Cevdet'in ağzından:
Funda benimle oyun oynamıştı. Funda beni sadece kullanmıştı. Bunu nasıl mı anlamıştım? Anlamamak için kör olmak gerekirdi. Karşı tarafın piyonlarını dizdiğinizde ortaya çıkan görüntüye karşılık bizim taraf çok güçsüz kalıyordu.
Mira: Duygusal, Mustafa ve Lara: Takip ustaları ve bilgisayar dehaları, Burak: Patron olması sebebiyle iş bitirici bir adam, Mert: Avukat olması bekleniyordu, o zaman biterdik. Fuat: Doktordu, Tunç: Silahlarıydı onların. Bunu Özcan yapmıştı. Tunç'un bizim yanımızda duracağını düşünmüştü. Sonra baktılar olmadı, benim geri geleceğimi biliyordu Funda, beni ikna ettiler bu saçma savaşa.
Ve ben bunu bitirecektim. Bana göre hep Funda haklıydı, çünkü olayı sadece Funda'dan dinlemiştim. Beni de seri katile döndürüyorlardı ama buna izin veremezdim. Tamam güçlü ve soğukkanlı bir adamdım, fakat bu zarar vermeyi sevdiğim anlamına gelmezdi. Öldürdüğüm masum canlar aklıma gelince gözyaşlarımı tutamadım. Ben Cevdet.. Aslında hala büyümemiş yetim bir çocuğum. Ve tek istediğim karşı taraftaki gibi kardeşlerdi.. Belki de hep bunun acısını çıkardım onlardan? Beni aralarına alırlar mıydı?
Özcan çok büyük bir hata yapmıştı gençken. Melek'le daha yeni evliyken aşık olmuştu aslında Funda'ya.. Hikaye öyle bildiğiniz gibi değil. Hikaye çok içli, Melek'in acısını anlatan bir hikaye.. Şimdi size bunu anlatacağım, fakat söz verin benim o kardeşlerle aramı yapacaksınız? Ben bu hikayenin doğru olduğunu biliyorum ama kardeşler bilmiyor.. Bunu onlara anlatmak biraz sıkıntı olacak.-----
Seneler önce:
Özcan:"Melek! Hazırladın mı pastayı?" Melek eli belinde, karnı şiş bir biçimde geldi yanıma. "Hee hazırladım adamım, ama ağır geldi alamadım mutfaktan."
"Tamamdır," göz kırpıp alnından öptüm onu. İçeriye giderken kıkırdadığını duydum. Koridorda ilerlerken boy aynasına gözüm takıldı. Üstümde turuncu kazak, Melek evimiz soğuk oluyor üşürsün diye zorlamıştı, kazağın üstünde domates çorbası lekesi, yağ lekesi ve un kalıntıları vardı. Eskiden restaurantlarda çalıştığım için, yemek yapmıştım bugün. O pasta börek yapmıştı. Ben ise yemek tarzı şeyler. "Hadi giyinelim!" dedim bütün neşemle. Kolundan tutup çekmeye başladım. "Yaa, yok yok bana zaten eski kıyafetlerim olmuyor bir daha üzülemem. Sen git giyin ne giyeceksen." Pes edip içeriye doğru yol aldım. Baktım madem böyle mumlu olaylara falan gireceğiz ben de dedim takım elbise harika olur. Tek takım elbisemi geçirdim üstüme. Bugün onu ne kadar sevdiğim hakkında bir konuşma yapacaktım.
Kapı çalındığını hissettim. Melek "Ben bakarım!" diye seslendi. Giyinmeye devam ettim. "Ben bakamam!" dedi aynı ses. "Pastanın sosu olmuş onları ayarlamam lazım hemen bakıver," off Melek off.. İlla bana işkence çektireceksin. Üstümde gömleğim, siyah ceketim elimde, kapıya baktım. "Kaç saat daha öyle durmayı planlıyorsun?" dedi Melek. "Bana bak kızım beni sinir etme," diye çemkirdim. Sos falan hazırladığı yoktu. Ben yeni bir işe başlamıştım. Bir holdingde avukatlık yapmaya başlamıştım. Çok zorlanmıştım başlarda ama yavaş yavaş alışıyordum. Patronum Funda Hanım, bana yakın davranıyordu ama yine de şimdilik pek ses etmiyordum. Kapıyı açtım, karşımda gördüğüm kişiyle şok olmuştum. Funda Hanım kapıdaydı.
"Fu-Funda Hanım??" Sesim kekeleyerek çıkmıştı.
Eliyle sus işareti yaptı. "Buradan geçiyordum uğrayabilir miyim?" Nefes nefese kalmıştı. Alnını siliyordu eliyle. "Siz iyi misiniz? Gelin gelin oturun.." İçeriye davet ettiğimde Melek salonda yoktu. Mutfağa göz attım ama orada da yoktu. "Kusura bakmayın rahatsız ettim sizi ben."
