Elli defa şu kızı başıma salmayın diyip dursam da illa beni kurban edicekler değil mi? Abisi baş edemiyor bu manyakla ben nasıl edebilirim ki? Çapkın adamım abi ben, yanımdaki bücürü beş dakikadan fazla göz önünde tutamam etraf bu kadar çıtır kaynarken. Hadi ben onu unuttum o ne halt etmeye ortalıkta elin adamlarıyla dolanır ki?
O herif benim yanımdaki hatuna hangi akılla sarkıntılık edebildi hala aklım almıyor. Hatun dediğime bakmayın ufacık kız tabiki ama dışardan bakan öyle demez ki o kılıkla. Kızda ki boy yeter dikkat çekmeye zaten. Az adam dövdürmedi bu zamana kadar bize. Ama bugün olmak zorunda mıydı? O kadar tembih aldım o heriflerden başıma bela açmayacağım diye. Tabi bunu altımda yumrukladığım bir adam varken söylemem ilginç oldu biraz.
Altımdaki piçin suratı kandan görünmez bi hale gelince durmam gerektiğini anca fark edebildim. Ellerimi şerefsizin ceketine silip üzerinden kalktım. Bücür yaşlı gözleri ile olduğu yere çöküvermişti. Hemen yanına yaklaşıp tek hamlede kucakladım. Şimdi ne kadar uysalsa kendine geldiğinde o kadar dişlerini geçirecekti biliyorum. Ciddiyim. Kızda bir diş var değdiği yeri kan gölüne çeviriyor resmen.
Şaşkın bakışların aradında çıkışa doğru ilerledim.
-Bunun hesabını ço-çok fena so-orucam biliyorsun de-değil mi?
Kız ağlamaktan hıçkırıyor ama beni tehtit etmekten geri adım atmıyor şaka gibi. Bıkkın bir şekilde kafamı sallamakla yetindim. Ne diyebilirim ki? Tecavüz kaçınılmazsa zevk almaya bakıcaksın.
-Abimle Burak'a da söyleyeceğim seni. Önce ben sonra onlar yiyecek seni. Kamyon çarpmışa döneceksin.
Tam kapıdan çıkıyordum ki anında yüz seksen derecelik bir dönüş yaptım. Ama nereye gitsem bi türlü karar veremedim. Kızın kalbi temiz kardeşim. Nasıl içten istediyse görevdeki adamlar kapıda bitiverdi bir anda.
-Yavaş hayvan!
-Sanırım sıranı bekleyeceksin. Senin bodyguardlar hissetmiş galiba. Şansıma sıçayım, ben ilk uçağa bilet alacaktım oysa.
Anında gözyaşlarını silip kucağımda doğrularak omzumun üzerinden arkama doğru baktı. Akmış makyajının arasına sinsi bir gülümseme ekleyip kulağımın zarını patlatmaya yeminli gibi başladı bağırmaya.
-Abişş!
-Yazdım bunu bücür! Bu yarmalar seni bu halde görürse beni yaşatmaz. Kaçtım ben.
Anında kucağımdan indirip koşmaya başladım, arkama bile bakmadım.
Bakarsan ölürsün oğlum Mert, tabana kuvvet.°○°○°
Abimi gördüğüm an bütün rezil oluşumu geri plana attım. Onu daha sonra düşünebilirdim. Şimdi sıcak sıcak intikam kokmalı ortalık.
Seslenmemin üzerine abim de Burak da beni fark ettiler. Tabi Mert'in kucağında dağılmış halde bir Su görmeyi planlamadıklarına eminim. Mert kaşla göz arası beni yere bırakıp kaçarken abimler bana doğru koşmaya başlamıştı bile. O sırada Pelin yanımda belirivermişti. Bu kızın yüzünü içerde göremedim şimdi nasıl dibimde bitti arkadaş. Elleriyle bütün vücudumu mıncıklayıp derin bir nefes aldı. Manyak kız ya sanki dayağı ben yemişim gibi her yanımı kontrol etti. Ama tabiki gülmedim. Gülersem amacımı layıkıyla gerçekleştiremem. Abimle Burak yanıma geldikleri gibi abim sımsıkı sarıverdi koca gövdesi ile beni. Burak gözden kaybolmak üzere olan Mert'in arkasından bakıyordu.
-O salak arabasını bile bırakıp kaçtığına göre kesin bi bok yedi ve seno yüzden bu muhteşem makyajı bozacak kadar ağladın.
-Ne halt etti o piç sana!
