Multimedia'daki şarkı ile okuyabilirsiniz. Sezen Aksu - Seni Kimler Aldı?
*5 Gün Sonra*
Beyaz kar taneleri. Saflık. Masumluk. Soğuk. Etrafı sarmaya başlayan beyaz çarşaf, içimdeki kan lekelerine rengiyle meydan okuyordu. Kalbimdeki yangın yeri sönmüyordu bu soğukta. Onun geçmişine kaptırmıştım sevgimi, âşkımı, sadakatimi, saygımı, kalbimi. Her şeyimi kaptırmıştım geçmişine. Ve en önemliside onu kaptırmıştım. Elimden gelen tek şey, ağlamak ve çocuğuyla mutlu olmasını dilemekti. Sevdiğim adamın bir çocuğu oluyordu. Evleniyordu. Tek sorun, evlendiği kadın ben değildim. Çocuğunu hayata getirecek kadın ben değildim. Canım acıyordu. Kalbime volkan dağları sıralanmıştı ve taşan lavlar içimi acıtıyordu.
Sonra aklımda yankılandı, ona yazıp yollayamadığım o mesaj.
Merhaba, canımdan can çıkarcasına seviyorum dediğim vefasız adam, merhaba...
Yüreğimdeki sonbaharın kışa döndüğü şu günlerde, sona yaklaşanların aceleci telaşı içinde, cümleleri talan edercesine yazıyorum sana.
Bir zamanlar bakışlarımdan hayatı içerdin hatırlıyor musun? Dudaklarıma takılıp kalan, o yaramaz, çocuksu tebessümü ne de çok severdin. Nasıl da tasasız çıkardı kahkahalar içimden, firari bir sevincin coşkusuyla. Kımıldamadan seyrederdin salınarak yürüyüşümü ve nasıl da dinlerdin, doyumsuz bir melodinin notalardan sekişi gibi ayak seslerimin taşlara düşüşünü. Sonra ayrılık, sonra kahır, sonra yalnızlık besteleyişini...
Oysa nedensiz nedenlerin arasına sıkışıp kalan, cevabı olmayan sorular bekleşirmiş çıkmazların keskin duruşlarında. Her adımda duvarlar dikip durmuştun yoluma. Zincirler vurmuştun gönül bahçenin kapısına ve boynu bükük bırakmıştın, çerçeveleri dökülmüş bir resmin ortasında.
Kirpiklerimin her kapanışında gözkapaklarımın arasına yerleşmek miydi zulmün en acımasızı? Ya da her başımı yastığa koymaya kalktığımda kulaklarımda çınlayan sesin miydi adına kâbus dedikleri, çözememiştim uzun zaman.
Pencereme vuran yağmurun yıkadığı camlara bakarken dalgın ve yalnız, içimde yeri doldurulamayan bir boşluk. Sorular ardarda sıralanırken, bir şimşek çakıyor ansızın ve anlıyorum ki seni hala söküp atamamışım. Elimi göğsüme götürüyorum aniden. Ne bir öfke, ne bir kızgınlık, yalnızca ateş.. Yavaşça çekiyorum perdeyi.
"Marie!" başımı çevirmedim. Azarlanacak durumda değildim. Battaniyeme biraz daha sarıldım. "Hasta olacaksın kızım kar yağıyor!" Anneme baktım. Boş boş baktım. Canımın acıdığını göremiyor muydu? Bu soğuğu içimdeki yangını söndürmek için kullanmaya çalıştığımı anlayamıyor muydu?
"Biliyor musun anne? Ben onu çok sevdim. Güzel sevdim ben onu" Sesim titrediğinde alt dudağımı dişledim. Yanıma oturdu. Devam edebileceğimi anladığımda karşımdaki buzlaşmış göle bakarak konuştum. "Âşk acıtır demiştin ben küçükken. Acıttı anne. Çok kötü acıttı hemde. Şimdi aklıma geliyorda, güzeldik biz. En güzellerinden değildik belki ama güzeldik işte. Bana göre dünyanın en güzel ve en özel ilişkisini yaşadık biz" yutkundum. "Bana bir keresinde, dudaklarımdan önce kalbimi sevdiğini söylemişti" Anneme baktım.
"Sevdiği kalbi nasıl paramparça edebiliyor anne?" Anneminde gözleri dolmuştu. Dudakları aralandığı sırada önüme dönüp konuşmaya devam ettim. "Hiç mi vicdanı yok? Var anne. Var. O merhametli, iyi kalpli, sevecen, küçük bir şeytan aynı zamanda. Kalbimin derinliklere gömülmüş tünellerinde dolaştı. Merkezime tahtını kurdu. Sonra kılıcını kuşandı ve beni içten fethetti. Bunu sevdi. O benim acılarımı öptü. Geçirdi. Tıpkı senin gibi" Battaniyeyi sıktım. "Küçükken düştüğümde, canım acıdığında öperdin yaramı. Acısı geçmezdi ama ben sana geçti derdim. Çünkü sen benim için özeldin ve o öpücükte özeldi. O beni bir annenin çocuğuna olan şefkati gibi sevdi. Ve şimdide paramparça etti. Artık parçalarımıda toplayamaz" Omuzlarımı silkip başımı eğdim. "Marie" diyebildi annem sadece. Bir şey diyemeyecekti. Biliyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Heart By Heart || Z.M
Fanfiction"Seninle ben, tutsak olan her şeye bağışlanan özgürlük gibiyiz Marie" © Tüm Hakları Saklıdır. | ©All Rights Reserved Bu siteden başka bir sitede yayınlanmamaktadır. Yayınlananlar kesinlikle çalıntıdır. Görürseniz lütfen bana bildirin.