BÖLÜM 1 - ÖLÜME UÇAN NEBULA

1.9K 154 237
                                    

Bu kitabı, pes etmiş bütün Nebulalara ithaf ediyorum. Ölüme uçarken hayallerinizi tutun ve onlara sımsıkı sarılın. Çünkü yalnız kaldığınız ve kendinize bile küstüğünüz zamanlarda, başınızı yaslayacak tek dost onlardır.



"Yazdığı kitabın ona bir yararı olsa ağzımı açmayacağım, bey. Her gün bilgisayar başında, saatlerce kitap yazmakla uğraşıyor. Komşuların lafını işitmekten ben bıktım, o bıkmıyor. Bütün bina 'Neden dışarı çıkmıyor, senin kız?' diye sorup duruyor. İnan, artık bir cevap veremez oldum. Yazmaya ayırdığı vakti, kendisine ayırsa böyle mi olur? Yirmi yaşında yahu! Yirmi. Bu sene sınıfı tekrarlar diye korkuyorum. Bir de mimarlık okuyacak hanım efendi."

Bir yılan kıvrıldı, her bir hücresine. Öfkesi, tırnak uçlarından beynine sıçrarken nefes almayı, sağ lobundan tamamen def etmişti. Karıncalanan bedenine, çekilen etine, seğiren gözlerine elleri eşlik etti. Yüzünü kaplayan ince parmaklar saçlarına ulaştı, ilkin. Canı eriyene değin çekiştirdi, kıl köklerini. Akabinde rota değiştirip yeniden yanaklarını buldu, beyaz elleri. Parmak izleri solgun tenini kızartana kadar yüzünü boyadı. Boğazı gıdıklandı ardından. Ses tellerine takılan acılar, tiz bir melodi ile, karanlık bestenin ilk iki notasını atmıştı dizelere. Uyuşukluk, dişlerini sızlattığı vakit, döküldü kelimeler. İzinsizdi, tanıdıktı, öfkeliydi ama en kötüsü gerçekti.

"Yeter!" Çığlık boğazından arsızca koptuğunda annesi masadan fırlamış, dehşet içinde kendisine bakıyordu. Öfkeli gözleri, tedirgin kadını buldu.

"Bıktım! Mutlu musun?! Sizden de, yaşamaktan da, yazmaktan da bıktım! Ne yapsam gözünüze batıyor! O lanet olası komşularının ne dediğini, ne konuştuğunu düşünmek yerine, biraz olsun beni düşünseydin bu halde olmayacaktım, anne! Çalış dediniz, çalıştım! Sınavı kazan dediniz, kazandım! Hanım hanımcık bir kız ol dediniz, oldum! Sen ne istediysen, o oldum! Asla benim isteklerim ön planda olmadı! Her zaman sen ve o aptal insanların düşünceleri ön plandaydı! Tutmadın anne elimden! Tutmayı bırak... Kendi ayaklarımın üzerinde dururken bile sözlerinle çelmeni taktın! Beni başaramayacağıma öyle bir inandırdınız ki... Sayenizde nefes vermek bile, bir yenilgi oldu benim için!"

Eline çantasını alan genç kız, dağılmış görüntüsüne aldırmadan kapıyı açtı ve bir kez olsun arkasına bakmadan ağır kapıyı çekip çarptı. Merdivenleri bir bir inerken kapının açılış sesini ve annesinin kendisini azarlamasını duyuyordu ama tüm bunları düşünemeyecek kadar öfkeli ve yorgundu.

Önce binayı, ardından mahalleyi terk etti. Fakültenin girişine yaklaştığında ilikleri bir buz parçasına dönmüştü. Sonbaharın etkisi ile yüzüne çarpan sert rüzgar, kızıl saçlarını, öfkesi ile alıp geriye savuruyordu. Yüzündeki kızgın ifadesine bir şefkat oluvermişti anında. Kimsenin yapamadığını bu rüzgar yapmış, üzerine çekilen karanlığın kırılmış parçalarını yüzünden itina ile temizlemişti.

"Hey! Eylül!"

Arkasından seslenen arkadaşının sesi ile durdu ve bir süre yanına gelmesini bekledi. Nihayetinde yanına ulaşan kız, nefes nefese kartını çıkarıp turnikeden geçerken kendi çoktan sınıfa ilerlemeye başlamıştı.

"İkinci yılın ilk günü ha. Bu arada. Sabah attığım mesajı gördün mü?"

"Görmedim." dedi, kestirip atarak.

"Gruptan, bir sen cevap vermedin."

Sınıftan içeri adımlarken dalgın dalgın mırıldandı, Eylül. "Ah. Öyle mi?"

Yüzüne hafiften tedirginlik yayılan Pelin, arkadaşına gözlerini kısarak baktı. "Sen iyi misin?"

Sıraya sonunda oturmanın huzuru ile defterini çıkardı, Eylül. "İyiyim." derken bir yandan da kaleminin içindeki ucu kontrol ediyordu. Hiçbir şey olmamış gibi davranma yolunda büyük bir yol kat ettiği söylenemezdi ama bunu, ufak ufak başardığı da yadırganamaz bir gerçekti.

Ölüme Uçan Nebula ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin