O an sanki sonsuza kadar devam etti ve Nie Yan ne kadar zaman geçtiğinden tamamen habersizdi.
...Olabilir mi...? Bu ölüm mü? Belki de ruh formundayımdır? diye düşünürken aklı hala çalışır vaziyetteydi.
Uzun bir zaman Nie Yan parmaklarındaki duyuları hissetti, dahası, gerçek gibi hissettiriyordu. Neden, o kadar zaman sonra neden hala bilincim yerinde?
Yoksa bu...? Burası öbür taraf mı?
Nie Yan' ın donuk gözleri azar azar odağını kazanmaya başlamıştı. Etrafında bakınca birkaç eski şey görüşüne girdi: tahta bir yatak, bir sandalye ve hasarlı zemin.
Neresi burası? Çoktan ölmedim mi?
Sanki rüyadaymış gibi hisseti—hayali bir his içindeydi. Sırtına dokundu başladı; eli tamamen ıslak ve yapış yapış olmuştu. Ancak, elini gözlerinin önüne doğra getirdiğinde fark etti ki gördüğü şey kan değil terdi. Önceki sırtında hissettiği ıslaklık kıyafetinin terle kaplanması yüzünden oluşmuştu.
Neler oluyor?
Çok fazla kan kaybetmemiş miydim ben? Kanının kırmızılığını az çok hatırlamaya başladı. Kızıl ton tıpkı kırmızı şarap gibi; hayatının kayıp gidişi bu renkteydi.
Nie Yan kendini çimdikledikten sonra hala acı hissetti. Bu gerçekten de rüya değil. Yoksa... Cao Xu' yu öldürdüğüm rüya mıydı?
Neden o kadar gerçekçiydi?
Tıpkı rüyadan uyanıp mırıldanan Zhuang Zhuo(1) gibiydi " Ben kelebek olduğunu gören Zhuang Zhuo muyum yoksa Zhuang Zhuo olduğunu gören kelebek miyim?"
Neyin gerçek neyin rüya olduğunu nasıl anlayacağım?
Etrafına şüpheyle bakındı. Ortada çok fazla cevaplanmamış soru vardı.
Kısık ışığın altında perişan halde bir tahta yatak, bir sandalye ve bir de masa vardı. Duvarın orda babasının paha biçilemez antika diye abartıp çok sevdiği sarkaçlı saat duruyordu.「Tik Tak Tik Tak 」Çıkardığı ses sessizliğin içinde yankılanıyordu. Nie Yan saatin hep yanlış gösterdiğini hatırladı, bir kere bile doğruyu göstermemişti.
//Olmaz öyle şey, günde iki kez doğruyu göstermesi lazım :) //
Eski anıları sanki bir fotoğraf albümünde saklamış gibi yavaşça gün yüzüne çıkmaya başlamışlardı.
Bu oda çok tanıdık geliyor? Bu lisedeyken yaşadığım ev değil mi?
Perdelerdeki boşluktan giren güneş ışığı içeriyi aydınlattı. Güne ışığı içeriye girdikçe gözbebekleri küçüldü. Bu, bir çeşit gerçekliğe uyanıştı.
Hala hayattayım... Nie Yan sağ elini öne doğru gerdi. El hassastı ve bir gencin eliydi . Daha sonra ise hasta beyaz tonu fark etti.
B...Neler oluyor lan? Bu, on yıl geçmişteki halim mi yoksa on yıl gelecekteki halim mi ? Nie Yan şaşkınlık içinde kafasını kaşıdı.
Düşüncelerini topladı, anılarından birkaç parça ortaya çıkmaya başladı. Yavaş yavaş daha belli ve düzenli oldular.
Bu, on sekiz yaşına bastığı yıldı. Yaz tatiliydi ve ailesi evde değildi. O yaz kırk derece ateşi çıkmıştı ve neredeyse ölüyordu... Sadece şansı sayesinde hayatta kalmayı başarabilmişti.
O zamanlar ailesi ona biraz para bırakmıştı ve hemen arkasından veda bile etmeden gitmiştiler. Ondan sonra eve dönmemişlerdi, iki hatta üç ay sonra bile, Nie Yan onlara cep telefonlarından da ulaşamamıştı. Sanki biranda ortadan kaybolmuş gibiydiler. O zamanlar ailesinin onu artık istemediğine inanmıştı. Dehşete kapılmış... korkmuştu. Her çeşit duygu üzerine yük gibi binmişti. Buna ek olarak yüksek derecede ateşi vardı. Bu tecrübe kalbinde derin bir travma bırakmıştı. Pısırık, kendi gölgesinden korkan biri olmuştu. Anca yirmi beş yaşında kendini yavaş yavaş toplamaya başlayabilmişti.
----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
(1): https://en.wikipedia.org/wiki/Zhuangzi_(book)#.22The_Butterfly_Dream.22
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rebirth of the Thief Who Roamed the World Çeviri
Fantasy"Rebirth of the Thief Who Roamed The World " Dünyanın en büyük VRMMO oyunu, İnanç (Conviction), insanlık için neredeyse ikinci bir dünya haline gelmişti. Oyun kendini gerçek dünyanın ekonomisiyle kaynaştırmıştı. Şirketler ve sıradan vatandaşlar oyu...