-Bana ne diye bağırıyorsun abiş yaa! Halime bak! Senin o arkadaşın beni bırakıp en sinir olduğum kızla resmen flörtleşti. Ben de tek başıma kaldım orda. Herkese rezil oldum.
Bunları anlatırken hala gözlerimden yaş akıyordu. Abim hızla beni kendinden ayırdı ve kafasının etrafında beliren soru işaretleri ile suratıma baktı.
-Ne yani bu kadar zırlayıp Mert'in kucağında çıkmanın sebebi bu muydu?
-Asıl olay o değil tabiki Toprak abi. Mert, Su'ya asılan çocuğun birini fena benzetti. O kadar ki çocuğun birlikte geldiği kız bile tanıyamadı.
-Kim lan o piç?
Diye bağırıp içeri giriyordu ki son anda tuttum. Ama Burak hızla adımlamaya başlamıştı bile.
-Pelin yakala!
Pelin burağı tutmaya çalışsa da pek başarılı olamıyordu. El atmak lazım yoksa bunlar sabaha kadar orda birbirlerini ittirmeye çalışır.
-Burak abiş, içerdeki herife acımıyorum tabiki de şu kızcağızın minnacık elbisesi ile seninle baş etmeye çalışması sence de kötü bi görüntü değil mi?
Önce Pelin'i baştan aşağıya süzdü ve büyük bir yutkunmanın ardından sert bakışları beni buldu ve resmen tısladı.
-Abiş senin abindir!
Ama buna gülünür kabul etmek lazım. Daha fazla oyunculuk bana fazla. Abim bile ses çıkaramadan bıyık altı gülüp kulağıma fısıldadı.
-Yine yaptın yapacağını. Rahat bırak şu çocuğu.
Omuz silkip abimin koluna girdim. Ne diye rahat bırakıcakmışım? O beni bırakıyor mu? Burak da Mert gibi çapkın bir arkadaş tabiki. Erkek olmalarından belli oluyor bu da. Neyse işte. Çok değil bundan bir sene evvel Pelin'e "akşam bir şeyler yapalım mı?" diye sordu. Tabi reddedilmeye pek alışık değil paşamız o yüzden kendinden fazlasıyla emin. Ama avucunu en ağır şekilde yaladı diyebiliriz. "Kusura bakma ama hem çapkınsın hem de benden yaşlısın vaktimi sana harcayacağıma gider üç beş insan hayatı kurtarırım." Bir insan daha ne kadar acımasız olabilir ki? Burak abiş ne yaptı dersiniz? Ceketi kaptığı gibi çıktı. Akşam sosyal medyada beş çıtırla çekilmiş bir fotoğraf paylaşıp 'hatunlar bana ben sana hasta..' diye de yazması cabası olmuştu. Tabi sabah kendine geldiği gibi resmi kaldırmayı ihmal etmedi kendisi. Pelin mi? O gece cidden hayat kurtarıyordu. Nöbeti vardı. Bu sayede resmi ve yorumu görmedi ya zaten. Ama o günden sonra pek bi araya gelmemeye özen gösterdiler. Tabi az önce ki biraz ağır gelmiş olabilir üstüne.
-Abiş, sizin burda ne işiniz var bu arada?
-Görev bitince süpriz yapalım dedik. Tabi kimin kime ne yaptığı tartışılır. Diyerek Burak'a baktı. Burak çatık kaşlarıyla önce abime baktı ve ardından bana gönderdiği tebessüm ile
-Burda işin bittiyse gidelim mi prenses?
Bu adamı sevdiğimi söylemiş miydim? Bir insan böyle bir şeyi nasıl reddeder? Hayır yani şimdi hayatında olan kişide bi halta benzese keşke. Salağın teki. Tabi şu durumda çok sevgili arkadaşımın akıllı bir şey olduğu söylenemez.
-Bırak şimdi oraya gitmeyi bir daha kapısından geçmem.
Abim gülüp Peline doğru döndü bu sefer.
-Sen ne yapacaksın, gel sen de.
Pelin önce Burak'a sonra da bana baktı özür diler gibi. Ardından abime tebessüm ederek
-Teşekkürler Toprak abi ama Selim bekliyor.
-Hııı Selim'i var onun biz gidelim. Selim'e bakmaktan bize selam bile veremez oldu. Koca gece yüzünü görmedik hanım efendinin. Hadi görüşürüz.
