Multimedia'da ki şarkı ile okuyabilirsiniz, Kazım Koyuncu - İşte Gidiyorum
Ağlamaya kalkarsanız ponçirik suratlarınızı yumururum!
-Zayn'in Anlatımı-
"2 ay" Diye fısıldadım buz kesmiş elleriyle oynarken. Başımı kaldırıp soluk yüzüne baktığımda içimden bir şeyler kopuyor gibi oldu. Yine.
"2 aydır âşık olduğum o kahverengilerini göremiyorum, sesini duyamıyorum, gülüşünü göremiyorum, gülerken çıkarttığın o mükemmel sesi duyamıyorum, Harry ile didişmelerini izleyip kahkahalara boğulamıyorum, asi halini görüp 'işte benim kızım' diyemiyorum. Bencillik değil mi bu yaptığın?" Dedim sesim titrerken. Boğazıma oturan yumruğu yüksek sesli bir şekilde yutkunarak geçirdim.
"Logan sana çok alışmış biliyor musun?" Yüzüme yayılan gülümsemeyi gözyaşlarım ıslatmıştı. "Ablam, diyor artık senin için. Herkes sana çok alışmıştı güzelim. Hepimizi yarı yolda bırakabilecek misin?" Derken kapalı gözlerine bakmıştım. Açmalıydı artık gözlerini. 'Şaka yaptım!' dese kızamaz, sarılırdım.
"Bırakmazsın ya" Desem de, emin değildim bu söylediğimden. Orada mutlu muydu? Bu yüzden mi dönmüyordu aramıza? Doktorlar damarın tamamen iyileştiğini söylüyordu fakat Allison uyanmamak için direniyordu resmen. Birkaç gün önce, doktorlar test yapmışlardı. Umutlar giderek düştüğü için, beyin ölümü gerçekleşmiş mi diye test etmişlerdi onu. Beyin ölümü diye bir şey yoktu, testlere karşılık vermişti fakat uyanmıyordu. Bitkisel hayatta olma ihtimali ise beni öldürüyordu.
"Kalbim ağrıyor güzelim. Annen harap halde. Bob onu düzeltmeye çalışıyor ama kendine gelemediği için yanına gelmiyor. Miranda tamamen iyileşti fakat sen uyanmadan düğünü yapmak istemiyor. Lilly ve Niall çıkmaya başladılar. Eleanor'un karnı iyice büyüdü artık. Summer ve Liam hala birlikteler fakat hiçbirimiz iyi değiliz Ally. Sen olmadığın için hepimizde bir eksiklik var. Niall acıktığında ona her ne kadar kızsa da, yemek yapan birisi yok. Louis'in soğuk esprilerine küfür eden ve daha sonrasında ona katılıp bizi krizlere sokan birisi yok. Harry'i sinir edip bundan zevk alan birisi yok. Liam'ın odasına girip bütün düzenini dağıtan, azarı yiyince de 'kardeşe kızılmaz, ayıp değil mi yaptığın?' diyerek üste çıkan birisi yok" Sesim iyice kısılmaya başlamıştı fakat bunları bilmesi gerekiyordu. Biliyorum, beni duyuyor. Bunları bilip, bize ne kadar zarar verdiğinin farkına varması daha sonra uyanması gerekiyor. Fiziksel hiçbir hasarı kalmamıştı fakat uyanmıyordu işte.
"Kollarımın arasına kedi gibi giren biri yok. Sıcak bakışlarıyla hiçbir söz etmemesine rağmen yüzümü güldüren birisi yok. Gülüşünün bana da bulaşacağı birisi yok. Saçlarımla oynayan birisi yok. Yoksun... Bu gerçeğe alışmak zor. Buradasın, nefes alıyorsun ama bunlar bana yetmiyor. Sana sarılmam gereken bir sürü konumuz var. Uyan lütfen"
"Beyefendi artık çıkmanız gerek" Hemşire artık bana acır gibiydi. Her gün bunu söylüyordu ve her seferinde sesindeki canlılık azalıyordu. Gözlerimi kapatıp başımı salladım. Minik ve soğuk elini kaldırıp çevirdim. Dudaklarım, bileğindeki nabız yerine minik bir buse kondururken gözyaşlarım elini ıslatmıştı. Derin ve titrek bir nefes aldıktan sonra ayağa kalkıp yattığı yoğun bakım ünitesinden çıktım.
Hastanenin bahçesine geldiğimde, 2 aydır oturduğum banka ilerledim. Cebimden paketimi çıkartıp içinden bir dal sigara aldım ve çakmağımla yakıp zehirli dumanı içime çektim. "Tanrım, yalvarırım sana, alma onu benden" Dedim nefesimi üflerken.
Cebimdeki telefonumu çıkartıp galeriye girdim ve 2 ay önce çekindiğimiz son fotoğrafa baktım. Alexia'nın resimlerinde gördüğümüz öpücük atma pozunu denemek istemiştik ve ortaya bu mükemmel fotoğraf çıkmıştı. Allison kameraya bakıp öpücük atıyordu fakat ben o sırada yerde sürünen Louis'e bakmıştım. Yine de güzel bir fotoğraftı. Dokunduğu her şeyi güzelleştiriyordu sonuçta.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çete 2 || Küllerinden Doğuş
FanfictionLondra'dan çok uzun bir zaman uzaklaşmış bir genç kız. Bir zamanlar şehir efsanesi olan bu genç kızı, en sevdiği şehirden ne uzaklaştırır? Aklınıza direk bu soru geldiyse eğer dostlarım, üzgünüm doğru soru bu değildi. Bir zamanlar şehir efsanesi ola...