Saat gecenin 01.43'ü. Evdeki sebepsiz , kulak tırmalayıcı sesler beni rahatsız etmekte sınır tanımıyordu. Yine kavga ediyorlardı galiba.. Hep olan şeyler zaten. Tekrar yattım dağınık olan yatağıma. Ancak sesler daha da gürleşiyordu sanki. Kalkmadım ve başımın altındaki yastığı yüzümün üzerine koyup yorganı üzerime doğru çektim. Her gece kavga gürültüyle bittiği için alışkındım ben bu duruma. Babam dediğim insanın anneme kükremesi , annemin ise buna korumasız kalması fazla canımı sıkıyordu. Haksız yereydi bütün olanlar.. Annem kavga gürültü bilmeyen bi kadındı ki bu adamdan sonra öğrenmişti nasıl bişey olduğunu. Ne kadar duymamaya çalışsam da o lanet olası sesler kulaklarıma doluyordu. Sonunda dayanamayıp yatağımdan doğruldum. İnekli pofuduk terliklerimi ayaklarıma geçirip kapıyı yavaşca açtım. Önce biraz dinledim konuşulanları. " Seni yaşatmıyacam , öldürücem seni ! Aileni , sülaleni geberticem ! " bu ses.. Bu ses babamın sesiydi. Sesin geldiği tarafa doğru ilerledim. Gözlerime inanamadım ilkten ve tekrar baktım karşımdaki rezil manzaraya. Annemin yüzü kan içindeydi. Burnu , kaşı ve dudağı patlamıştı sanırım. Babam dediğim varlığın elinde ise kesme tahtası vardı. Elim ayağım titremeye başladı ve dayanayıp bağırmaya başladım.
"Ne yaptın sen ! Ne yaptın !? Annemden ne istiyorsun be ! " bağırmamla bütün gözler üzerime odaklandı. Annemin kanlar içindeki yüzü gözyaşlarına karışıyordu birer birer..
Annem bir yandan beni iterken diğer yandan bağırıyordu. Daha çok üzerine gittim.
"Asıl ben seni ölürücem , annem o benim anladın mı !? Annem ! "
Sesim bağırmaktan kısılmaya başlamıştı. Masada duran siyah bıçağı eline aldı ve ikimizin üzerine gelmeye başladı. Annemi geriye doğru ittim ve kendimi öne attım. Birşey yapamayacağını biliyordum. O yüzden içimde bir parça korku yoktu. Annem ne kadar bağırsa , ne kadar ağlasada umrumda değildi şuan. Bir adım daha.. bir adım daha.. Üzerime daha çok geliyordu. Sadece gözlerinin içine baktım. Baktım ve sağ elimle bıçağı tuttum. Bileklerimi gözlerimle işaret edip elimdeki bıçağı kesiklerimin üzerine doğru götürdüm;
" Hatırlıyor musun bu kesikleri !? Senin yüzünden oldu bunlar biliyorsun değil mi ? Hadi ! Hadi bi kesik daha sen at , hadi ! Önce bileklerimden başla ! -Bıçağı kalbime üstune doğru götürüp devam ettim- Sonra da buradan bitir işimi !
Beyaz kuzulu tişörtümün üstü kana bulanmıştı. Galiba bıçağı keskin tarafından tutmuştum. Acı falan hissetmiyordum . Hiçbir şey umrumda değildi. Önce biraz yüzüme baktı ve kükremeye başladı;
" Sen de bittin , seni de öldürücem ! "
Çirkin sesi kulaklarımı tırmalıyordu.
Duyduğum sesle gözlerimi annemin üzerine doğru yönelttim. Yere oturmuş hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Yalvarıyordu.. Elimdeki bıçağı bıraktım ve yanına doğru çöktüm. Ağlamayacaktım ancak gözlerim buna müsaade etmiyordu. Yüzüne bakamadım. Sarıldım sadece.. O karşılık vermese bile ben ona daha sıkı sarılıyordum. Gözyaşlarım omuzunu ıslatıyordu. Vücudu buz kesilmişti. Benden ayrıldı. Sanki utanırcasına elleriyle yüzünü kapadı. Dişlerimi sıktım kırarcasına. Ayağa kalkıp arkamı döndüm ve anneme vurduğu kesme tahtası elime aldım. Elimi kaldırdım ve ona doğru yönelttim.
"Anneme nasıl vurduysan , onun nasıl canını yaktıysan aynısını sana yapıcam !"
Vurmamı engelliyordu . Arkamı döndüğümde annemi göremedim. Salonun ışığı acıktı ki galiba orada olmalıydı . Ben koşarak odaya giderken arkamdaki şahıs da peşmden geliyordu. Annem tek bacağını cama doğru atmıştı. Hızlı bir hareketli yakasından tutup kendime doğru çektim. Omuzlarından tuttum ve silktim.
"Kendine gel anne !" Sesim hıçkırıklarıma karışmıştı. Annemin elinden tutup odama doğru götürdüm.
"Neler oluyor anne ! Bu yüzünün hali ne böyle ! Ne yaptı sana o ! Cevap ver ,susma ! "
Ne kadar söylesemde boştu.. beni dinlemiyordu bile. Onun söylediği tek şey;
" Kapa çeneni. " olmuştu. Ayağa kalktı ve odadan çıktı. Az önce ne demişti o bana ? Dediği şey karşısında kalakalmıştım. Sinirindendir deyip geçiştirdim. Onu koruyamamam zoruma gidiyordu. Bir köşeye çekildim. Bacaklarımı kendime doğru çekip başımı öne eğdim. Deli gibi ağlıyordum. Annem çıldırmış olmalıydı. Hâlâ üzerine doğru gidiyordu. Kendimi denizinden uzaklaşmış kovadaki balık gibi hisseiyordum. Oturduğum yerden kalktım ve aynanın karşısına geçtim. Silmediğim rimellerim gözyaşlarıma karışmış , beyaz kuzulu tişörtüm kana bulanmış , gözlerim ateş kırmızısına dönmüştü. Rezil durumdaydım.. Kendimden nefret etmeliydim..