Trip atıyorum evet. Ama haksız mıyım yani? Selim de Selim. Biz eşek başıyız zaten. Ancak aklına geldik. Al işte yüzü düştü şimdi bir de. Ama yemezler git Selim'in güldürsün seni. Bu halimle bi de senin kalbini yapmayacağım. Arkamı dönüp arabaya doğru yürümeye başladım abimle. Burak abiş geride kaldı. Ama bir anda diğer yanımda bitiverdi. Abim arka kapıyı açıp beni bindirdiği sırada Burak abiş direksiyona geçmişti bile. O sırada direksiyonun arkasında kalan kapı açıldı.
-Şey bu gece misafir kabul etme şanşınız var mı acaba?
-Ayy gel Peluş'um olmaz mı hiç. Hatta sana direk Mert'in odasını teklif ediyorum. Soğuktan donsun piç. Arabanın anahtarı bende, cüzdanı da arabada. Oh olsun ona.
Pelin gülüp yanımdaki yerini alırken abim de sırıtarak ön tarafa geçmişti. Pelin hemen bana yanaşıp sarıldı.
-Sen dikiz aynasından kendini görmeden şu gözlerini bi düzelteyim. Diyip çantasından çıkardığı ıslak mendille göz altlarımı silip gülümsedi. Kafasını omzuma koyup "Kötünün iyisi." Diye mırıldandı. Aynaya baktığımda beklediğimden iyiydim yalan değil.
O sırada Burak'ı fark ettim. Gözleri aynaya yansıyan Pelindeydi. Ama öyle boş bakışlarla değil. Fazla anlamlı. Bir gün bir adamdan görmek isteyeceğim şekilde bakışlardı bunlar. O sırada aynada göz göze gelmemizle anında yola bakmaya başladı. Ah be Burak abiş daha nereye kadar kendini kandıracaksın? Bu saf zaten burnunun ucunu görmezken senin kuytularını nasıl görsün ki...
-Abişşş
-Yine ne oldu başımın belası? Diye mırıldandı oturduğu yerden gram kımıldamadan.
-O Mert denilen öküze ne gibi bir ders vermeyi düşünüyorsun acaba?
-Ne yani adam seni elin şerefsizinden kurtardığı için adama bir şey mi yapmalıyım? Manyak mısın kızım sen?
Hırsla yerimden doğrulup bağrınmaya başladım.
-Topraaak!
-Bi Toprak bi abiş yeter lan. Abi demek çok mu zor!
-Beni rezil etti diyorum sana ya. Adam resmen beni orda unutup en nefret ettiğim kadınla kahkahanın dibine vurdu. Güya herkes beni kıskanacaktı ama sonuç rezalet. Rezil oldum.
-Of Su bi yatırmadın. Merak etme rezil falan olmadın. Yani kısmen. Mert seni kucaklayıp salondan çıkarırken Burçin olduğu yerde tepinip o tiz sesiyle ' yine bütün dikkatleri üzerine çekti sürtük.' Diye çirkefliğin dibine vurdu. Hatta üstüne topuğunu kırdı.
-O kim lan benim kardeşime sürtük diyor!
-Abiş cidden buna mı takıldın? Allah'ım orada olmalıydım. Nasıl kaçırdım.
-Orada olsaydın böyle bir şey yaşanmazdı zaten hayatım.
-Gecenin en güzel haberi oldu bu. Ama hayret ettim doğrusu. Sen nasıl oldu da Selim'den zaman bulup etrafta olanları görebildi hanımefendi.
Bunu söylerken gözlerim Burak'taydı. Çatık kaşları dümdüz bir şekilde yola bakıyordu. Eve sağ salim varırız inşallah.
-Ayy Selim'e mesaj atacaktım, iyi hatırlattın.
-Hıı oldu o zaman.
Saf mı salak mı bu hatun? Yarım saattir ortada yok ama adamın umru olmadı. Kim bilir kiminle ne halt yiyor yine.
Araba durduğu gibi inip abişin koluna girdim diğer yanıma da Burak'ı alıp eve doğru ilerledim.
-Madem bir şey yapmıyorsunuz en azından destek olun abişler,
Mert'lere zulüm!
Ben eğilip elime aldığım topuklu ayakkabılarımı sallayarak bağırınırken onlar kahkaha atıyordu.
-Eti de kemiği de senindir prenses. Nefes alsın yeter...Bittin sen Burak Kara...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kırmızı Rujum Olmadan Asla
RomanceKırmızı ruj süren, topuklu ayakkabı seven, her zaman göz önünde olan, şımarık bir doktor düşünün. Ve bu doktorun asker abisi ve abisi gibi asker olan öküz arkadaşları ile maç izlediğini düşünün. A söylemeyi unuttum bu kıza biraz inat biraz da hırs e...