BÖLÜM 12- *ZÜPPE

74 4 0
                                    

BÖLÜM ŞARKISI: Yüksek Sadakat-Belki Üstümüzden Bir Kuş Geçer

Ter, tüm vücudumu ele geçirirken şişedeki suyu kafama dikiyorum. Koltuğun üzerinde duran ufak havluyu elime alıp ensemdeki ıslaklıkları silmeye başlıyorum. Herkes nefes nefese ve yorgunluktan ölmek üzereler. Ama hepsi mutlu, ben hariç. Neden mi? Bu yorgunluk ve vücudumu yapış yapış yapan ter üstüne birde sağanak yağmur altında dans etmiştik. Açık havada olmak zorunda mıydı yani?! Ne güzel kapalı alanlar varken neden açık hava?

"Çok iyiydiniz gençler"

Karavana giren Doruk ve Alev Hoca'nın yüzünde kocaman birer gülümseme vardı.

"Alev hocanıza katılıyorum gençler. Süperdiniz"

Herkes mutluydu. Gülüyordu. Bense sadece kendimi evdeki su yatağıma atıp uyumak istiyordum. Yorgunum. Ayaklarım tutmayacak şekilde ve biz hala ayaktayız!

"Birazdan kazanan belli olacak, o yüzden tüm takım jürilerin önüne çıkacak"

Herkes karavandan çıktı. En son ben çıktım tabi. Hevesli değilim sonuçta soğuk havaya. Yağmur durmuş ama bulutlar hala gitmemişti. Bu nedenle de hava kış ayındaymış gibi soğuktu.

"Kıvanç?"

Arkamı dönüp bana seslenen Selin'e bakıyorum.

"Evet"

Yanıma geliyor ve beraber yürümeye başlıyoruz.

"Neden böylesin?"

"Nasıl?"

"Bilmem. Öfkeli, sinirli, kızgın"

"Olabilir"

"Peki bir nedeni var mı?"

Bir süre cevap vermedim. Bu sırada da yarım saat önce sıra olduğumuz yere gelmiş ve yine sıra olmuştuk. Selin benim önümdeydi. Bu nedenle arkasını döndü ve benden cevap beklermiş gibi bana baktı.

"Her zaman ki halim. Bunalmaya gelemem"

Selin, dudaklarını birbirine bastırıp etrafta göz gezdirdi. Ellerimi cebime koymak istedim ama bu gerçekleşmedi. Neden? Çünkü bu kostümde bir cep bile yok!

"Cebi bile yok ya"

Selin'in bakışları tekrar beni buldu. Yüzünde hınzır bir tebessüm belirdi.

"Ne?"

"Züppesin"

Kaşlarımı çatıp ona baktım. Sesli bir şekilde gülmeye başlarken başını öne eğdi.

"Bu her halinden belli tamam mı? Konuşma tarzın ve tavırların. Kendini beğenmişsin ve biz böyle tiki tiplere züppe deriz"

"Açıklama uzun olmadı mı? Kısa ve öz birşeyler olabilirdi"

"Gerçekten züppesin, bu mu uzun açıklama. Sen daha uzun görmemişsin. Asıl bu kısa ve öz"

"Yine uzun"

Bıkmıştım. Neden herkes tek hecelik cevaplar veremiyordu. Sinir oluyordum şöyle şeylere.

"Nasıl cevaplar istersin Kıvanç?"

"Kısa ve öz. Net cevaplar. Tek hecelik"

"Mesela?"

"Evet, hayır, iyi, kötü, olmaz, olur, git, gel, peki, tamam. Gibi"

"Ya evet bende biraz concon sayılırım ama sen gerçekten tam bir züppeymişsin"

"Ve beklenen an geldi!"

Sunucunun sesiyle Selin önüne döndü. Herkes heyecan ve merakla sunucuyu izlemeye başladı.

"Önce yarışmanın 3.sü!"

Etrafımda göz gezdirdim. Diğer takımlara takıldı gözüm. Bize taraf bakıyorlardı ve gözleri göz değildi. Öyle bir bakıyorlardı ki. Şuan kazanmak umursadığım en önemli şey olmuştu.

"Grup Parande!"

Sunucunun söylediği takım ortaya geçti ve biri gelip hepsinin boynuna bronz madalya taktı. Oradan ayrıldıktan sonra sunucu elindeki kağıtlara baktı ve tekrar konuşmaya başladı.

"Evet, şimdi de geldik yarışmanın 2.sine!"

Nefesler tutulmuştu. Herkes heyecanla bekliyordu. Artık bende. Hala o takımla bakışıyorduk. Kötü bir şekilde.

"Grup Kamufle!"

Gözlerim fal taşı gibi açılırken önüme döndüm. Nasıl ya?!
Hepimiz yürüyüp ortaya geçtik. Mecburen. Yine aynı kişi geldi ve bize gümüş madalyalar taktı. Al işte! Kötü kötü bakıştığım grup bana bakıp bakıp gülüyordu. Git de dalma şimdi! Ellerimi yumruk yaptım ve sakin kalmak için gözlerimi kapattım. Sakin ol Kıvanç, sakin ol oğlum. Inadına yapıyorlar. Istediklerini verme onlara.

"Tebrikler"

Sunucu, Doruk ve Alev Hocayla el sıkıştıktan sonra ilerleyip karavana yol aldık. Gösterinin yapıldığı yerden çıktığımızda koşar adımlarla karavana gittim. Kapıyı sertçe açıp yine sertçe kapattım. Boynumdaki gümüş madalyayı çıkarıp hiddetle koltuğa fırlattım. Askıda kendi çantamı bulduktan sonra hızla kabine ilerledim. Karavan kapısının açıldığını anladığım ses kulağımı doldururken hızla üzerimi değiştirdim. Kendi kıyafetlerimin içinde kendimi daha da rahat hissetmiştim. Çıkardığım kostümleri elime aldım ve kabinden çıktım. Herkes, ama herkes bana bakıyordu. Çantamı omzuma geçirdim ve ağır adımlarla onların yanına gittim.

"Bir sorun mu var?"

Sesim buz gibi çıkıyordu. Soğuk, düz, umursamaz.

"Soruyor musun Kıvanç?"

Doruk Hocayı ilk defa böyle görüyordum. Sinirli. Kaşları çatılmış ve elleri pantolonunun cebinde. Elimdeki kostümü koltuğa bırakıyorum ve bakışlarımı tek tek herkeste gezdirip Doruk Hocada sabitliyorum.

"Birşey mi yaptım?"

"Herkesi arkanda bırakıp koşarak karavana geliyorsun ve üstünü değiştirip gitmeye hazırlanıyorsun"

"Evet çünkü sinirliyim"

"Bir sebebin var mı Kıvanç?"

"Kaybettik, yetmez mi?"

"2. Olmak kaybetmek anlamına gelmez Kıvanç. Ayrıca sadece sen değil herkes 2. Oldu"

"Banane ki herkesten, he?"

"Onlar senin takım arkadaşların ve bizde senin öğretmenleriniz"

"Diğer takımla göz göze geldik ve öyle bir baktılar ki o an kazanmayı herşeyden çok istedim. Ama ne oldu 2. Olduk. Bana bakıp öyle gülmelerine tahammül edemiyorum!"

Sesim olduğundan yüksek çıkmıştı, farkındayım. Ama durum bu. Üstüme gelinmesine tahammül edemezken, yenilgiyi hiçbir zaman kaldıramam. Tekrardan herkese baktım. Tek tek. Bazıları şaşkın bazıları ise bilmediğim bir şekilde bana bakarlarken içimi rahatlatan bir bakış gördüm aralarında. Selin, bana 'aferin' der gibi bakıyordu. 'Züppe' dedi dudaklarını oynatarak. Ardından ufak bir tebessüm edip beni onayladı. Bakışlarımı ondan çektim ve eski halime dönerek hızla karavandan çıktım.

VS-KamufleHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin