Vicdan yoksunu insanların içinde vicdan arayan ben bile vicdanımı kaybetmiştim bulamıyordum onu en karanlık kuytulara hapsetmişlerdi sanki..
Tek tek terkediliyordum benliğim tarafından , tek bırakılıyordum ,hayallerimi , geleceğimi umutlarımı aldıkları gibi benliğimide almaya geliyorlardı karşı çıkamıyordum izin vermiyorlardı , herşeyi üstüme oynayarak daha da yıkım getiriyorlardı bana kaldıramayacağımdan o kadar emindim ki eski tuvana olsa belki kaldırırdı isminin anlamını taşımak için elinden geleni yapardı ama ne o eski tuvana kalmıştı ne de onu bırakan zorla koparılan benliği...
Yatağımın içinde bağdaş kurmuş oturuyordum saat sabahın 7'siydi ama beni uyku tutmuyordu kaç saatten beri ayaktaydım bilmiyordum ve bedenim çok yorgun düşmüştü ama yine de uykuya direniyordu..
Yataktan kalkarak banyoya gidip elimi yüzümü yıkadıktan sonra üzerimdeki saten pijamalarımı değiştirdim o kadar özlemiştim ki pamuklu pjimalarımı ama burda ondan bir tane bile yoktu almama izin verilmemişti.
Bacaklarımı sımsıkı saran bir jean ile üzerine tam göbeğimde biten asker yeşili bir kazak giymiştim belime kadar gelen dalgalı kestane rengi saçlarımı da açık bırakmıştım böyle salaş olmayı seviyordum gösteriş bana o kadar uzaktı ki..Bugün günlerden pazar olduğundan her pazar saat 10'da aile kahvaltısı oluyordu kuralları bizzat kayınvalidem iletmişti ve bugün Mirza da evdeydi pazar olduğu için..
Dicle'ye mirzanın ağalık dışında ne ile uğraştığını sorduğumda bana babasından miras olarak haznedaroglu şirketinin kaldığını türkiyede ve yurt dışında oldukça ünlü olduğunu söylemişti , yani agamız tam bir iş adamıydı ve pazar günlerini annesinin yanıbaşında geçiriyordu..
Saat çok erken olduğu için ve ortalıklarda bu saatte kimsenin olmayacağını bildiğimden odamdan çıkarak balkonda hava almak için aşagıya inmeye başladım kimseyi uyandırmamak için sessizce basıyordum yere ve ses çıkarmamaya gayret ediyordum.
Balkona çıktığımda mardinin soğuğu bedenimin titremesine sebep oldu sabahları çok soğuk oluyordu cidden mardin ve yaz yerini yavaş yavaş eylüle bırakmaya hazırlanmıştı çoktan..
Balkonda üşüdügümden yukarıya odama çıkmaya karar verdim biraz kahvaltıya kadar dinlensem iyi olacaktı ama ben bu konagı çok karıştırıyordum çok büyüktü ve bütün kapılar birbirine benziyordu inşallah odamı bulabilirdim kolay kolay alışacaga benzemiyordum bu konağa alışmakta istemiyordum zaten..
Yukarıya çıkmaya başladığımda 2.kattamı yoksa 3.kattamı olduğumu hatırlamaya çalışıyordum of bu bi eksikti hadi tuvana hatırla kaçıncı kattan indiğini insan hatırlamaz mı diye kendimle cebelleşiyordum sanırım 2.kattaydım ben çok inmemiştim merdivenden balkona inerken, evet evet kesin bu kattaydım kendimi bu katta olduğuma inandırarak karşımdaki en solda duran kapının kulpunu çevirirken içimden odamın bu olması için dua ediyordum kulpu çevirip içeri girdiğimde burasının benim odam olduğunu anlamıştım çünkü benim odamın dizaynıyla tıpa tıptı aynıydı yatak kısmı kirişten belli olmadıgından odanın ortasına doğru yürüdüğümde gördüklerim karşısında gıkımı bile çıkarmamın çok kötü sonuçlar doğuracağını bildiğimden ağzımı elimle kapadım işte şimdi bitmiştim nasıl çıkacaktım burdan ben şimdi...
Karşımda şuan mirza yatıyordu ve üstünde hiç bir şey yoktu sadece altında siyah eşofmanı vardı ve üstü olmadıgı için şuan onun kaslarını görebiliyordum muazzam portakal kokusu bütün odayı dönmüştü ve yine genzimi yakmaya başlamıştı bu koku çok sarhoş ediciydi bütün oda onun kokusuyla dans ediyordu resmen..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BERDELMİŞ ! Devam edecek
Jugendliteratur"Sessizlik hüküm sürüyordu ama ardından bir tiz çıglık kopuyordu yüregimin en derinlerinden çocuklugumu bastıramadıgım o ince tiz çıglık kopup geliyordu içimden dur diyordum ama durmuyordu çıkmak için can atıyordu parçalıyordu bütün organlarımı yırt...