Odamdaki küçük çaplı balkonuma çıktım. Karanlık , kirli sokağı , sokak lambalarının turuncu ışıkları aydınlatıyordu. Havada tek bir tane yıldız yoktu. Yıldızlar bugün yorulmuşlar galiba. Yıldızlar yorulmuş.. Havada ise çok güzel bi soğuk vardı ; için titriyor ama ama üşümüyosun..
Telefonumu açtım. Saat 02.32 idi. Bir saat içinde olan olay , bütün düzenimizi alt üst etmeye yetmişti. Ne gereksiz bir şeydi bu.. Balkonun bir köşesine oturdum. Kafamı arkaya doğru yaslayıp , bacaklarımı kendime doğru çektim. Zemin soğuktu , biraz üşümüş olsamda umursamadım. Gözümden sebepsizce yaşlar iniyordu. Neden olduğunu sorgulamıyordum artık.. Hep olan şeydi zaten.. Kanayan elim gözüme ilişti. Derin kesilmiş olmalı. Ama acıdığını bile hissetmiyordum. Hissizleştim mi acaba ? Ya da.. Gerçekten acıyor mudur ?..
Başımı sağa çevirdiğimde yüzündeki kan gözyaşlarına karışmış , yüzü buz kesilmiş annemi gördüm. Usulca balkonun kapısını açtı ve bedenini kapıya yasladı. Oturması için biraz yana kaydım. O da aynı şekilde soğuk zeminde yerini aldı. Başını bana doğru çevirdi ve titreyen elini yanağıma götürdü. Pamuk kadar yumuşak ve soğuktu sanki.. Yanağımı tutan elinin avucundan öptüm ilk önce , gözlerimi yumdum. -Çünkü o anın tadını çıkarmak istiyorum-. Yine yanağım ıslanmaya başlamıştı.. Eli mis gibi kokuyordu.. Anne eli ne güzel birşeydi böyle.. Öptüm ve fısıldadım;
" Bırakma beni anne.."
⭐⭐⭐
Biraz durduk öylece. Karşısındaki boş , beyaz duvara odaklanmış , sanki birşeyler düşünüyor gibiydi. Ne düşünüyordu acaba ? Yaşadığı cehennemden nasıl kurtulacağını mı yoksa.. Yoksa ne olabilirdi ki başka ? Gereksiz bir varlık yüzünden mahvolmuştu hayatımız... Kırılmış vazo parçaları nasıl birleştirilebilirdi ki ? Toplayıp atarak mı ? Yoksa onu birleştirmeye uğraşarak mı ?
Aramızdaki hazin sessizliği bozarak "Annem.." diye mırıldandım. Karşılık vermedi duyduğuna rağmen. Yüzünü bana doğru çevirdi tekrardan. İyice baktı yüzüme.. Bütün yüz hatlarımı inceledi. Ellerini yüzümde gezdiriyordu nazik bir şekilde. Hafif bir gülümseme kondurdu yüzüne.. Sanki gülümsemekte zorlanıyor gibi bi hali vardı. Gülümsemesinin altında acı yatıyordu âdeta. Acının gülümsemesi bu kadar mı güzel gelirdi insana.. Gözündeki parıldayan yaşlar birer birer süzülüyordu yanaklarından. Yüzünü kana bulaşmasın diye elimin tersiyle sildim gözyaşlarını.
"Ağlama annem , ağlama güzel meleğim. Hepsi geçicek tamam mı. Atlatıcaz , biz güçlüyüz. Güçsüz insanların gülümsemesi bu kadar güzel olmaz ki. Yeni bir hayat kurucaz , herşeye yeniden başlıycaz. Hepsi bitecek meleğim , bitecek.."
Başını göğsüme yasladım ve ayağa kalktık beraber. Sıkıca sarıldı bana.. Odaya geçtik. Eve sessizlik çökmüştü.
Mutfaktan sesler geliyordu. Orada olmalıydı. Minik adımlarla yürümeye başladım. İki eliyle yüzünü kapamış , sandalyede oturuyordu. Beni görmesiyle oturduğu sandalyeden kalkması bir olmuştu. Yanıma yaklaştı. Usulca kulağıma fısıldadı.
"Bitti mi ?"
"Kendi çukuruna düştün ve şimdi kendi pisliğin içinde boğulacaksın."
Üzerindeki iğrendirici kokusu daha fazla bedenime sinmeden odama geçtim. Dolabımın yanıbaşında duran valizi alıp içine bi kaç parça kıyafet attım. Bir kenarda biriktirdiğim parayı da alıp , dışarıya attık kendimizi. Yürüye yürüye , bir caddeye gelmiştik sonunda. Bilmediğim çok seyrek araba geçen bir caddeydi burası. İlk gelen taksiyi çevirmek zorunda kaldım ve en yakın otele gitmesini söyledim. Yorulduğumu koltuğa oturunca hissetmiştim. Ne çok yorulmuştum ben. Başı omzuma düşen annemin ise yüzü kurumuş kan içindeydi. Cebimden buruşuk bir mendil çıkardım ve canını yakmamaya çalışarak temizledim kan olan yerlerini. Çok yanıyor mudur acaba canı ? Vurunca çok acıdı mı ?.. Ben bunları düşünürken gözkapaklarım kapanmaya başlamıştı bile..
⭐⭐⭐