9.bölüm: Siyah Atlı Prens

971 221 284
                                    


BuutBalk'a ithafen...

Multimedia ^^
Yüzyüzeyken Konuşuruz ~ Dinle Beni Bi 🌹

Bu bölümü Yağmur damlalarının eşliğinde yazıyorum. Bazen her şey karanlıkta güzel oluyor, pencereye tutunup merhaba diyen Yağmur damlalarının görüntüleri gibi...
_________________

"Hadi yapalım şu lanet şeyi." Başımı omzundan kaldırdım ağır ağır. "Hadi onu banyodan alalım ve yapmamız gerekeni yapalım." Bunu söylerken bile içim yanıyordu. Onu bırakıp gideceğimi bilmek canımı acıtıyordu. Ama burada kaldıkça ona bağlanıyordum ve bu her şeyi zorlaştırıyordu. Her şey bir an önce bitmezse kafayı yiyebilirdim.

"Bu kadar erken gitmek zorunda mısın? Külkedisi bile prensle dans etmeden terk etmiyor baloyu." dedi hüzünlü sesiyle. Dolan gözlerini kaçırmak için başını çevirmişti.
"Burada kaldıkça sana bağlanıyorum. Rahatsız olduğumdan değil, pekâlâ memnunum ama her saniye gitmem zorlaşıyor." Yüzünde buruk bir gülümseme oluştu. İndi yataktan. Bende yüzük kutusunu komedinin çekmecesine koyup onu takip ettim.
Banyonun kapısına geldiğimizde bir anda beni kendine çekip sarıldı. Boynuma gömdü başını, ellerini daldırıp okşadı saçlarımı. Ama sen böyle yaparsan ben akşama kadar ağlarım ki!

"Sana dokunabilmek çok güzel. Kokunu alabilmek, sarılabilmek... Hepsi o kadar eşsiz ki..."
Yüzümde oluşan gülümsemenin yanısıra bir kaç kaçak damla düştü gözlerimden.

"Seni çok seviyorum Yeni Ay." Daha sıkı sarıldım. Sanki eğer sıkı sarılırsam hiç bırakmayacakmışım gibi sarıldım. Ama bırakacaktım, bırakmak zorundaydım.
Burnumu çekerken ayrıldı benden. Yüzümü avuçlayıp göz yaşlarımı sildi parmaklarıyla. Minik, buruk bir tebessüm yayıldı yüzüme. O da gülümsedi. Sonra bir anda yaklaştı iyice. Kalbimin atışlarını kulaklarımda hissetmeye başladım. Benim nefesim kesilirken iyice yaklaşıyordu yüzüme. Ne yapacağımı bilmez halde nutkum tutulmuş bir şekilde bekliyordum. Neyi beklediğimi de bilmiyordum, orası ayrı.
Heyecandan ne yapacağımı bilemeyip gözlerimi kapattığımda burnumda minik bir baskı ve yumuşak bir doku hissettim. Gözlerimi refleksen açarken bu dokunun karanlık prensin dudakları olduğunu anladım. Geri çekilirken; ben hâlâ şokta, nefes almayı unutmuş bir halde onu izliyordum. Nabzımı hâlâ bütün damarlarımda hissediyordum. Be-ben niye... bu kadar şey ol-oldum ki? Düşüncelerimi bile kontrol edemiyordum!
"Şe-şey-" dengemi koruyamayıp düşecek gibi oldum. Hemen gelip tuttu beni belimden. Ben bu dokunuşuyla iyice bayılacak gibi olurken o kahkaha atmamak için fazla zor durduğunu belli eden şişkin bir suratla beni tutuyordu.
"Bu kadar heyecanlanacağını bilseydim..." Cümlesini tamamlayamadan gülmeye başladı. Ben hızla geri çekilirken dilim tutulmuş bir şekilde sadece el kol hareketi yapabiliyordum. Yüzümün ateşten daha kırmızı olduğuna emindim, çünkü bütün sıcaklığını hissediyordum.

"Be-ben bir an ş-şey oldum. Sen ö-öyle şey e-edince he-heyecanlandım yani sanırım. Şey demek istiyorum şe-şey..." En sonunda dayanamayıp kahkahayı patlattığında yüzümü ellerime gömdüm. Utançtan kat kat yerin dibine giriyordum. Ya çocuk alt tarafı burnunu minicik bir öptü sen de ne heyecanlandın hemen öyle! İç sesim benden önce kendine gelip beni iğnelemeye başlamıştı. Ki bence çok da şirin bir hareketti yiaaani. Bir anda kendimi iç sesimle tartışırken buldum. Bir sussana sen! Bende farkındayım tatlı olduğunun keyfimden heyecanlanmadım herhalde. Kendimle savaşa girmemin etkisiyle nefesim ve nabzım biraz daha düzeliyordu. Konuş konuş sen. Siyah Atlı Prensin bizi dinliyor.

Panikle Burak'a döndüğümde yüzünde kulaklarına varan bie gülümsemeyle öylece beni izliyordu.
"Demek Siyah Atlı Prens... Sevdim bunu." dedi gülerek yanıma gelirken. "Ne o güzelim, çok mu heyecanlandırdım seni?" dedi yamur bir gülüşle burnumdan makas alarak. Ve sonra o bitirici darbesini yapıp göz kırptı. Var senin göz kırpışında bir şey... İç eritiyor Siyah Atlı Prensimiz. Susturamadığım düşüncelerime kafa atma isteğim her geçen saniye artarken, hâlâ aval aval bakıyordum.

YüzükHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin