Sırtını dayadığı soğuk duvar üşümesine neden oluyordu ama umrunda değildi. Etrafındaki devrilmiş şişeler arasında dolu olanı ararken, bu halini Pepper görse kızacağını düşündü. Yine mi, diye sorardı hayal kırıklığıyla. Tony Stark bunları aşmamış mıydı?
Anlaşılan aşmamıştı. Başka bir şey demeye gerek var mıydı? Herhangi biri, şu an burada mıydı? Tony'nin 'burada olsaydı' demeyeceği kim kalmıştı?
Karısının hayatı için yalvarırken ölen babası kadar olabilmeyi dileyeceği aklına gelmezdi. Ama şansa bak ki, boş şişeler içinde, üzerinde pençe izi olan bir kalkanla içki içiyordu. Ne diyebilirdi ki? Şu an daha fazla ne umut edebilirdi?
"Patron-"
"Kapa çeneni," diye tersledi yapay zekasını. Friday anında uyku moduna geçerken JARVIS'in bunu asla yapmayacağını hatırladı. Susardı ama Tony yapay zekasını birazcık tanıyorsa -ki çok iyi tanıyordu, o yapmıştı- iki dakika sonra diyeceğini yine söylerdi.
Herkes gidebilirdi ama Tony, JARVIS'in gidebileceğini hiç düşünmemişti. Insan değildi. Bırakıp gidemezdi ya? Tony'i seviyordu ve Tony bunu biliyordu. Belki de annesinden sonra sevgisinden emin olduğu tek kişi olan Jarvis kadar seviyordu onu yapay zekası. Belki adını aldığı kişidendi, belki de Tony onu yaparken efendisini sevmeye programlamıştı, hatırlamıyordu. Sadece kendi kendine düşünebilen JARVIS'in kendi isteğiyle onu sevdiğini hissediyordu. Bunu o kadar az yaşamıştı ki, kolaylıkla diğer hislerinden ayırt edebiliyordu.
JARVIS kendi isteğiyle gitmemişti ama bundan daha kötüsü Tony yüzünden gitmiş olmasıydı belki de. Ultron nelere mal olmuştu? Herkes için birçok cana... Tony için de birçok cana ve JARVIS'e. Hayatındaki insanlar onu yetersiz bulup kendileri terk etmezse onları hayatından zorla çıkarmak gibi bir huyu vardı. Kendisini de kaybetmeye programlamıştı herhalde. Ya da yaratıcısı bu yeteneği ona doğuştan vermişti. Hayatındaki herkesin uzaklaşmasını ya da tamamen çekip gitmesini başka türlü açıklayamıyordu.
Küçük bir çocuk, babasının ilgisizliğini ve öfkesini kazanacak kadar ne yapmış olabilirdi ki? Hayır, bu kesinlikle doğuştandı. Tanrı'ya suç atmak rahatlatıcıydı. Bir şeylerin sorumlusu olmamak rahatlatıcıydı. Bu suçun sonuçlarını kendisi yaşıyor olsa bile.
Dünyası dönüyordu. Alkol sonunda bağışıklık kazanmış bu bedende etkisini göstermeye başlamıştı. Bardağını yeniden doldururken sadece içmek istediğini hissetti. Daha fazla, daha fazla ve daha fazla. Alkol probleminin canı cehennemeydi. Pepper'ın hayal kırıklığının da öyle. Burada değildi. Önemsemek için burada değildi. Neden Tony onun ne düşüneceğini umursuyordu ki? Hayatındakiler yetmiyordu da, bir de artık giden insanları nasıl hayal kırıklığına uğratacağını da mı düşünecekti?
Hayır. Büyük bir yudum içti. Hayır.
Kalkanın da canı cehennemeydi. Tony etrafındaki her şeye 'defolun gidin' demek istiyordu sadece. 'Gidin ve kafamdaki hayaletlerinizi de götürün.' Problem, kimsenin zaten olmamasıydı. Hayaletler dışında. Tony çocukluğundan beri onlardan kurtulamamıştı. Şimdi neden farklı olsundu ki?
Bir noktadan sonra, tıpkı bir yarada olduğu gibi daha fazla acımayacağını düşünüyordu. Dibe vurmalıydı. Dibe vurmalıydı ki, acıya karşı hissizleşsin. Hissizleşsin ki, giden insanların arkasında bıraktığı hayaletleri duymasın.
Şu an burada olsa, "Hayatın boyunca bir işe yarayamayacağını söylemiştim," diyecek olan babasını duymasın. Jarvis'in, "Yine arkadaşlarınızın kalbini mi kırdınız, Efendim?" deyişini duymasın. Pepper, "Yine başa mı döndük Tony? Yine aynı şeyleri mi yaşayacağız? Üzgünüm, ben artık yapamıyorum," demesin. Hayaletler sussun ki, "Evet, biliyordum," diye tekrar etmesin Steve. "Ama o benim arkadaşım." Ve ,"Bunu bütün gün yapabilirim."
Seninle bütün gün dövüşebilirim.
Arkasını kollaması gereken kişi ben değilim.
Sakın bu adama arkanızı dönmeyin, size her an ihanet edebilir.
Beni odama kapattın.
Bizi kurtabilirdin. Neden daha fazlasını yapmadın?
"Elimden gelenin fazlasını yaptım," diye elinde olmadan cevapladı Tony hayaletlerini. "Neden yetmiyor?"
Minik bir vızıldama sesi yankılandı sessizlikte. Şişeleri yolundan çekerek efendisine gelen Dummy'nin tıkırtılarına gözlerini kapattı Tony. Kendisine doğru çektiği dizlerine alnını dayarken elindeki şişeyi bıraktı.
Soğuk bir kol omzuna hafifçe dokundu. "Brrpp.."
"Iyi olmanızı istediğini-"
"Ne demek istediğini biliyorum, Friday. Onu ben yaptım, ne dediğini anlayabilirim." Tony'nin sesi dizleri ve göğsü arasındaki boşlukta boğuldu.
"Afedersin, Patron."
Kol, omzundan aşağı inerken baskıyla birlikte metal gövdeye dayandı Tony. Bir elini 14 yaşından beri beraber olduğu arkadaşının gövdesine sararken diğeriyle ıslak yüzünü sildi.
Vızıltı yeniden duyulduğunda Tony konuştu. "Iyiyim, teneke kafalı, duygusallaşırsan çipine su dökerim, uyarıyorum."
Heyecanlanan Dummy birden hareketlenirken Tony alkolün verdiği rahatlamayla güldü. "Şaka yapıyorum- dur- kafama vurdun- Dummy hiçbir şey yapmayacağım. Gel buraya."
Sakinleşerek eski yerine, efendisinin yanına döndü Dummy. Tony yaslandığında kolunu yeniden onun omzuna atarken sesi çıkmadı.
"JARVIS seni azarlardı. Kendini kontrol edemiyorsun, gerçekten, son güncellemeni ne zaman yaptık? Bu heyecan problemini hiç aşamıyoruz değil mi- Robotlarda panik atak olur mu? Robotlarımda panik atak mı var? Friday?"
"Hayır, Patron, Dummy yalnızca programlanıldığı gibi davranıyor."
"Acemi zamanınıza denk gelmiş olmalı, Efendim."
Tony daralan göğsüyle nefes almaya çalışırken, JARVIS sesinde hafif bir kendini beğenmişlikle devam etti. "Sistem güncellemesini özellikle yapmadığınızı hatırlatmak isterim. Dumm-E'nin yetersizliğiyle eğleniyor olmalısınız."
"Nabzınızda ani bir artış var, Patron, kan akışı-"
"Iyiyim," diye nedensizce tekrarladı Tony, sesi kendisinden başka kimsenin duymadığını anlayarak. "Sadece bir anı." Dummy kolunu çevirerek olmayan gözleriyle kendisine bakarken omuz silkti. "Sanırım seni kıskandığını hatırladım."
Mutlu bir ses çıkardı Dummy ve Tony robotları arasında paylaşılamadığı zamanları hatırladı.
"Efendim, Dumm-E yine duvarlara yangın söndürücü köpük sıktı."
"Brrr!"
"Dumm-E'nin güncellenmesi gerekiyor, Butterfingers bile daha dengeli, Efendim. Tostunuzu getirmesini ben söyledim bu arada. Kendisinin bunu düşünebilecek kapasitede olmadığı açık."
"Sen her zaman en iyileriydin," diye fısıldadı. "Ama Dummy benim ilk dostumdu."
Dummy sesini çıkarmadan beklerken Tony'nin zayıf bilinci sonunda gözleriyle birlikte kapandı. Soğuk metale yaslı, uykuya daldı. Birkaç dakika daha hareketsiz durdu dostu. Ardından yavaşça çekilerek efendisinin zemine yatmasına sağladı.
JARVIS olsaydı, battaniye ve yastık getirmelerini buyururdu, öyle de yapacaktı. Ancak efendisinin başından ayrılamadan, bir battaniye Tony'nin bedeninin üstüne serildi. Dummy Butterfingers'la bakışırken efendileri sert zeminde, rahat bir uykuya daldı. Güneşin ilk ışıkları camlardan sızsa da iki robot yerlerinden hiç kıpırdamadı, Friday de onlara günlük işlerini hatırlatmadı.
JARVIS'in kodlamadığı, sistemlerine işlemediği, sadece rica ettiği bir görevleri daha vardı. Her zaman öncelikli olan görevleri. Efendilerine göz kulak olmak. O istese de, istemese de.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Not Alone (Civil War sonrasi icin coda)
FanfictionBir görevleri daha vardı, Efendilerine göz kulak olmak. (Tony, Jarvis&Dummy&Butterfingers)