10. Bölüm "Belki de bundan sonra sana sümüklü böcek demeliyim."

136 9 17
                                    

Beni öpmek için eğildi. Bunu fark ettiğim anda ayağa fırladım. Bu hareketime şaşırmış gibiydi ve gözleri mahcup bakıyordu. Ama şu olaydan sonra onun için kötü hissedemedim. Kendim için kötü hissetmekle meşguldüm. Yumruklarımı sıkarak kendimi dizginlemeye çalıştım.

"Ne yaptığını sanıyorsun sen?" Özenle şekil verdiği siyah saçlarını parmaklarıyla karıştırarak dağıttı. Ayağa kalktı.

"Ben üzgünüm sandım ki..."

"Ne sandın? Sabah sana sormadım mı ben? Aramızdaki her şeyin bittiğini..."

"Eğer benim için bitmediğini söyleseydim benimle yemeğe çıkmazdın." Bu da ne demekti şimdi? Bir şey söylemediğimi görünce konuşmaya devam etti.

"Bir süredir görüşmüyoruz. Beni tekrar gördüğünde özlemiş olduğunu fark edersin diye düşünmüştüm."

"Çizgiyi net bir şekilde çizdiğime eminim." Derin bir iç çekti.

"Evet ama umutsuzca beklemekten başka çarem yoktu. Küçük bir ihtimal bile olsa olacağına inandım. Hem sonra bugün arkadaşın fark etmiş olmalı. Fakat sen onun tepkisine karşılık beni savundun, benimle yemeğe çıkmayı da kabul ettin."  Boğazımda bir düğüm var gibiydi. Ona fark etmeden umut mu vermiştim?Bana bakıp gülümsedi.

"Kendine bir baksana yemeğe gidelim derken lüks bir yere gidiyoruz bile demedim ama sen..."

"B-ben böyle bir şey düşünebileceğini aklımın ucundan dahi geçirmedim. Benim için sadece bir arkadaşımla yemek yemekti bu." Sesi bir miktar yükseldi ve hırçınlaştı.

"Ben de sana seninle arkadaş kalamayacağımı net bir şekilde belirtmiştim."

"Sen beni saplantı haline getirmişsin be resmen." Ani bir hareketle gelip kollarımı tuttu. Kıpırdayamadan ona bakakalmıştım.

"Belki de öyledir. Her şeyde başarılıyım. Başkanlık yaptım. Okulu birinci bitirdim. Ama aşık olduğum kız beni reddediyor. Sana yeni staj bile ayarladım. Senin için ne yapmamı istiyorsun?" Gözlerim kızgınlık gözyaşlarıyla dolmuştu.

Bu anda böyle bir şey beklemeyeceğini umarak ileri sendeledim. Bu onunda geri adım atıp kollarımı gevşetmesine sebep oldu. Sonra da kolunu büküp onu ittirdim.

"Üzgünüm, ben aşka inanmam." Başka bir şey söylemesine fırsat bırakmadan koşar adım ilerdim.

Lanet olası topuklular hızımı kesiyordu. Çok şükür ki arkamdan gelmedi. Tüm söylediklerine rağmen erkeklik gururu ona engel olmuş olmalıydı. Böyle takıntılı bir hale geldiği için... Hayır hayır takıntı sebebi ben olduğum için kendimi suçlu hissediyordum. Böyle olmasına gerçekten ben mi sebebiyet vermiştim?

Gözyaşlarım daha fazla asılı kalamayarak süzüldü.

Otele girdiğimde ağır ağır yürüdüm. Kendimi son derece yorgun hissediyordum. Kafamı birkaç saniyeliğine lobiye çevirdiğimde tanıdık bir yüzle karşı karıya geldim. Onur bana bakıyordu. Durakladım. Kararsız adımlarla ona doğru yürüdüm. Alkım'ın özene bezene yapmış olduğu göz makyajım büyük ihtimalle akmış hortlağa benzememe sebep olmuştu. Umursamadan koltuklardan birine oturdum.

"Yeni mi geliyorsun?" Kafamı sallayarak onayladım. Belli değil miydi gerçi.

"Peki sen bu saatte burada ne yapıyorsun?" Yüzümü işaret edip devam ettim. "Bu halimi görmek için mi bekledin?" Az önceki ifadesiz yüzü yumuşar gibi oldu ama bir şey söylemedi.

"Nereden bildin?" diye sordum.

"Neyi?" Derin bir iç çekip etrafa bakındım.

"İlla söyletecek misin? Sen ben söylemiştim demeden kabul etmeliyim öyleyse. Haklıydın. Berat'ın beklentisi bir arkadaşınkinden fazlaymış." Gözleri hafifçe büyüyerek dikkatle baktı.

Kalbime KilitliHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin