BÖLÜM ŞARKISI: Yirmi7-Sokak Lambası
OZAN
Koşarak evin önüne geldim. Nefesimi düzene sokmaya başlarken evi inceledim. Üst katın ışıkları açıktı. Kapının önüne geldim ve zile bastım. Bir süre bekledim. Fakat hiçbir hareketlenme olmadı. Tekrardan zile bastım. Değişiklik yoktu. Bikkinlikla iç çekip kapıyı yumruklamaya başladım.
"Ali!"
Kapının önünden çekildim ve eve baktım tekrardan. Işıklar açıktı ama kimse yok gibiydi. Ali, saklanıyordu. Yine kapının önüne geldim ve yumruklamaya başladım.
"Ali, evdesin biliyorum. Aç kapıyı!"
Önüme gelen saçımı elimle arkaya attım. Tam kapıyı yumruklamaya devam edecektim ki kapı, aniden açıldı.
"Ne var Ozan?!"
Dedi sinirle. Bir adım geri gittim ve dikkatle ona baktım. Gözlerini zar zor açıyordu ve leş gibi içki kokuyordu."Bu halin ne böyle senin, Ali?"
Ali, başını eğip kendine baktıktan sonra tekrardan bana döndü.
"Ne varmış halimde?"
"Yerinde duramıyorsun"
"Pardon baba bir daha olmaz"
"Dalga geçmeyi kes Ali. Herkes toplandı. Seni bekliyor. Ama sen burda oturmuş içki mi içiyorsun?"
"Sanane Ozan. Git eglen"
"Bu eğlence senin için lan, mal mısın sen?!"
Ona yaklaştım ve omzundan yavaşça ittim.
"Nesin sen şimdi böyle, bu halinle ha?!"
Ali, aynı benim ona yaptığım gibi, beni itti.
"Ezik'im anladın mı?! Ben hayatım boyunca hep ezildim. Hala da öyle. Ben buyum. Eğer beğenmediysen başka kapıya!!"
Ali, bugün fazla olmaya başlamıştı. Içimden her ne kadar yapma diyen bir taraf varsa da yap diyen taraf daha fazla basıyordu. Bende o tarafı dinledim. Ali'nin yakalarından tuttum ve ona kafa attım. Beklemediği ve zaten yerinde duramadığı için yere kapaklandı.
"Benim tanıdığım Ali bu değil!!"
Ali, zorla yerden kalktı ve kanayan dudağını elledi. Bana bir süre baktıktan sonra bakışını elindeki kan izine çevirdi. Ardından güldü ve tekrardan bana baktı.
"Tanımamışsın oğlum demek ki"
Sesindeki alay ile birlikte sinirim iki katına çıktı. Bu sefer yumruğumu yüzüne geçirdim. Bu kez yere yığılmadı. Afalladı ama düşmedi. Sanırım ona böyle bir hareket yapacağımı tahmin etmişti. Tekrardan güldü ve bana yaklaştı. Bana yumruk atmak istedi ama buna engel oldum. Yumruk yaptığı elini tuttum ve sıktım.
"Kendine gel Ali!"
Ali, başını iki yana salladı ve gülümsedi.
"Yanlış. Ezik Ali diyecektin"
*
Müzik sesi anormal bir şekilde yükselmiyor, eğlence sesleri gelmiyordu. Içeri girip etrafa baktım. Kimse yoktu, bizimkilerden başka. Ardından dışarı çıktım ve arabada bekleyen Ali'nin yanına gittim. Kapısını açtım ve onu tutarak dışarı çıkardım. Ali ile kavgamizdan sonra sinir küpüne dönmüş bir şekilde ona birkaç kez daha yumruk atmıştım. Ardından onun arabasını alıp buraya getirmiştim.
"Ben yürürüm tek başıma bırak"Kolunu benden kurtarmaya çalıştı. Bense daha sıkı tuttum ve buna izin vermedim.
