Multimedya, İçine Düştüğü Durum Karşısında Türkan ( Temsili ) :)))
Hayatım, film şeridi gibi gözlerimin önünden geçiyordu. Ve ben, hızına ayak uyduramadığım düzen içinde kendini armut sanan elmaydım. Tüplü televizyona hapsedilen siyah-beyaz hikâyem karıncalanınca, onu iyileştirmek isteyen takım elbiseli adamlar tarafından devasa boyutlu perdeye, tek gözlü canavarın pikselinden yansıtılmıştı.
Yaklaşık yarım dakikadır kırpmadığım gözlerimi lönk diye açtıkları ışıkla kestikleri film arasında, salladığım küfürlere ayak uydursun diye saniyede beş kez kırpmıştım. Hayır yani madem ara vereceksin önce bir göster bakalım; cin, adamı çarpacak mı, çarpmayıp Allah'a mı havale edecek? Ne yapacaksa bir rahat ver, sonra gir reklam mı gireceksin, müzik mi çalacaksın.. O arada altına kaçıran varsa tuvalate mi gidecek, midesi bulanan dışarı mı çıkacak, mısırı biten ikinci kovasını mı alacak, ona parası yetmeyen elinde kolayla mı dönecek, bırak.. İnsanlara bir rahat rahat işlerini gördürmeyecekler! Şimdi bir kız, aklındaki soru işaretleriyle filmin kalan yarısını mı düşünsün yoksa tazelemeye çalıştığı makyajına mı odaklansın? Ya ruju taşsa o kızın, ya rimeli bulaşsa göz kapağına, ne olacak? Kim verecek bunun hesabını?!
' Pardon, bacaklarınız. '
Az ilerde, sağımdan gelen sesle başımı çevirdim. Hödüğün teki dikmiş gözlerini bacaklarıma.. Sapık mıdır nedir?
' Ne diyosun kardeşim sen? Bacak, macak ne ayaksın?! ' dedim, bu devirde kadın olmak zordu hele bir de güzelsen!
Popom geride, göğsüm ilerde, alnıma tırmanan kaşımın teki yukarda ve nefesin kadar kuvvetli bakışlarımla, sinema sapığıma doğru diktim gözlerimi. Taktiğimi on üç yıldır gizli gizli perde arkasından odasını dikizleyip, yollarını gözlediğim gecelerde demirlerine yapıştığım balkon nöbetlerimin tek sorumlusundan; İnanç'dan öğrenmiştim. Onu bu kadar uzun süredir takip etmem beni oldukça yıpratıp hatta bana kafayı yedirtecek kıvama soksa da arada bir böyle işe yarar durumlarda imdadıma yetişiyor, hızırım oluveriyordu. O, yokken bile vardı..
' Bacaklarınız diyorum, çekseniz de yerime otursam. '
Bu tonlamayı iyi bilirim ben ' Ne oldu, g*t oldu?! ' jargonunun ' Sende kim oluyorsun? ' na çevrilen kibar versiyonuydu. Kendimi çok iğrenç hissetmiştim sanki sarımsaklı yedikten sonra gönül rahatlığıyla nefes vermiştim adamın suratına.
' Ha, o anlamda bacak. Ee, geç abicim sende. Alttan gir, üstten atla, yandan geç. Duyanda yol çalışması var sanacak! ' dedim, yanımdan geçerken bana bir tane patlatsaydı oturduğum koltuğa gömecek kapasiteye sahipti. Bende ki de cesaret!
Işıklar yeniden söndüğünde sanki az önce onca gevezeliği ben yapmamışım gibi yanımda oturan çocuğu dirseğimle dürttüm.
' Şştt! '
Zaten sessizdi ki, ben niye dürttüm şimdi bu çocuğu? Yalnızlık ne tuhaf şey, olur olmadık şeylere takılıyorsun..
Yükselen çığlık sesleri ve hoparlörün yaydığı titreşimlerin ayaklarımın altında oluşturduğu hareketlenme sayesinde yeniden algılarımı sabitlemiştim filme. Ayşe'ler neden girmek istemediler bu filme hala anlamıyorum, hayır yani vıcık vıcık, fışır fışır aşk filmlerinden ne anlıyorlar? ' Aşkom benda sini siviyirim' dan giriş yaptılar mı ayrılıktı, depresyondu derken salya sümük ağlama krizleriyle gelişmeyi geçip, şanslılarsa öpüşüp barışarak finale bağladıkları klasik aşk hikâyeleri.. Bizim Dulkadınlar da ki on evden beşine girsen zaten dramatik aşk ilişkilerinden tut da sonu mutlu biten kaç tane yaşanmış, yüzde yüz doğal hayat varsa hepsinin hikâyesini bire bir yaşamak da yanında cabası. Halbuki biraz çık o monotonluktan; vizyonunu aç, içine korkunun tohumlarını serp! Biraz ödün bokuna karışacak, o atraksiyonu kanında yaşayacaksın sonuna kadar, çıktığında elin ayağın buz kesecek bi!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KUŞ YÜREKLİ
HumorGökten üç ayva düştü; üçü de benim başıma düştü. Birini tuza batırdım, birini şekere bandırdım, birini İnanç'a fırlattım. Böylece başladı hikâyem, elmayı değil ayvayı yiyerek! Rengârenk olan sadece binalar değildi bu sokakta.. Bir o kadar renkli hay...