"Olur mu canım öyle şey? Gelin yemek yiyelim açsanız?"
"Olur. Açım valla."
Masaya oturtturdum patronumu. Bana yaklaşmamı söyledi Funda Hanım. Yaklaştım. Kulağıma eğilip, "Aslında, beni acilen havalimanına götürseniz iyi olur.."
"Tamam Melek'e haber vereyim?"
"Verme. Çok acil gitmem lazım. Lütfen.."
Sonuçta patronum diyerek apartmandan indik ve arabayı çalıştırdım. Umarım bu yaptığım iyiliği hep hatırlardı..-----
Melek:
Kapı çalmıştı. Ona bakmasını söyledim. Koştur koştur odaya gittim. Dolabımı açtım. Ben paspal halde durmak istemiyordum. Hiçbir elbise olmuyordu artık, hamile olduğum için. Hamileliğimin son ayındaydım hergün doğabilirdi..
O yüzden rahat bir şeyler giymek istedim. Bol bir tişört ve altına pullu etek giydim. Eteğin siyah pulları ucunda ve bel kısmında bulunan siyah kumaş kemerle uyum sağlıyordu. Aynaya baktım. Biraz makyaj yapmanın zamanı gelmişti sanırım. Bütün malzemelerimi yatağa döktüm. Önce aydınlatıcıyla burnumu belirginleştirdim sonra da fondötenle kapattım. En son üstüne şeffaf pudrayla doğal gözükmesini sağlayarak tenimi halletmiştim. Eyeliner çekemiyordum bu yüzden de far sürdükten sonra rimel sürerek kirpiklerimi uzaya çıkardım, haha, gerçekten uzun gözüküyorlardı.. En sevimli gösteren allığımı da sürdükten sonra, her şey hazırdı. Yüzüğümüze baktım. Hayatımda aldığım en değerli hediye olduğunu düşündüm.
Kapının kapandığını duydum. Herhalde kapıdaki kişi gitti. Aşağıya indiğimde kimse yoktu. Özcan da.. Ya başına bir şey geldiyse korkusuyla hemen telefona sarıldım. Doğru ya! Kontörüm yoktu! Ben stresli dakikalar geçirirken bebeğim doğmak istedi. Minik oğluşum doğmak istedi. Ve acıyla yere yatmak zorunda kaldım. Özcan'a çok ihtiyacım vardı.. Neredeydi?------
Funda Hanımın evine gelmiştik. İşinin iptal olduğunu söyleyip onu eve bırakmamı rica etmişti. Tam arabadan inecekken, telefonum çaldı. Melek'in doktoruydu.. "Alo??" "Alo? Özcan Bey.. Melek Hanım'ı acil doğuma aldık. Hemen hastanemize gelirseniz iyi olur, haber vermek istemiştim."
Arabadan Funda'nın inmesini beklemeden hastaneye sürmeye başladım. "Melek doğuruyormuş Funda!" O anda dediğim şeyin farkına vardım. "Hanım," diye de ekledim. Bana tuhaf gözlerle baktı, "Aramızda siz biz mi var? Bana Funda diyebilirsin tabiki Özcancığım."
Hastaneye geldiğimizde hemen koşturarak ameliyathaneyi bulduk. Minik bir oğlan çocuğu mavili havlunun içinde bana doğru geliyordu. Bana doğru! Bana!! Onu kollarıma aldım. Funda bakıyordu, "Adı ne olacak?" "Düşünmedik daha," diye cevapladım ve bu tuvali seyretmeye başladım. "Burak olsun." "Iı, olur." İki üç saniye içinde karar vermiştim buna sonuçta patronumdu, o ne derse oydu. "Melek'i görebilir miyim?" dedim doktora. "Ah tabi."
İçeriye girdiğimde odaya alınmış olan Melek'i gördüm. "Seni çok özledim.." Bana sıkıca sarılan Melek arayan gözlerle Burak'a bakındı. "Funda'da," "Ne?" "Burak diyorum Funda'da şuan." "Burak kim?" "Funda'yla öyle kararlaştırdık.."
Kapıdaki Funda elindeki bebekle içeriye girdiğinde Melek'in gözlerinin dolduğunu farkettim. "Funda? O Funda sen misin?" "Evet, kocanın patronuyum Melek." Bunlar daha önceden tanışıyorlar mıydı?? Funda belli bir biçimde karımı eziyordu şuan ama ses edemezdim. Ses etmemeliydim. Sus Özcan sus..

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kardeşler Birbirlerini Korurlar! (KİTAP OLDU!)
ChickLitHiç bir kardeşi olmadan bu hikayeyi yazan ben, en derinden hissettim bu bağları, keşke bir kardeşim olsaydı! "Tek şansları deneyip görmekti.. O günden sonra emin olun kör olmayı isteyeceklerdi." 6 kardeş.. Kardeşler birbirinin en yakın dostla...