Duyduğum güçlü firen ve çığlık sesiyleriyle gözlerimi açtım. Araba tam benim durduğum yerde durmuştu. Bense arabanın önünde kızların yanında değilde arkasında ellerim kulaklarımda duruyordum. Shawn ağzı açık kalmıştı. Kızlarsa benim onların yanında olmadığımı sonradan fark edip nasıl oraya gittin der gibi yüzüme bakıyorlardı."Sen delimisin ha?" Defie elini kolunu garip garip sallayarak Shawna bağırıyordu.
"Defol git burdan! Az kalsın bizi eziyordun.Seni teyzeme söyleyeyimde gör gününü!" Shawnı tehdit edip gitmesi için ona söylenip duruyordu.
"Ama o... Az önce.. Nasıl?" sonunda Shawn'nın ağzından bir şeyler çıkmıştı.
"Ben defol diyorum bu hala geveliyor!Defol!'' anlaşılan Defie çok kızmıştı. Çünkü durmadan bağırıyordu. Shawn sonunda arabayı çalıştırıp qaza köklendi ve gözden kayboldu. Defie'se yanıma gelip
"İyimisin Sofi? Bir yerine bir şey olmadı ya?" dedi ve beni süzdü. Bense hayır anlamında kafamı salladım. Kızlar koşarak yanıma geldiler bir birinin ardınca iyimisin iyimisin diyip durdular. Dayanamayıp
"İyiyim ben! Bir şeyim yok meraketmeyin" dedim . Sonunda onları susturmayı başarmıştım.
"Def senin teyze oğlu tımarhaneden falan mı kaçtı?" sinirli Glu Defie'ye bakarak konuştu.
"Kusura bakma Def ama Shawn tam bir hayvan. Yakışıklı olmakla değil asıl mesele adam olmaması" Elna burnundan soluyarak ellerini önünde kavuşturup kendi kendine konuşur gibi konuştu.
"Tamam kızlar boş verin onu biz eğlenmemize bakalım. Tatilimizi Shawn yüzünden berbat etmeyelim. Bir araç gelseydi şelaleye giderdik" Defie mövzuyu değiştirip araba aramaya koyuldu.
****
Şelaleye gitmiş, bolca resim çektirmiş ve şimdi evde yorgunluktan ölüyorduk.
Çok beğenmiştik gittiğimiz yerleri. Dağların arasından akan buz gibi sudan doyunca içmiştik. Dağın uçup dökülmüş kısmı göz kamaştırıcıydı. Oyulmuş bir yer vardı şelalenin hemen yanında orda taşların arasından akıp damla damla dökülen su ve onun yarattığı manzara karşısında nutkum tutulmuştu. Büyülenerek izlemiştik Defie'nin götürdüğü yürleri. Başımıza gelen araba macerası böylelikle unutulmuştu.
"Sof biz yemek için bir şeyler almaya gidiyoruz istersen sende gel?" Glu yorgun halde üzerine bir şeyler geçirerek sordu.
"Hayır Glu çok yorgunum siz gidin" dedim uzandığım yataktan kalkmayarak. O da sağolsun ısrar etmedi, omzunu kaldırıp indirdi ve paytak adımlarla odadan çıktı.
Karnımdan çıkan qurlama sesleriyle aç olduğumun kanatına geldim fakat yemek için hiç bir şey yoktu. Bahçedeki meyve ağaçlarını hatırlayıp koşarak dışarı çıktım. Iyiki de çıkmışım elma, armut hatta üzüm bile vardı burda. Elma yakında olduğu için yanına gittim. Elimi elmaya uzattığımda başka bir yere geçit yapmıştım. Elimi çabuk geri çektim ve bu sefer geldiğimiz evdeğdim. Çok şaşırmıştım daha önce hiç böylesi bir geçit yaşamamıştım. Elimi bir daha aynı elmaya uzattım ve elmayı kopardım. Artık evde değildin başka bir yere geçit yapmıştım. Nerede olduğumu anlamak için etrafıma bakındım. Bir elma bahçesindeydim. Sayamayacağım kadar elma ağaçları sıra şeklinde düzülmüştü. Ve hepsinin üstü meyveyle doluydu. Etrafta kimse gözükmüyordu. Elma ağaçlarının arasından o taraf bu tarafa boylanarak yürüdüm."Heey! Kimse yokmu?" diye bağırdım. Ama ses gelmedi. Hızımı artırdım çünkü bir an önce buradan çıkmak istiyordum. Başımın üstünde yakıcı güneş vardı her ne kadar bulutlar olsada. Koşmaya başladım. Sanki birisi de benim arkamca koşuyordu. Koşarak aynı anda arkama baktım hiç kimseyi göremedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CLOUD
FantasyBir şeyin gerçek olup olmadığını nasıl anlarsın? Ya yaşadıklarım gerçekse kim inanır bana? Peki ya Derek, o yanımda olucakmı bunca şeyler olmuşken... 21 yaşına gel ve bir anda hayatın alt üst olsun. Çocukluğunda sevdiğin adam ve ailen tarazideyse eğ...