum, Colleen Anderson. Çocukluğumun, gençliğimin ve, eğer izin verirsen, hayatımın aşkısın. Seni bu zamana dek aralıksız sevdim. Sana görünmedim çünkü sevginin somut, fiziksel ve dış görünüşe göre olduğunu düşünmeni istemedim. Evimize yakın olan o yurtta kalmaya başlamandan beri senden hoşlanıyordum, ilk Cadılar Bayramı'mızda da hislerim kanıtlanmış oldu. Anne ve babanı uçak kazasında kaybettiğini ve sığınacak başka kimseniz olmadığı için ablan Ronnie ile o yurda taşındığınızı biliyordum. Üzgün bir kız olduğunu düşündüğüm için seninle oynamaya asla cesaret edemiyordum. Ama değildin, sen dünyada gördüğüm en güzel gülümseyen, mutluluğun yakıştığı tek insandın. Seni bu zamana dek hep uzaktan izledim. Güzelliğin çocuk aklımı, gözlerimi, ve tüm benliğimi adeta büyüledi. Zekiydin, saftın, masumdun, ve asla büyümüyor gibiydin. Güzelliğin de, seneler geçse de hep aynı kalıyordu. Benim için ilk, tek, son, ve mükemmel kızdın, Colleen Anderson. Ve ben nihayet bu duygularımı sana açtım. Sana mesaj atma fikrini bulduğum için kendimle, senin peşinden koşmam için beni destekleyen annemle, ve bana seninle ilgili her konuda yardımcı olan Calum'la gurur ve mutluluk duyuyorum. Onlar olmasaydı, asla seninle bu noktaya gelemezdim. Ve ben hiçbir şey için pişman filan değilim. Yıllardır seviyorum, bu yılları on ile çarpsan, seni yine severim. Sana âşığım, Col. Tüm söyleyebileceğim bu.
Luke'un göğsü inip kalktı; Colleen'inki de. Luke küçük bir çığlık attı; Colleen de öyle. Ve Luke kahkaha atmaya başladı; tam Colleen'in yaptığı gibi, neşeyle.
Colleen: Seni seviyorum, Lukey. Ben. Seni. Seviyorum.
Colleen dudağını ısırarak ekrandaki düğmeye bastı:
«Luke adlı kişiyi engellediniz»
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the mad hatter // Hemmings
FanfictionColleen gizemli olan şeyleri görmek için fazla kördü, Luke ise onun gözlerini açmak için fazla çekingen. --texting--