5-Sır

900 42 1
                                    



Telefonumun çalma sesiyle irkildim.

Arayan Ateş'ti.

"Yarım saatte otelde ol."

Bu çocuk hiç evde olmaz mıydı ya? Öğle araları nerdeyse hiç evde olmuyordu. Melisa'yla daha yeni çarşıdan eve gelmiştim. Hadi bakalım yine neler bekliyorduk.

Kapıyı kilitledikten sonra, motoruma binip yola koyulmuştum bile.

Son ses yabancı bir müzik kulağa geliyordu. Motorla otele biraz daha da yaklaşmıştım. Evet doğru tahmin müzik sesleri otelin giriş kısmındaki restauranttan geliyordu.

Yok artık.

Kaskımı çıkarıp içeri girmeye odaklanırken, kapıdaki koyu mor halılar, altın sarısı desenli duvar kağıtları, görmek için kafanızı kaldırmanıza bile gerek duyulmayan büyük parlak bir avize. Masalar sandalyeler şık ve metal yapımı olmuştu.

Bence ben başka bir otele gelmiştim.

Olan biteni bozmadan, kaskımı geri takıp arkama dönüp kapıya yönelmiştim bile. Ki karşıma çıkan Ateş bey in omuzlarımdan nereye gidiyorsuncasına tutması dışında. Üzerine lacivert ve bir iki düğmesi açılmış bir gömlek giyimişti.

Ben uyuyor falan mıydım ya? Rüya falan mı bu?

"Ateş bana bi vursana, yada çimcik falan atsana bi."

Omuz silkeleyip, omzuma bir çimcik attı.

Üst koluna bir tane geçirip, "Hayvan! Acıttın."

"İsteğini yerine getiriyorum yine dayak yiyen ve hayvan ben oluyorum, vay arkadaş!"

"Ateş bir sus be! Lütfen yanlış yere geldiğimi söyle burası, burası bizim otel olamaz."

"Yanlış yere gelmedin bebeğim, nasıl olmuş bak şu ilerideki turuncu saati senin için seçtim."

"Haha çok mütevazisin."

Yavaştan omzuyla dürtüp başıyla saati gösterdi. Galiba kafayı yiyecektim.

Bileğimden tutup çektiği gibi içeri sürükledi,

"Ee nerede olursak olalım, tarzımızı da götürüyoruz kızım." Valla tek düşündüğüm şey umarım buranın masrafıyla bir alakam olmadığıydı.

Barın şekli boydan değişmişti, resmen ahşap diye bir şey kalmamıştı. Her yerde koyu renklerin barındığı metalimsi ve lüks bir hava vardı.

Bar taburelerinde de kelebekle su oturuyorlardı. Bir tek benim mi haberim yoktu bu değişimden? Bune ya herkes rahat keyifleri yerinde bir şekilde oturuyor.

"Bu ne iş ya?" "Bunlar ne ara yapıldı? Ayrıca buranın masrafı? Ateş bir şey söyle." Dediğim şeyden sonra bıkarcasına göz devirip,

"Kızım ne çok sorguluyorsun, masrafları bir şekilde karşıladım kenardan birikmişlerden falan. Madem buraya geldik ve burayı beraber işleteceğiz, en iyi şekilde olmasında yarar var."

Birkaç kişi şimdiden masalara geçiş yapıyordu bile.

"Benimle gel." Bu sefer elimden tutup çekiştirip, otelin arka bahçesine götürdü.

Gözlerime inanamıyordum. Eskiden birikmiş çöp ve dal parçalarından eser yoktu.
Ortadaki havuzun içinden küçük bir su şelalesi vardı. Yerler zemindendi. Küçük piknik masalarıyla donatılmıştı. Masa örtüleri turuncu ve kırmızıdan oluşuyordu.

"Nasıl beğendin mi?" Beğenmiştim hemde çok, ama kesinlikle bu işin içinde bir şeyler vardı.

"Ateş, bu kadar parayı nerden buldun? Ve bunlar, ne ara yapıldı?"

"Buda benim sırrım olsun güzelim."

+20

Bodrum Masalı (wattys 2017)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin