♪3♪
Troye'u beklemeden ilk kez okul binasından çıkmaya yeltenmek istemiştim. Onunla karşılaşırsam kendime hâkim olamazdım. Neden Calum ile, platoniğim ile konuştuğunu deli gibi merak eden içime engel olamazdım. Hatta... İleri gidip ondan hoşlanıp hoşlanmadığını bile sorabilirdim.
Kesin sorardım.
Bazı kişiler arabalarıyla çıkarken, ben her zaman ki gibi yürüyerek eve gidecektim. Yağmur durmuştu ve bende her zamanki gibi elimdeki şemsiyeyi sallayarak ilerliyordum.
Troye zaten her zaman yanımda olmazdı ama yine de eve giden yolun yarısında bile olsa bana eşlik etmeye çalışırdı. Komada kaldığımdan beri beni yalnız bırakmayı sevmiyordu.
"Hey!"
Okuldan çıkmama bir adım kalmışken, ayağım havada takılı kaldı. Kulaklarım, duyduğu ses ile çınlamaya başladı. Çünkü emin olamıyordum. Sesi tekrar bekledim ama bu sefer sadece öğrencilerin ve korna seslerinin birbirlerine giriştiği o iğrenç sesler kulağıma ulaşıyordu.
"Francessca!"
Ağzımdan birazdan çıkacak gibi atan kalbim eşliğinde, hafif aralanmış dudaklarımla bana seslenen Calum'a döndüm. Kalbim duracak gibi olurken, gerçekten bana doğru geldiğini görmek kalbime fazla gelmişti. Ve sanki sesi arzuluydu. Ya da sadece ben öyle duymak istemiştim.
Çünkü Calum Hood, neden ismimi arzulu söyleyecekti ki?
Saçları havalanıyor, alnını açıkta bırakıyor ve koşarkenki atletik görüntüsü salyalarımı akıtıyordu.
Ben şaşkınlıkla durmuş ona bakarken, o da bana yetişti ve hemen yanıma geldi. Nefes nefese değildi. Bunu her zaman yapıyor gibi rahattı. Gözlerimin içine bakarken, dudakları kıvrılır gibi oldu. "Ben Calum. Beni hatırlıyor musun?"
"Aynı sınıftayız bazı derslerde."dedim sessizce.
Sanki beni duymak için kafasını biraz bana doğru eğmişti. Gözleri de kısılmıştı. "Doğru."dedi geri çekilirken.
Bu... Bu onunda beni bildiği anlamına mı geliyordu?
Heyecanımı görmemesi ya da kalp atışımı fark etmemesi için yüzümü ifadesiz tutmaya çalıştım. O ise hafifçe gülümsedi. Bana. Yutkunmamaya çalıştım. Calum bana gülümsüyordu. Ne oluyordu?
"Şey..."
Ondan benimle konuşmasını bekliyordum. Çünkü benim dilim ortadan kaybolmuş gibiydi.
"Biraz konuşalım mı?"
Usulca kafamı salladığımda, "Eve mi gidiyorsun? Seni bırakmamı ister misin?"diye sorarak diğer tarafa geçip evimin yoluna giden sağ tarafa döndüğünde, bayılmamanın verdiği şaşkınlıktaydım.
"Kamera şakası falan mı bu?"dedim ve etrafa bakındım. "Sen... Benimle konuşmazsın."
"Neden konuşmazmışım?"dedi kollarını göğsünde birleştirip.
Bazılarının gözleri üzerimizdeydi. Bu beni rahatsız etmişti. "Çünkü sen şu havalı olansın. Bizim gibileri ezen. Ayrıca sevgilin var. Bu benimle konuşmaman için çok iyi bir sebep."dedim sesimi sakin tutmaya çalışarak. İstediğim şey ilk kez bu kadar yakınımda olan Calum'ın yüzüne bakmaktı ama bakamıyordum.
"İstediğim kişilerle konuşurum."
Ona, önceden hiç yüzüme bakmadığını söylemek istiyordum. Ya da adımı bilmeyi bırakın, ben bu okulun öğrencisi değilmişim gibi davrandığını söylemek istiyordum. Görünmez değildim ama beni şimdiye kadar hiç görmemişti. Göz göze gelmemiştik. Ya da derslerde bile adımı duyunca merak edip bakmamıştı.