#TarihiKurgu
''Pek az kadın terkedildiği erkeğe karşı bu kadar samimi davranır. Ve yine pek az kadın asla bitmeyecek olan bir sevgiyi ömür boyu kalbimde taşır. ''
Bu sarışınla hayatın omzuna yüklemiş olduğu yüklerin henüz farkına varmayan uslanmaz...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Sabahın ilk ışıkları ve kuş cıvıltılarının o harika sesiyle birlikte Bell elbisesinin son düzenlemelerini yapıyordu. Annesinden kalan bu mavi parıltılı elbise gün geçtikçe kirlenmiş ve bazı yerleri pas tutmuştu. Hatta eteğin hemen altında ve omuz kısmında yırtılmalar oluşmuştu. Bell o kadar elbise arasında bu elbiseye daha çok önem verdiğinden bugün onun için fazlasıyla önemli olan arkadaşının doğum günü balosunda giyecekti. Giyecek en güzel gündü tam olarak da buydu.
Elbise ile işi bitince dikiş iplerini ve iğneyi yatağın üzerine bıraktı. Balodan iki gün önce tam üç kere yıkadığı halde elbise hala soluk görünüyordu. Buna pek aldıracak bir kız değildi fakat oraya şuana kadar hiç tanımadığı asiller doluşacaktı. Bu kişilerden burnunun havada ve kendi ünvanlarını sonuna kadar haketmeyenlerde bulunacaktı. Orada küçük düşürücü ve pasaklı bir kız gibi görünmekte istemiyordu. Sonuçta o da Grant ailesinden biri sayılırdı. Hatta Richard ve Lauren Grant ona aileden biri olduğu konusunda sık sık tembihlerdi. Onlara yaraşır şekilde davranmalıydı. Bu her ne kadar zor olursa olsun.
Kapının tıklanmasıyla beraber Andra hışımla içeriye girdi. Siyah saçları hafif kabarmıştı ve gözlerinin altındaki kızarıklık gece uyuyamadığını tescilliyordu. Yüz ifadesi hala aklında olan küçüklük ifadesinden başkası olamazdı. Dudaklarını büzmüş ve üst dudağı tatlı bir şekilde öne doğru sarkmıştı. Koşarak Bell'e sıkıca sarıldı ve bu sarılma sadece on saniye sürdü. Gerisi mızmızlanma, heyecan ve korku oldu. Önüne düşen saçlarından bir tanesini havaya kaldırarak alaycı bir şekilde salladı.
''Şu saçlarımın halini görüyor musun Bell? Nasıl düzelteceğim şimdi ben bunu!'' Bir yandan konuşuyor ve bir yandan da odanın etrafında dönüp duruyordu.
