10

2.5K 124 93
                                    

Multimedia'da ki müzik ile okuyabilirsiniz, Parachute - Forever and Always. Şarkı, Mikaelson kardeşleri hatırlattı gerçi onların kuralı always and forever dı. Neyse hadi gidin okuyun bakalım.

"Marie" sesi çok durgun geliyordu. Yemek yemiştik, ilaçlarını içmişti ve şimdi koltuğa kurulmuş oturuyorduk.

Kulağımın hemen altında benim için atan bir kalp vardı.

Başımı göğsünden kaldırmadım. "Efendim" belindeki elini koluma çıkarttı ve baş parmağıyla kolumu okşamaya başladı. "Daha bu yolculuğa yeni çıkıyoruz ama ben senden bir söz istiyorum" başımı kaldırıp gözlerine baktım. "Ne sözü?" Bağdaş kurup bana döndü. "Ne olursa olsun, gitmeyeceksin. Bana bu sözü verirken öylesine söyleme. Şimdide söz vermen gerekmiyor, kendini ne zaman hazır hissedersen o zaman. Yeterki, kalpten gelen bir söz olsun" ela gözlerine baktım. Çok sıcak ve içten konuşmuştu. Günümüzdeki bütün ilişkilerin başlangıcı bu söz oluyordu fakat Zayn benden öylesine söylememi istemiyor, zaman tanıyordu.

"Pekâlâ ne zaman hazır olursam, o zaman" diye mırıldandım. Gülerek başını salladı ve ellerimi dizlerimden çekip başını dizlerime koydu. Bacaklarını uzatıp yan döndü. Ellerimi saçlarına daldırdım.

"Saçlarımla oynamanı seviyorum" dedi dürüstçe. Her ne kadar görmeyecek olsa bile güldüm. "Baloda mini giyinmeyi düşünme" dedi birden. Kahkaha attım. Başını kaldırıp doğruldu. Hala gülüyordum. "Gülme! Ciddiyim" onu dinlemeyip gülmeye devam etmiştim fakat son söylediği sözler susmama neden olmuştu.

"Sus yoksa öperim. Gülüşün çok güzel ve ben öpemiyorum lanet olsun" "Öpebilirsin" dediğimde gözleri parlamıştı. "Ama yanağımdan" omuzları düştü ve başını geri attı. "Neyse sen şimdi onu boşver, ne giyeceksin?" Dedi bir süre sonra. Gözlerimi devirdim. "Zayn, liseye giden ergen kızlar gibi soru sormayı keser misin?" Omuzlarını silkti. "Kesmeyeceğim, istediğin kişiye benzetebilirsin" Kaşlarımı kaldırıp alayla suratına baktım.

"Frank?"

"Marie, sus. Soru falan sormuyorum" Dedi sinirle. Ben kahkaha atarken o bacaklarıma yatmıştı yine. Hala gülmeye devam ediyordum. "Tamam yeter gülme artık" Dedi homurdanır gibi. Nefesimi düzene sokup dudaklarımı birbirine bastırdım. "Zayn" "Efendim" "Bir şey soracağım" Dedim saçlarını yine okşamaya başlamışken. "Sor" "Beni öpmek istiyorsun ama bir atak yapmıyorsun niye?" Yüzünü bana dönerek güldü. "Atak yapmamı istiyorsan, şu an dudaklarını sökebilirim" Kafasına geçirdiğimde gülüşü yükselmişti. "Salak onu kast etmedim! Demek istediğim..." Bir süre durup düşündüm. Bu nasıl sorulurdu ki?

"Günümüzdeki erkeklerin, ilk istedikleri şey ten teması oluyor. Senin istediğini biliyorum a-" Sözümü kesti. "Ben senin kalbini seviyorum. Biliyorum ki, benimle bir yola girmen için bu şeyin adını koyabilmemiz için kalbinden emin olman gerekiyor. Benden emin olman gerekiyor. Bizim yaşadığımız bu hoşlantı veya sevgi fark etmez, bunun ismi konulana kadar sana sadece sarılırım. Öpersemde, boynundan veya omzundan. Yani güzelim, sevgili olduğumuzda öpeceğim seni" Sözleri fazla etkileyiciydi. Kalbimi seviyor ve oradaki duygularıma zarar vermemek için sınırını aşmıyordu. Şundan 2 gün önce Zayn'i sorsanız züppe derdim fakat Liam'ın dediği gibi o çok duygusaldı aslında.

***

Saat gece 3'tü ve Zayn dizlerimin üzerinde uyuyordu. Vanilya kokusu odayı sarmış, huzuru tanımlıyordu. Yan tarafımdaki yastığı alıp başının altına koydum. Koltuktan kalkıp, yan koltuğun üzerindeki deri ceketini aldım. Üzerime geçirip dışarı çıktım. Ceketinden de vanilya kokusu geliyordu.

Kapıdan çıkıp kulübenin etrafını dolandım. Küçük ışıklandırmalar, kuru fakat kalın dalları olan ağaca asılmış salıncağı aydınlatıyordu. Salıncağa oturup, ellerimi nasır ipe doladım ve ayaklarımın altında olan koca şehire baktım. En güzel anılarım, en kötü anılarım... Hepsi bu şehrin sokaklarında geziniyordu. Bensiz.

Heart By Heart || Z.MHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin