Ölüm çok ağır bir yük. Eğer kaybettiğiniz insan sizin için çok değerliyse bu yükü kaldırmak çok zor oluyor. Yağmurlu bir Kasım günüydü Beyza dedesini kaybettiğinde.
Üzerinden bir yıl geçti. Yine o günkü gibi yağmur hüzünle yağıyor. Yakında 18 yaşına girecek ve onsuz geçen 2. doğum günü...
Beyza Çınar, dedesinin yattığı mezara özlemle bakıyordu. Aslında hep hoşuna giderdi yağmurla buluşan toprağın kokusu ama dedesini her şeyden fazla sevmişti. Boynunda ona bıraktığı eski fotoğraf makinesi vardı. Puantiyeli şemsiyesini kenara bırakıp deklanşöre bastı. Sanki dedesi ona yeniden poz verecekti. Mezar taşını öperek veda ederken upuzun beyaz saçları toprağı kucaklamıştı.'Beyaz meleğim' derdi dedesi. Aslında bu deyişi bulması çok zor olmamıştı. Beyza'nın doğumundan bu yana saçları beyazdı. Uzun, dalgalı beyaz saçlar...
Herkesten ayrılan özelliğiydi. Kendini hep farklı hissetmişti ve Bu onun gerçeği olmuştu. Öğretmenlerin öğrencileri arasında ismini ilk öğrendiği hep Beyza'ydı. Bu durma sebeplerden biri de çalışkanlığıydı.Şöhretin getirdiği bazı olumsuzluklar yok değildi. Teyzesi Zerrin ile -Aynı yaşta olduğu teyzesi, ki ona teyze demesinden nefret eder- lisenin en popüler kızıydı. Çoğu erkek yardım isteme bahanesiyle yanına yaklaşır, kur yapardı. Kantinde yemek yerken birçok kez onu süzen bakan bakışları yakalamıştı. Erkeklerle olan ilişkisi hep mesafeli kalmıştı. 'Doğru' insanı bulana kadar kapılarını kapalı tutacaktı.
Erkekler arasında bu kadar 'ünlü' olmak kızlarla olan ilişkisine de darbe vurmuştu. Yüzüne söylemeseler bile onu kıskandıklarını hep bilirdi. Kız arkadaşları vardı. Ama dostu yoktu. Zerrin her şeyini paylaştığı sırdaşı olmuştu. Hayalleri uçsuz bucaksız olan Beyza, şimdi büyümüş ve reşit olacak yaşa gelmişti. Ama en sevdiğini kaybetmenin burukluğu içindeydi. Mezun olduğu günü göremeyecekti.
Kendi kızlarından çok torununu sevmişti. Herkese karşı sert, söylediğinden geri adım atmayan, tavizsiz Mehmet Akın, mesele Beyza olunca yelkenleri suya indiriyordu. O kadar kuvvetli bir bağ ile sevmişti ki otelinin adını 'Beyzam' diye değiştirmişti. Bu isim çok beğenildiği için eskisi çabucak unutuldu. Değişiklikten midir bilinmez işler yolunda gitti otel için. Kendi zamanının modern girişimcisiydi Mehmet Akın. Otele turist çekmek için tur şirketleriyle anlaşmış, kendi dahil oteldeki herkesin ingilizce öğrenmesini şart koşmuştu. Otelin bir odasını kurs haline getirip çalışanların hasbelkader yabancı dil konuşmasını sağladı. Sonraki yıllardaki devam eden bu özel kursa rağmen ingilizce öğrenemeyen tek kişi -ki çoğunlukla tembellikten- Zerrin oldu.
Aklına Zerrin'in gelmesiyle Beyza'nın yüzünde albenisini ortaya çıkaran hafif bir tebessüm oluştu. Yol boyunca yürürken yalnızca geçmişi düşündü. Gelecekten korkuyordu. Güzel ve masum geçmişi gibi bir geleceğinin olmamasından tedirginlik duyuyordu. Yapmak istediğim, en mutlu olduğum şey ne? diye düşündü. Cevabını bulamadı. Daha kendi içine yolculuğu tamamlamamıştı. Herkesten daha olgundu fakat kendi bilmecesini henüz çözememişti.
Yağmur, öfkelenmiş bir boğa gibi birden bastırdı. Beyza, kırmızı şemsiyesini hemen açtı. Otele az kalmıştı. Üzerindeki uzun siyah elbisenin eteği ayağına kadar uzanıyordu. Fazla ıslanmayacaktı. Adımlarını yavaşlatıp okyanus mavisi gözlerini kapadı. Etrafındaki her şeyden sıyrılıp yağmuru düşündü. Huzurla dinledi bu şarkıyı. Her zaman duyduğu sesten farklı bir yağmur sesiydi. Sanki insanlara öfke saçan yağmur bugün ona merhametle yaklaşıyordu. Şemsiyeyi kapatsa hiçbir yeri ıslanmayacakmış gibi hissetti. Karıncayı bile ezmeyen adımlarla yürüdü. Kendi derinliğine iniyor, içgüdülerindeki ben kimim? sorusuna cevap arıyordu. Kısa bir soruydu fakat cevabını bulması uzun sürecekti.
Beyza, melankoli halindeyken yanına gelen esmer delikanlıyı fark etmeyecekti. Yağmurdan dolayı ıslanan uzun boylu delikanlı başını eğerek Beyza'nın şemsiyesinin altına girdi. Beyaz saçlı kızın onu fark etmesini bekledi ama o gözlerini kapamış gidiyordu. Delikanlının yüzünde hafif bir tebessüm oluştu. Beyza derin sulara dalmışken ıslanmış genç adam da onu izliyordu. Sokakta neredeyse insan kalmamıştı. Yağmurun şiddetinden kaçan herkes bulduğu ilk yere sığınmıştı.