19.Bölüm-Dengesizlik

33 7 0
                                    

Herkese yeniden merhaba biraz ara vermek zorunda kaldım sağlık sorunları yüzünden en kısa zamanda diğer bölümleri hazırlayacağım iyi okumalar...

Şarkı:Meghan Trainor - no good for you

Zaten diken üstünde uyuyan Derin benim uyanmamla sıçradı, uykulu gözleri, dağılmış ama yine de güzel gözüken saçları, kahvenin daha önce hiç karşılaşmadığım çarpıcı tonundaki gözleriyle beni inceledi, yaşananları idrak etmeye çalıştığını anlamıştım, bense o kadar halsizdim ki kenetlenmiş ellerimizi ayırmaya bile mecalim yoktu. Derin önce yüzüme baktı, sonra gözlerini ellerimize indirdi, sonra tekrar kafasını kaldırdı, yavaşça ayağa kalkıp ellerimizi ayrıdıktan sonra, "İyi misin?" diye sordu, karnının ağrısından bayılıp gözlerini hastanede kolunda serumla açan bir kız nasıl iyi olursa o kadar iyiydim, "Evet iyiyim." dedim boşta kalan elimi karnımın üzerine götürürken.
"Doktor kabız olduğun için karnının ağrıdığını söyledi, bir de açlıktan bayılmışsın,neden yemek yemedin? Küçücük çocuk musun sen? Zorla mı yedirmek gerekiyor sana? " diye kükredi birden, beni düşündüğünü biliyordum ama böyle davranması sinirimi bozdu, gözlerimi devirip,"Hesap vermek zorunda olduğumu sanmıyorum." dedim. Ellerini saçında dolaştırmış cama doğru dönükken söylediğim cümle ile kaslı vücudunu hızla çevirdi, gözlerime keskin bir bakışla odaklandı, "Haklısın hesap vermek zorunda değilsin suç bende." deyip iri adımlarla, kapıyı çarparak odadan çıktı, yanlış mı yaptım bilmiyordum ama tek bildiğim şey Derin'in sinirlenip endişelendiğiydi...Ama neden?

Derin çıktıktan kısa bir süre sonra hastane dolabından inekli pijamalarımın sarktığını gördüm, hangi cani o minik ineklerimi öyle buruşturdu diye düşünüp sinirlendim, sonra zaten bitmiş olan serumu bir kerede çektim, ufak sızlasa da umursamadan pijamalarımı giydim, ayakkabılarımı giyerken içeriye Meriç girdi, koşarak yanıma gelip sarıldı, karşılık verince daha da sıktı, "Kendine niye dikkat etmiyorsun, çok şapşalsın, salaksın." dedi, her ne kadar görmese de gözlerimi büyütüp, "Oha!" dedim, ağzıma koluyla baskı yaptığı için sesim boğuk çıktı, Meriç hemen kollarını çekip, "Niye giyindin lan!" dedi sesini biraz yükselterek, kaşlarımı çatıp, "Neden herkes hesap sorma çabasında ya?" diye yakındım, Meriç yüzüne iğrenç bir gülümseme yerleştirip, "Kendi başının çaresine bakamayan bir odun olduğun için olabilir mi?" dedi. Gözlerimi devirip ayağa kalktım, çıkacakken odaya giren hemşire elime bir kağıt tutuşturdu, "Reçetedeki ilaçları kullanın bir kaç güne normale dönersiniz." dedi tiz bir ses tonuyla, buna katlanamadığım yetmezmiş gibi Meriç'e yapmacık bir gülümseme yolladı, "Teşekkür ederim." deyip gitmesi için imalarda bulunduktan sonra biz de odayı terk ettik, bitkin vücudum adım bile atarken sızlıyordu, Meriç sağ kolunu açıp elimle destek almamı sağladı, etrafımda beni düşünen insanlar olması beni mutlu ediyordu, aklıma Derin geline onu kırdığımı anladım, benim için bütün gece koltuk tepelerinde uyuya kalmıştı ve ben ona neler söylemiştim, hızla Meriç'e dönüp, "Derin gitti mi?" diye sordum, damağını şaklatıp, "Kafeteryada kahve içiyordu, bizi otoparkta bekleyeceğini söyledi." dedi. İçim iyice buruklaşmıştı, onca şeyden sonra bile gitmemesi biraz mutlu etmişti beni.
Biraz daha güç harcayıp hızlandım. Meriç'in de bana ayak uydurmasıyla otoparka vardık,Derin arabaya yaslanmış yere bakıyordu, dikkatim birden eline kaydı, baş parmağıyla işaret parmağının arasında sigara vardı, birden elini ağzına götürdü ve sigarayı içine çekti, sigara içtiğini bilmiyordum, ya da daha önce görmemiştim onu içerken, biraz değişik gözüküyordu. Biraz daha ilerlediğimizde Derin bizi gördü, zaten az kalmış sigarasını yere atıp ayağıyla ezdi. Gözü önce Meriç'e döndü, sonra bana bakıp, "İlaç verdiler mi?" diye sordu, sesi çok soğuktu, yine tanıştığımız ilk günlerdeki gibi hislerini içine gömmüştü, hiçbir şeyi belli etmiyordu ne üzüldüğünü ne acı çektiğini sanki bir düğmesi vardı ve ona bastığında ruhsuz birisine dönüşüyordu.

Erasmus #Wattys2016Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin