18.Bölüm

47.4K 1.4K 90
                                    


Size gerçek bir şey söyleyeyim 6K'ya koşuyoruz. Hepinize teşekkürler. Satır arası yorumlarınızı bekliyorum...

Sürekli Murat'ın gelmesini bekliyordum. Gözüm odanın kapısına gidip geliyordu. Bir yandan da pencerenin önünde bahçeye girecek arabayı gözetliyordum. Gündüzleri Nur ile zaman geçiriyorken akşam hava karardığı gibi odama çekiliyordum. Nur, odaya kaçtığımı görünce Murat'tan utandığımı ya da işi naza çektiğimi söyleyip duruyordu.

Bilmiyordu ki yaptıklarını... Onun bu sözlerine karşılık sessiz kalıp merdivenleri arşınlayarak odaya koşuyordum hızla. Gerçi kaçma denemelerimi gören Nur'un bazı şeyleri anlamasını umuyorken kendimi kandırıyordum sadece. Bu evdekilerin acımı görme gibi bir amaçları yoktu ve buradan kaçana kadar da olmayacaktı!

Murat'ın istese odada zarar verebileceğini biliyordum. Yapmadığı şey değildi! Ama gelmemesini umut ediyordum. Yüz yüze gelmezsek beni unutmasını ümit ediyordum.

Camın önünde beklediğim her akşam, arabasının bahçeye giriş yaptığını göremeden uyuya kalıyordum. Sabah erkenden kalkıp arabasını görünce eve geldiğini anlıyordum. Önceki gecelerde eve gelmediğini düşünüyordum. Bu da rahat rahat uyumamı sağlıyordu.

Ama sabahları evde olduğunu öğrenmek ve ardından onunla aynı sofraya oturmak... Çok zorlayıcı bir süreçti. Her kahvaltıda mutlaka baştan aşağıya inceliyordu. Kendime zarar verip vermediğimi mi kontrol ediyordu? Bilmiyordum...

Konuşmuyordu. Sadece yemeğini yiyor, ardından Sevim teyzenin uğurlamasıyla evden çıkıyordu. Her an kötü bir şey olacakmış gibi diken üstünde durmaktan bıktığım için kafamda kurduğum senaryoları unutmaya çalışıyordum.

Bu evde sürekli kendi iç sesimle baş başa kaldığım için kafamda dönüp duran en popüler dava, onu unutmaya hazır iken beni esir tutmasının haksızlık olduğuydu... Sanki bir oyuncaktım. Elinde tutmak istediği sıkılınca hırpaladığı bir oyuncak... Pes etmemiştim. Canım yansa da yolumdan dönmeyecektim. Son denemem de başarısız olsam da elime geçen her fırsatı değerlendirecektim.

Camın dibinde ayakta durmaktan yorulunca yandaki koltuğun kolluklarına oturdum. Dışarıyı halen daha görebiliyordum. Açılan kapı ile kafamı camdan çektim.

"Gelmedi seninki. Hadi in aşağıya. Film izleyelim," Nur elinde patlamış mısır kâsesini tutuyordu. Arada bir içinden mısır alıp yiyordu.

"Yok, uyuyacağım birazdan," onu geri çevirmek her defasında daha zor hale geliyordu. Kırmak istemesem de akşamları her geldiğinde onu geri çeviriyordum.

"Dün akşam da aynı şeyi söyledin! Yeter ama!" Elindeki kâseyi beline yerleştirmişti. Mısır yemeyi de bırakmıştı. Sakinlikle,

"Uyku saatlerim de geliyorsun. Ben ne yapabilirim?" dedim.

Bileğindeki saati havaya kaldırıp "Saat daha dokuz!" diye bağırdı. Daha doğrusu uydurduğum yalana inanmadığını gösterdi tepkisiyle.

Elini beline koyup "İtiraz istemiyorum. İn aşağıya. Yoksa..." dedikten sonra durdu. Koltuktan popomu kaldırıp ona doğru bir adım attım.

"Yoksa?" diye tekrarladım. Belindeki ellerini indirip gülümsemeye başladı.

"Yoksa Murat beye her akşam onun gelişini beklediğini söylerim. " Durmadan devam etti:

"Hemen senin yanına geleceğine eminim. Ya sen?" Bu kızın söylediklerini incelerken içinde bir yerlerde art niyet taşıyor mu düşüncesi kafamı kurcaladı bir süre. Eğer art niyetli değilse bu saflığını yaşına verip konunun üstünde durmamalı mıydım? Aklını kurcalayacak ve başımdan geçenleri biraz da olsa anlamasını sağlayacak cümleler kurmayı planlarken gözüm banyonun kapısına ilişti. İstemsizce, hüzünle nefes alıp verdim. Canım yanmasın istiyorum ve bu yüzden bir süreliğine boyun eğeceğim...

Şehvetin EsiriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin