ARKADAŞLAR HİKAYENİN BAŞI OLDUĞU İÇİN İDEOLOJİK ŞEYLERİ HENÜZ ORTAYA KOYMADIM , BU YÜZDEN HİKAYEYİ BIRAKMAMANIZI TAVSİYE EDERİM (MAÇ BÖLÜMÜ BİRAZ KURGUSAL BİRAZ GERÇEK) EN DERİN DEVRİMCİ DUYGULARIMLA SELAMLIYORUM SİZLERİ , SEVGİLER
Yemyeşil bir dağın ortasında, kahverengi bir atın üzerindeydim. Gökyüzünün muazzam bir görüntüsü vardı. Nefes aldıkça adeta tabiatın o çiğdem kokusu doluyordu içime. Uzaktan gelen su sesi, kuş cıvıltıları yüreğime derin bir huzur veriyordu. Yapayalnız olduğumu düşünürken biri yanımda belirdi. İspanyol paça pantolonu, bağrı açık kahverengi gömleği, bir elinde kitabı ona marjinal bir görüntü kazandırıyordu. Atımdan inip yanına yaklaştım. Kafasını kaldırdı ve gülümsedi. Sonrası mı? Sonrası karanlık... Babamın bütün evi ayağı kaldıran telefon konuşmasıyla uyandım. Neler olup bittiğini anlamak için yatağımdan çıkıp salonun kapısını hafif araladım. Babamı dinlemeye koyuldum. ''Evet! En az 10.000TL ona göre... Tabi, bizim kızda kabul eder canım neden etmesin... Senden iyisini mi bulacağız, haydi selametle! ''... Odaya dan diye daldım. Aklımdan ne geçiyordu bilmiyordum. Bildiğim tek şey vardı o da çok üzülecek olmamdı. ''Ne oluyor baba?'' diye sordum direkt. ''Evleniyorsun kızım'' diye güldü iğrenç bir şekilde. Evleniyor muyum ? Şaka herhalde ? Şakadır canım....Beynimden vurulmuşa döndüm. Sonunda dediğini yapmıştı.Dalga geçiyor sanmıştım. Bana zengin birini bulup başından savmak ne zamandır aklındaydı zaten.Annemi hiç sevmemişti.Benide sevmiyordu.Yüzüne haykırmak istiyordum ''Baba beni neden sevmedin? ''Bir kızın babası tarafından sevilmemesi ne acı değil mi ? Ben onu her şeye rağmen seviyordum.Karşılıksız,eksiksiz. Şimdi o benden sevdamı , umutlarımı , hayatımı yakıp geçmemi istiyordu.İstemek ne kelime? emrediyordu.Neye üzüleceğimi bilemedim. Sahiden? Babam yaşındaki adamla evlendirileceğime mi üzülecektim? Bunu bana yapanın babam olduğuna mı? Her gece başımı yastığa koyar koymaz 4 sene sonra başarılı bir gazeteci olarak kurduğum hayallere mi? Yoksa babam yaşındaki evlendiğim adamdan doğacak çocuğa mı? Ne diyecektim şimdi ben? Ne kadar çok soru soruyordum kendime.Anlamsız,cevapsız sorular.''Yapma'' diyebildim sadece gözlerimden 2 damla yaş akarken.Güldü, hemde çok iğrenç bir şekilde.Elleriyle yüzümü avuçladı.Daha iyi olacağını söyledi. Odama döndüm. Kapıyı kapatıp derin bir soluk aldım. Ağlayamıyordum.Titrek bir mum alevine dönmüştüm.Ya sönüp kaybolacaktım ya da büyük bir yangın. Öyle yıkamazdım kendimi. Abi dediğim insana hayatımı, bedenimi verecek miydim?Benim yaşamım bu kadar basit miydi ? Tabiki hayır.Hayallerim vardı benim gülünç , acemi , çocuksu. Dedem geldi aklıma. O anlardı beni. O kar beyazı bıyığı, o sanki tüm dünyayı kavrarcasına sıcacık kolları,sesindeki naiflik... Evet! Dedemi aramalıydım.Koşarak salona gittim.Babam görünürde yoktu.Giyinmeye gitmişti.Hemen telefonu aldım elime.Numarayı çevirdim.Hızlı olmalıydım.Aksi halde bir daha kimsenin sesini dahi duyamazdım.Telefon çalarken ki kalp atışlarımı anlatamam. Tam ''Olmayacak işte kaderine razı ol Eftel'' diye aklımdan geçirirken ''Alo'' dediğini duydum. İnanabiliyor musunuz? Alo dedi. Uçurum kenarından çekip alır gibi ''Alo'' dedi bana. Hiç aklımdan geçmiyorken Hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım. ''Dedem! Kurtar beni'' dedim. ''Neyin var Eftelyam'' dedi. Kalp hastası olduğunu hatırlayarak biraz daha sakin konuşmaya başladım. ''Babam beni evlendirecek dede. Hem de Mesut Abiyle. Ben okumak istiyorum dede ne olur beni yanına al.'' O kadar çaresizdim ki kimseye böyle yalvardığımı hatırlamıyorum.Dedem duraksadı.Derin düşüncelere daldı oysa vakit yoktu. ''Kızım iyi hoşta biz nasıl geçiniriz? Madenden kazandığımı sende biliyorsun'' ''Ben sana yük olmam söz. Bana bir oda ver dede. Başımı yastığa koyduğumda okula geç kalma korkusuyla erkenden uyuyacağım bir yatak ver.'' Sessizlik keskin. ''Dede, bir umudum sensin anlıyor musun? '' Dedem beni kabul etti. Hayatımın dönüm noktasıydı ve dedem bana sahip çıkacaktı. Boş salıncak bulmuş çocuk gibi sevinç çığlıkları atıyordum adeta. Hemen eşyalarımı toparlamaya başladım. O kadar mutluydum ki sevinçten önüme geleni çantaya atıyordum.Bir yandan da nasıl kaçabilirim? Diye düşünüyordum.Mutluydum , hemde çok...Ta ki pencereden dışarı bakana kadar... Çocuklar ne olacaktı? Abilerimdi onlar, yoldaşlarımdı. ''Adam'' kelimesine en çok onlar yakışıyordu ve en güzel onlar severdi. Yasladım başımı duvara. Aycan gördü ve pencereyi açmam için işaret etti. Açtım. ''Akşam maçı izlemeye geliyorsun değil mi Kartaliçe? '' böyle seslenirdi bana.Gülümsedim. ''Bensiz olur mu? '' Pencereyi kapadım. Yüreğime bir hançer saplandı sanki. İmkân olunca gitmek kolaydı. Annemden biliyordum bunu.Bana sarıldı,beni sevdiğini söyledi ve öylece çıktı kapıdan.Şimdi giden ben olacaktım.Geridekine ne olmuş hiç bilmeden.Sahiden ? Giden kalanı özler mi? Kalan gideni bekler mi? Giden ve kalan ; hep can acıtan.Özlemek ve beklemek ; şansı pek olmayan.Yaşadıklarıma dayanarak söylüyorum ; çok seversin gider , haz etmezsin yanında biter ama yok ! üzülen sen olacaksan basit ; vermeyeceksin fazla değer.Onlar beni hiç bırakmamıştı. Yediğimiz içtiğimiz hiçbir şey ayrı gitmemişti. Maç günleri neşemiz bir başka olurdu mesela. Tribünde kol kola marşlarımızı söyler yenilsek bile ''Canı sağ olsun'' demeyi ihmal etmezdik.Birde üstüne rakı sofrası kurdular mı değmeyin keyiflerine .. Formalarımızı giyer Ankara sokaklarının tozunu attırırdık.Nerede mazlum var biz oradaydık.Şimdi ben onlara nasıl ''elveda'' diyecektim. Ne dilime yakışırdı, ne de onlara. Maç saatine kadar her şeyimi hazırladım. Biletimi, eşyalarımı vs.Neyseki gidecek kadar param vardı. Bu süre zarfı içinde babama hiçbir şekilde çaktırmadım, kabullenmiş gibi davrandım. Böylelikle çocuklarla maçı izlemeye gideceğimi söylediğimde ses etmedi. Montumu ve çantamı alıp dışarı çıktım. Önce biraz parktaki bankta oturdum.Çocukluğumu,sevinçlerimi,üzüntülerimi ,ilk aşkımı ,okuldaki ilk günümü,kazandığım dostları,seksek oynadığım sokakları...Bir çocuk parkında andım hepsini.Gözyaşlarıma engel olamadım.Bir kedi geçti önümden,bir çocuk , bir araba sonra ''Ankara'nın türküleri'' dedi radyosu ''hüzünlüdür biraz''..bir kez daha canım yandı.Her şey ne kadar da çabuk gelişmişti.Babam beni sevmedi , nefreti bütün hayatımı yerle bir etti . Ben böyle derin düşüncelere dalmışken Aycan geldi ''Nerdesin kartaliçem '' dedi içten bir şekilde.Güldüm. Ayağı kalktım.Mekana doğru yürümeye başladık.Ona çaktırmadan yüzüne uzun uzun baktım.Nasılda temiz yüreği vardı.Gözlerinden okunuyordu yüreği.Mekana girdik.Uzun bir masa kurmuşlar.Kemal,Yusuf,Ekrem,Günce,Dilan,Arif,Haydar,Necip,Motta-Ferhat- birde mahallemize mülteci olarak gelen koyu Beşiktaşlı Elewa.Herkes oradaydı.Beni gördüklerinde hepsi gülümsedi.Aycan nazik bir beyefendi olarak sandalyeme oturttu.Daha sonra yanıma oturdu.Acayip bir muhabbet dönüyordu.Beraberliğin vermiş olduğu mutluluk yüzlerine yansıyordu.Çayın lezzeti bir başkaydı.Bütün bunlar kafamda dönüp dolaşan soruyla mücadeleye başlamama yetti ': ''Ben nasıl gidiyorum diyeceğim'' ...Maçın başlamasına 2 dakika ya var ya yok.Bütün herkes masalara vuruyordu .''Varsın olsun üstümüzden dinmesin keder'' diye hep bir ağız marşlar söylenmeye başlamıştı bile.Sol gözüme takılı kalan gözyaşım bir türlü kurumamıştı.Mekanı inletmeye kararlıydık :''KARTAL GOL GOL GOL! '' Maç başladı.Sezona çok iyi başlamıştık.Bu maçı muhakkak almamız lazımdı.Teknik Direktör Slaven Bilic .Haliyle umut doluyuz.Takımın ilk 11'i muazzamdı.Demba Ba ,Veli Kavlak,Motta, Gökhan Töre,Atiba vs..İlk 12 dakika kıpır kıpırdı.13.dakika, hepimiz gerginiz.Gözler televizyona odaklanmış.Atak bekleniyor.14.dakika Olcay sarı kart yedi.Her zaman ki gibi.. kart yedirtmeden içleri rahat etmiyor bu hakemlerin.Ben Beşiktaşlı olupta maçları kanser olmadan geçiren bir tek kişiyi dahi görmedim.Hadi bir gol gelsin, yeminle çıkıp anıracağım. 17.dakika.Top Gökhan Töre'de , ilerliyor , karşısında Volkov , neyse ki atlatıyor.Sıra kalecide.Hızlı bir şut ve direkten döndü .Ah be! O gol kaçmamalıydı.''Yinede canı sağolsun ilk dakikalarımız sonuçta''derken 18.dakika Veli hızla ilerliyor , hepimiz ayaktayız, ''Arif bakamıyor bile.Kemal sandalyeye çıkmış .Veli ve GOOOOOOOL !!! Veli Kavlak'ın askerleriyiz ulan! ''Siyah! '' diye bağırıyoruz kızlarla ''Beyaz!'' diye karşılık veriyor beyler.Moralimiz yerine gelmiş durumdaydı.İlk yarı bitmeye yakındı.Baba gol atmadan bitmedi .Demba Ba yaptı yine yapacağını.Adam 21 maçta 16 gol atmış 2 asist yapmıştı. Herkes sevinç içindeydi.Yusuf dışında :
''Neyin var kuzum'' dedim eski Türk filmlerinde ki kadınlar gibi. ''Partizana oynamıştım ben iddia yaparken.Ah ! salak kafam'' .Masada bir kahkaha fırtınası. ''Yürü ulansahte kara kartal seni '' diye güldü Dilan. ''Müstahak sana'' diye ekledim.Daha sonra Ferhat'a döndüm.
''Maçın galibi belli , şöyle bir çilingir sofrası kurunda tadını çıkartalım''
Bu son içişimizdi.Neye içiyordum derdime mi ? Dostlarımın verdiği mutluluğa mı ?Ah evet, Beşiktaş'a ..Masa hazır olduğunda maçta başlamıştı.52.dakikada Oğuzhan Özyakup'ta gol atınca mekan sahibi Mehmet Emir amca birazda içkininde etkisiyle gaza gelerek :
''Son golü kim atarsa doğacak oğluma adını vereceğim hadi bakalım'' dedi.Herkes daha bir heyecanlandı.Necip ''Bari Uysal atsada adaş olsak''diyordu.Ben sezonun başından beri Sivok'tan bir kafa golü bekliyordum.54.dakikada beklenen gol Gökhan Töre'den geldi.Mehmet Emir amca derin bir OH! çekti nedensiz. Hayatım boyunca rahatlıkla izlediğim en rahat Beşiktaş maçıydı diyebilirim.Maçın devamı oyuncu alıp çıkartmayla devam etti.Beraber izlediğimiz son maçtı ve onlar bunu bilmiyordu.Mekandan Aycan ile beraber ayrıldık.