"Ayakta duramiyordun. Benden dayak yedin, daha da betersin. Kimi kandiriyorsun oğlum sen? Neymiş, kendi başına yuruyebilirmis"
Ali, olduğu yerde durdu ve bana baktı. Ardından tebessüm etti ve boğazını temizledi.
"Senin haline ne demeli. Morardı lan yüzün. Bende az yavaş vurmadim yani. Evet, ezik olabilirim ama ben Ali'yim!!"
Ali'nin bagirisina karşı dışarı ilk çıkan Mira oldu. Ardından Kıvanç, Elif, Çiğdem, Efe ve Emre. En son ise şaşkınlığa uğradığım kişiler çıktı dışarı. Nazlı ve Savaş...
"Ne oluyor Ozan?"
Çiğdem, ilk sözü söyledi ve herkesin ilgi odağını biz yapmayı başardı.
"Bu haliniz ne sizin böyle?!"
Elif, yanima geldi ve moraran göz altima dokundu hafifçe. Başımı geri çektim.
"Bir şey yok"
Her ne kadar geçiştirmeye çalışsam da tabiki de başarılı olamadım.
"Ne demek bir şey yok!"
Çiğdem, yanımıza geldi ve Ali'nin diğer kolundan tuttu.
"Kavga mı ettiniz siz?"
Kıvanç, elleri cebinde olduğu yerde durmuş farklı bir ifadeyle bize bakıyordu. Göz devirdim.
"Oğlum iş mi böyle bir günde ya?"
"Içmişti Emre, ne yapsaydım?"
Emre, ellerini beline koydu ve ofladi.
"Ah be oğlum,"
Efe, yanıma geldi ve Ali'yi benden alarak koluna girdi.
"Biz içeri girelim artık, hadi"
Dışarda sadece ben, Mira, Kıvanç, Savaş ve Nazlı kalmıştık.
"Ne var? Ne bakıyorsunuz öyle?"
"Ben karişmiyorum"
"Karismana gerek yok zaten Savaş. Gidebilirsin"
Savaş'a karşı sert çıkışan kişi Mira oldu.
"Mira, biraz sert olmadı mı?"
"Bırak Kıvanç. Içinde ne varsa konuşsun söylesin. Umrumuzda bile değil çünkü"
"Bakın hele. Nazlı Yılmaz konuştu!"
"Mira gerçekten sert oluyor"
"Ne o Ozan? Sende mi onların yanindasin"
"Ne alakası var Mira?"
"Çok alakası var!"
"Konuyu başka yönlere çekme"
"Ya böyle bir günde yaptığınız rezilliğe bir bakın!"
"Mira yeter!"
Mira, aniden durdu ve dikkatle Kıvanç'a bakti. Hiç konuşmadı ve bir süre sonra hızla içeri girdi. Ben ve Kıvanç ise derin bir nefes aldık.
"Ne oldu Ozan?"
"Icmis işte Kıvanç. Leş gibi içki kokuyordu. Hala da koktuğuna eminim"
"Ne olacak bu çocuğun hali?"
"Ne biliyim ben?"
Birkaç adım atarak Savaş ve Nazlı'nın yakınında durdum.
"Nazlı, hazır buradayken konuşalim mı biraz?"
Nazlı, şaşkın bir halde Savaş'a baktı.
"Ne için?"
Savaş, hemen araya girdi. Kıvanç yanımıza geldi.
"Konuşun siz. Benimde Savaş'la konuşacaklarım vardı zaten"
Savaş'ta ayni Nazlı gibi şaşkınlığa büründü.
"Ne hakkında?"
Bu sefer araya giren Nazlı oldu. Onların bu haline her ne kadar gülmek istesem de kendimi dizginledim. Kıvanç ve ben birbirimize baktık ve aynı anda cevap verdik onlara.
"Özel,"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VS-Kamufle
FanfictionKafandaki herşeyi unutup, dans etmeye ne dersin? SEZON FİNALİNDE!!!