Ağlarım, ağlarım geceler boyunca
Anılar dalga dalga
Sahilime vuruncaASLAN VE CEYLAN
Bölüm 2Daha görüş alanından bile çıkmadan başka bir kızı koluna takıp kahkahalar atmasını izledi bitik bir şekilde. Ağlak ve korkak kadınlardan nefret etmişti hayatı boyunca. Öyle bir insana dönüşmesi an meselesiydi ve Selin artık kendisini kontrol etmeyi öğrenmek zorundaydı.
Sinirle gözyaşlarını sildiğinde hızlı adımlarla masaya döndü, Tuğçe yoktu ortalarda. Zaten şu an kimseyi görmek isteyeceğinden de emin değildi. Eve gitmesi gerekiyordu, yaşadıkları, duydukları en çok da gördükleri bir kere daha ağır gelmişti işte... Küçük çantasına uzanıp koşar adımlarla evden dışarıya kendisini attığında derin bir nefes aldı. Onunla ilgili bazı şeyler bilmese onun kadar duyarsız ve sorumsuz olmayı isterdi. Ama esas şey o da öyle değildi... İçinde bambaşka bir çocuk vardı. Bunu hissediyordu, hatta biliyordu...
Ayrıca zamanın bir şeyleri çözüğü falan yoktu, onu deneyimlemişti o zaten cepteydi ama zamanla yarıştığı şu günlerde başka bir şey yapması gerektiğini hissetti. Alkol alacağını tahmin ettiği için taksi ile gelmişti ve ayakkabılar iyice ayağını acıtır haldeydi. Utanmasa küçük bir kız çocuğu gibi kaldırıma oturup ağlayacaktı, hatta bu noktaya çok da yaklaşmıştı ama kendisini bazı zamanlarda frenlemeyi de öğrenmişti.
Gelen taksiyi gördüğünde elini kaldırdı ve boş olmasına şükrederek bindi. Bir şeylerin seyrini değiştirmesi gerekiyordu. Annesi ile ilgili bir şeyler olduğundan emin olarak telefonunu çıkardı çantasından. Aramalara defalarca kez yazdığı ismi bu sefer bambaşka bir sebepten tuşladı. İşinde çok başarılı bir kadındı ve ne yazık ki çok zamansız ölmüştü. Kısacık sürmüştü ömrü, bu kadar kısa bir hayata bu kadar başarıyı nasıl sığdırmıştı? Selin yine hayranı olduğu kişiyi incelemeye daldığında ölüm tarihini gördü. Bugüne kadar hiç ilgisini çekmemişti. Yaklaşık kırk gün sonra Sevilay Mertoğlu'nun ölüm yıl dönümüydü. Dokunsalar ağlayacak gibi hissederken Ali'yi düşündü. Öldüğünde ortalama 6 ya da 7 yaşlarında olmalıydı. Nasıl büyümüştü acaba? Annesiz, ilgisiz belki de sevgisiz... Babası yetmiş miydi ona?
Selin tekrar gözlerinin dolu dolu olduğunu hissettiğinde telefonunun tuş kilidini kapattı ve küçük çantasına atarak kafasını cama yasladı. Yolu izlemek her zaman ona iyi gelmişti, belki yine aynısı olurdu?
***
Ali babasının ani gelişen iş seyahatini duyduğunda ki bunu evin çalışanı söylemişti, elinde olmadan mutlu hissetti kendisini. En az bir hafta olmayacaktı ve bu birçok konuda sınırsız özgürlükler sunuyordu kendisine. Yine kafası tam ayılmamış bir şekilde köşkten içeri girdiğinde şarkı söyleyerek kendisini odasına attı. Pek düşünmezdi, ya da düşünmeyi reddederek yaşamayı çoktan öğrenmişti ama aklına takılan o kocaman bir çift göz neden durduk yere gözünün önünde beliriyordu ki? O kızda tanıdık gelen, annesini hatırlatan bir şey sezmişti. Bu çok saçma değil miydi? Hemen yan tarafındaki çerçeveye uzanıp dokunmaya kıyamadığı annesinin saçlarını okşadı. Her gece olduğu gibi resmine öpücük kondurup tekrar yerine yerleştirdiğinde, bu gece de yalnızca annesi ile uyuyacağı için mutlu hissetti. Günler, aylar belki de yıllar sonra mutlu hissediyordu. Bunun Haluk'un gitmiş olması ile doğrudan bağlantısı olabilirdi. Çok fazla sorgulamadan zaten açık tutmaya zorlandığı gözlerini kapattı ve kendisini huzurlu bir uykunun kollarına bıraktı.
***
"Selin neden bir şey söylemeden çıktın? Bir şey oldu değil mi?"
Selin bir yandan telefonu kulağına sıkıştırmış bir şekilde Tuğçe'nin sitemlerini dinlerken diğer yandan da açlıktan ölmemek için kendisine küçük bir tost yapabilmenin uğraşını veriyordu. Ama çok ısınan tost makinesine parmağını değdirdiğinde acı ile istemsiz bir çığlık atıp parmağını sanki iyileşeceğine inanıyormuş gibi dudaklarının arasına aldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ASLAN ve CEYLAN #Alsel#
FanfictionEline aldığı sarı büyük zarfa baktı... Hayallerini süsleyen, uzun zamandır gelmesini beklediği o gün neden düşlediği kutlama sevincini de beraberinde getirmemişti? Her bitişin yeni bir başlangıcı simgelemesi gerekmiyor muydu? Peki ama neden her şey...