''Eve mi gideceksin?''
''Evet prenses neden?''
''Biraz yürüsek mi?'' diye teklifte bulundum.Durdu.Düşündü.Olur anlamında işaret yaptı.
''Görüşürüz beyler bayanlar'' dedim.Ankara'nın o leylim sokaklarında yürümeye başladık.Hava ne çok soğuktu ne de çok sıcak.Olması gerektiği gibiydi.Yorulunca bir kaldırım kenarına oturduk.Aycan konuşmaya başladı.
''Bir şarkı vardı ne güzel söylerdin , neydi o ? ''
''Deniz ve Mehtap''
''Ah evet! içinde ay ışığı olan''
''İçinde ay ışığı yok onun.''
''Nasıl yok ? Deniz var, mehtap var ay ışığıda vardır''
''Ben gidiyorum'' dedim , dayanamadım, söyledim.
''Gidiyorum , ne acıklı kelime '' dedi anlamazlıktan gelerek.Ayağa kalktım hızlı adımlarla yürüdüm.Arkama bile bakmadan.Vedamın provasıydı sanki.Şimdi başarabilirsem yarında başarırdım.Kapının önüne gelince durdum, soluklandım.Anladığına adım gibi emindim.Arkamdan gelmemişti çünkü.İşi zorlaştırmamıştı.Keşke derin bir uykuya dalıp bütün bu olanların geçmesini bekleme gibi bir şansım olsaydı.Hayat acıydı.Buna izin vermiyordu.Yüreğim yanıyordu be yüreğim ..Ne Beşiktaş dindirebiliyordu acımı ne de başka bir şey.Eve girdim.Hol karanlıktı.Babam uyumuştu herhalde.Işığı yaktım.Salona girdiğimde şok oldum.Kitaplarım ortadaydı.Hemde yanmış bir şekilde.Emin olmak için biraz daha yaklaştım.Evet bunlar benim kitaplarımdı.Kim yapmıştı ki bunu? Babam mı ? Yok canım daha neler .Yargısız infaz yapamazdım.Ben böyle kendi kendime konuşurken babam arkamda belirdi.
''Hoşgeldin kızım'' ''Hoşbuldum demek isterdim baba ama manzara pek iç açıcı değil'' ''Zaten evleniyorsun bunlara ne gerek var? '' dedi küstahça. Ya nasıl yapardı bunu bana ? Sabahattin Ali'm , Kemal Tahir'im, Cemal Süreya'm... hepsi kül olmuştu.Kimi zaman kendimi bulduğum , kimi zaman bitti diye isyan ettiğim ,kimi zaman alıntılar yaptığım , hayatıma yön veren neyi bulduysa yakmıştı.Bu kadarı fazlaydı. ''Senden nefret ediyorum'' dedim sert bir şekilde.Suratıma bir tokat.Tam bir şey söyleyecekken bir tokat daha.Ardından bir tekme.Ağlamaya başladım. ''Sus ulan köpek '' dedi bana. Ne dövüyor diye ağlıyordum ne de sözlerine.Yanan Süreya'm , yanan Ahmed Arif'imdi içimi kül eden... Sabah saat 9 sularıydı.Ayrılık vakti.Her veda yeni bir başlangıçmış.Her şeyi geride bırakıp , hakkında pekte bir şey bilmediğim geleceğe doğru attığım ilk adım olan otogarda anladım bunu.Zaman geçtikçe hislerim karman çorman oluyordu.Ne cesaretti ama benimkisi.Cebimde nereye kadar dayanacağını bilmediğim bi para, herkesten habersiz bir veda .Geriye kalansa bir küçük mektup :
''Çok sevgili semtimin değerli çocukları , Umarım beni anlarsınız ve böyle çekip gitmemden dolayı kızmazsınız.Ne yapayım ki başka çarem yoktu.En doğru olan buydu.Diğer türlü size haber verip gitmem inanın benim içinde zor olurdu.Belki bir daha karşılaşmayacağız ama yinede umut etmek istiyor insan.Çünkü umut etmeden yaşamak ne zor değil mi ? Birgün hiç beklemediğiniz bir anda yine Beşiktaşımızın tribününde sizinle marşlar söylemeyi nasıl isterim anlatamam.Şimdi o güzel günler gelinceye değin sözleşelim : Arkamdan gelmeye kalkışmayın ve her şeye rağmen babama iyi bakın olur mu? Güveneceğim bir siz varsınız. NOT: Hepimizin olduğu bu tek fotoğraftan iki kopya aldım.Birini kendime alıyorum.Diğerini size bırakıyorum.Hoşça kalın.''