1. Bölüm

274 27 9
                                    


07:20

"Anne, biz çıktık hadi görüşürüz."

"Tamam kızım güzel güzel gidin gelin."

Evden çıktık, abimle durağa gidiyoruz.

Size biraz kendimden bahsedeyim. 15 yaşındayım adım Efsun. Ticaret Meslek Lisesi'nde bilişim okuyorum. Sınıf birincisiyim, arkadaşlarımla çok iyi anlaşırım, çevrem geniştir. Müziği çok severim, bir ara uğraştım ama bırakmak zorunda kaldım. Önümdeki bir şeyi hemen göremem, bakar körüm. Çok kulaklık taktığımdan dolayı belli belirsiz bir işitme kaybım var ama doktor tanısı değil kendim koydum. Annem Esin, 34 yaşında, ev hanımı. Annemin sinirli bir yapısı vardır, çok çabuk kızar, çok laf söyler. Az yemedim küfürleri, dayakları. Babam Mehmet, 43 yaşında, bir inşaat firmasında şoför. O da çok çabuk kızar, sinirlenir. Evde komutan-asker havası eser. Hiçbir şeyimi babama anlatamam, bir şey isteyemem. Kızar, hemen eser gürler. Ondan da çok dayak yedim. Bir nevi çalışanıyım ben onun. Pazar günleri çalıştırır, pek fazla bir şeye katılmamı istemez. Ama ben annemin izini ile folklördeyim. Bir erkek kardeşim var, Emir, 9 yaşında. Ne kadar kedi-köpek olsak da o benim nefesim, her şeyim. Tip olarak çok sevimlidir. Saygılıdır, biraz kiloludur. Kardeşim büyüme çağındayken annem sinir hastası olmuş, kocasından başka kimseyi düşünmez hale gelmişti. O yüzden onu ben büyüttüm. Tüm iyi-kötü huylarının sorumlusu benim. Ama ondan gurur duyuyorum. O benim gibi değil, en azından ona 'hayır' demesini öğrettim. Bu sayede istediği her şeyi yapabiliyor. Abim ise Hüseyin. Abim dediysem de öz değiliz ama onu hiç Emir'den ayırmadım. O teyze oğlu. Teyzem bir fabrika da çalışırken aracın altında kaldı ve öldü. 6 sene önce öldü, abim 14 yaşındaydı. Şimdi 20 yaşında. Askere daha gitmedi, çünkü üniversite de bilişim okuyor. Nasipse yazılım mühendisi olacak. Annesi olmadığı için hep bir yanı eksikti. Annem onu elinden geldiğince tamamlamaya çalıştı. Evet, ona gösterdiği sevginin %10 unu bana göstermedi ama ben hiçbir zaman kıskanmadım onu. Onun da 2 tane abisi var. Biri İtalya da evli, öteki Batum'da işçi. Eniştem de servis şoförü.

"Abi hadi, otobüs gelir birazdan."

"Tamam gülüm geldim."

Durağa gelmiştik. Çok beklemedik zaten otobüste hemen geldi. Bindik ve 20 dk ye okula geldik. Onun dersi geç başlayacağı için benimle geldi. Okul kapanmak üzere olduğu için benimde dersim boştu. Tüm sınıf kantine geldik, 4-5 masayı birleştirdik ve çay-börek aldık. Toplam 22 kişi oturduk sıkış tepiş sığdık masaya. Çok rahat olmasak bile o kadar eğleniyorduk ki anlatamam. Ders saati geldi ama hoca bizi bahçeye saldı.

En iyi arkadaşım 3 tane

Çisem, Elif, ve Türkmen.

Çisem ve ben birbirimize çok benziyoruz, her şeyimiz aynı. İkimizde de sinüzit var ikimizde orta derecede şişmanız. Huylarımızda birbirine çok benzer o yüzden çok iyi anlaşırız. Ama onun kafası karışık, bir ilk aşkı var, bir Mustafa var, internetten gelen teklifler var. Ben Mustafa dedim ama o öküz çocuk, benden bir şey bekleme demiş kıza. Tam bir kereste. Çocuk aslında çok iyi biri, yani çok olmasa da samimiyetimiz var. Elif aramızdaki, hatta okuldaki en güzel kız. Onun seveni, hayranı çok, bizim gibi arama derdi yok. Ama onun sorunu daha büyük, o kolay seven biri değil, kimseyi sevemiyor. Çisem'le benden biraz daha uzun boylu, balık etli, iri ela gözlü, dolgun dudaklı, kaküllü bir kız. Ama zor biri. Bizim bir sevgilimiz olacaksa önce o eleştiriyor, enişte kriterleri var. Aslında benim komşu oğlu var, aynı okuldayız. Onu çok istedim ama Elif istemedi.

Abimin yarım saat sonra dersi başlayacaktı. O yüzden o gitti. Bende sınıfa çıkayım da biraz müzik dinleyeyim diye düşündüm. Kalabalık kantinden zar zor çıkıp, en fazla 10 basamak olan geniş merdivenlere çıkmaya başladım. Sonra uzun koridora geldim ama bizim sınıf en baştaydı, koridoru boylu boyunca katetmeme gerek yoktu. Kapıyı açtım ve sınıfa girdim, bir de ne göreyim. Daha önce çat pat konuşmuşluğum olan yabancı bir erkek. Benim çantamı almış elinde tutuyor. Bir yandan da pencereden dışarı bakıyor.

" Ne yapıyorsun sen orada?" diye seslenircesine bağırdım.

"Dışarı bakıyorum" dedi.

"Elindeki çanta ne o zaman, yoksa sen hırsız mısın?"

"Ne hırsızı lan, ne diyorsun sen?" dedi.

"Ne hırsızı ha, öyle mi beyefendi? Elinde benim çantam var. Bir şey alacaksın ama yakalanma var gibi, gelen giden var mı diye pencereden bakınıyorsun" dedim bir nefeste konuşarak.

"Bana bak kızım, saçma sapan konuşma, benim kafamı da bozma. Ben pencereden birine bakıyordum. Çanta buradaymış. Ezilmesin, içinde bir şey varsa zarar görmesin diye elime aldım, sıranın üstüne koyacaktım. O ara dışarı bakmış bulundum " diye bağırdı ve sustu.

Korkmuştum. Kahverengi gözleri fincan gibi açılmıştı. Tamam, çocuğu hırsızlıkla suçlamıştım ama kim onu böyle görse benim gibi düşünürdü. Onun bağırmasına karşılık bende bağırdım.

" Ver çantamı içine bakacağım" diye bağırdım. O da;

" Al " diye bağırdı ve çantayı hızlıca yüzüme attı. Çantayı açtım ve içine baktım. Görmek istediklerimi tam göremediğim için içinden çıkarttım ve seslice saymaya başladım.

"Param, hikaye kitabım, gözlük kutum, not defterim, kalemlerim ve çikolatalı ekmeğim" dedim. Eksik yoktu. Mahcup olmuştum. Bu hissettiğim duyguyu yüzüme takarak masum bir şekilde kafamı kaldırıp yüzüne baktım ama o gülüyordu. Bende hemen kendimi topladım.

"Hayrola neye gülüyorsun " dedim kızgın bir şekilde.

"Sence?"

"Ne?" dedim daha çok kızarak.

"Çikolatalı ekmeğe, maşallah, tam takım geziyorsun" dedi. Daha çok sinirlendim. Resmen dalga geçiyordu.

"Ne varmış, Allah Allah, liseye giden bir kız çantasında yemek taşıyamaz mı?"

Gülerek konuşmasına devam etti.

"Yemek kısmında sorun yok, çikolatalı ekmek konusu komik."

"Neresi komik?"

"Zaten şişmansın, fıçıcık olmuşsun, diyet yemekleri yemen gerekmiyor mu senin?" dedi ve bu sefer kahkaha attı.

"Bana bak seni gebertirim pislik" dedim ve elimdeki boşalmış çantayı ona attım. O da hem gülüyor, hem de koşarak sınıftan çıkıyordu. O çıktıktan sonra bende gülmeye başladım hatta kahkaha atıyordum. Haklıydı, ve bir erkek bana şişman dediğinde ilk defa diye gülüyordum. Normalde döverdim. Tatlı çocuktu ama hakkını yememek lazım. Ben bugüne kadar nasıl farketmemişim. E bir yaşta olsa benden büyüktü ve o tatlılığın getirdiği bir havası vardı. Nasıl olsa bu sene son senesi ve 1 ay sonra okul kapanıyordu. Azıcık sinir edelim bakalım, hem bana da eğlence çıkar... 

Geçmişin İziHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin