Bir Mezarlık Ziyareti

78 1 2
                                    

Nevin mezarlığın kapısından geçerken, herkesin en az bir kez aklından geçirmiş olduğu uhrevi düşünceler içindeydi. Kendisinin de bir gün burada olacağı düşüncesini -kısa bir an da olsa- gerçek anlamıyla idrak edebilmişti. Korkmuştu, ama bir yanı ise nedense hiç umursamamıştı. Ruh bedenden çıkınca geriye kalanın bir önemi var mıydı? Nevin kendisi gittikten sonra bedenine ne olacağını çok da umursamıyordu.

 Mezara bakarken -yapmaması gerektiğini bildiği halde- toprağın içinde ziyafet çeken tüm böcekleri, zenginleşen ve gidererek kararmaya başlayan toprağı, ve ürkütücü olsa bile orada  yatan kişiden geriye korkunç şeyler kaldığını düşünüyordu. Oysaki orada yatan bir insandı, dahası Nevin'in yakınıydı. Ama ailenin Allah'a en yakın olan teyzesi kısık sesle Yasin-i Şerif'i okurken, Nevin onu dinlemek yerine mezara bakıyor, toprağın üzerinden geçen böcekleri izliyor, bazen kurumuş dallara bakıyor, hiçbir şey bulamazsa mezar taşını okuyordu. Küçükken mezar taşı okumanın günah olduğunu duymasına, ama ne yaparsa yapsın mezar taşlarındaki yazıları okumadan duramazdı. Artık bir çocuk değildi. Ancak eski alışkanlığı hiç terk etmemişti. Bazen yaptığından korksa da, en sonunda 'Dünya'da o kadar kötülük varken, mezar taşı okumak neden günah olsun ki?' diye düşünürdü. Ah bunu ona söyleyeni bir bulsaydı! Ah bir bulsaydı, Nevin ona soracağını biliyordu. Ama aksi gibi bunu ona kimin söylediğini bir türlü hatırlayamıyordu.

Boş gözlerle mezardaki toprağa bakmaya devam ederken, teyzesinin Tebareke suresine geçiş yaptığını duymuştu. Artık bakacak bir şey de kalmamıştı.  Yakını geçirdiği kalp ameliyatının ardından enfeksiyon sonucu öleli altı yıldan fazla olmuştu. Civar mezarlardaki kişilerin kaç yaşlarında öldüklerini artık ezbere biliyordu. Arkasında kaybolmuş bulunan üç adet bebek mezarını kendisine hatırlatarak fazla hareket etmemeye çalışmıştı. Düşündü durdu amaçsızca. Teyzesinin okuduğuyla başladı düşünmeye.

Müslümandı. Kafir ya da başka bir dine mensup değildi. Yanlış anlaşılmasın, başka bir dine de mensup olabilirdi. Ama Nevin halinden memnundu.Ancak, insanın doğasından mıdır, şeytanın vesvesesi midir,  yoksa kesinliğinin belirsizliğinden midir  nedir, Nevin tüm bu okunan şeylerin ölüye ne fayda sağladığını, o kişiye gerçekten gidip gitmediğini merak ederdi bazen. Sonra düşündüğü şeyden utanır, kendisine kızar, tıpkı kendisini bildi bileli ona dedikleri gibi "Tabii ki gider. Onlar bizi görür" diye kendisine bir hatırlatma yapardı. işin aslı Nevin onların bizi gördüğüne inanmazdı pek. Belki belirli günler, ama bunun dışında böyle bir şeye şüpheyle yaklaşırdı. Sonuçta onlar ölmüş insanlardı. Ölmek bu diyardan gitmek değil midir? Ölmüşüm işte, neden sürekli burada olayım ki? diye düşünürdü. Bir süre sonra da "büyükler görür diyorlarsa, onlar bizi görür işte." der, işin içinden çıkardı kendince.

Teyzesi Amme suresini de bitirince hızlıca kendisi de dua etti. Ardından teyzesiyle beraber dikkatlice mezarın kenarından kapıya doğru ilerlemeye başladılar. Teyzesi ağır adımlarla ilerlerken, Nevin ise elinde taşıdığı bidonları hızlıca çeşmenin yanına bırakmaya gitmişti. Bidonları bıraktıktan sonra hızlı adımlarla teyzesinin yanına gidip, adımlarını onunkine uydurmaya çalıştı. Mezarlıktan çıkarken Nevin'in aklından sadece tek bir şey geçmişti. O da şuydu; "Sonuçta düşün düşün nereye kadar!"

Kısa Öyküler DurağıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin