Eren-kun'a hitaben -ara bölüm yorum cevabı-

37 1 4
                                    

Beyaz ve siyah, onlar boşluğu kapatıyorlarsa neden acaba ben siyahı göremiyorum. Gözlerimi açıp etrafa baktığımda siyaha dair hiçbirşey göremiyorum dünya haricinde. Hayatın bizim önümüze sunduğu seçeneklerde bile yalan varken, neden kendi seçeneğimi yaratmayayım. Eğer siyah ve beyaz, ying ve yang gibi dengeyi sağlıyorsa bu dünyada neden bukadar az siyah olmaya çalışan insan var? İnsanlar siyah olamayabilir belki çünkü her daim içlerinde onları yalana itebilecek bir parça vardır. Peki o zaman diyeceksin nasıl beyaz oluyorlar, eee yalan olan birşeyi yalan olan birşeyi gerçek ile örtemeyeceğimize göre "yalan + yalan" yaparak dolaylı yoldan onlara gerçeği sunuyoruz. Şimdi de şunu dersin "yalan + yalan nasıl dolaylı yoldan gerçek oluyor" diye. Şöyle cevap vereyim.


Bunun tam olarak bir cevabı olamaz. Tıpkı "Sofie'nin dünyası" adlı felsefe tarihi ile ilgili yazılan kitaptaki gibi. Kimsin sen?


Bu soruya cevap verebilirmisin?


Normalde kılasik bir insan bu soruya şöyle cevap verir, beyazın onu hükmetmesine, hayatın onu bir piyon gibi oynatmasına izin veren bir insan -Ben Ayşenur Sönmez- veya -Ben Furkan Taş- gibi sadece kendi ismini, kendi benliği zanneden bir insan bu sorunun altta yatan anlamını bilemez. Kimsin sen? sorusu aslında ona kendi benliğin ne, yalan bir maske misin yoksa gerçek benliğinin farkında bir kişimisin. Ben de kendime bu soruyu soruyorum. Aynanın karşısına geçip Ben kimim? diyorum. Ben acaba Petek Akçaoğlu muyum yada Aslı Karamelek veya Gölge veya Gerizekalı...


Bana takılan okadar çok isim ve hakaret var ki, sadece onlara gerçekleri söylüyorum, hayata karşı kendi elimi oynuyorum, kendi hayatımın joker kartının farkında olduğumdan. Ama biliyormusun ben aynaya geçip Ben kimim? diye sorduğumda verecek bir cevabım olmuyor. Şahsen kendim  benliğimi arıyorum. Hislere sahip olduğumun farkındayım ama o hislere verebilecek bir ada sakip değilim, ne hissettiğimi bilemiyorum. Özünde nasıl bir kişi olduğumu bulamıyorum sadece anlayamadığım hislerime bırakıyorum davranışlarımı çünkü bu işi beynime bırakırsam, kendimi bir anda o beyazlardan biri olarak bulabilirim. Ruhum tuhaf bir biçimde yorgun, acı çekiyor hemde dışarıdan normal olan bir hayata sahipken. Ruhumu, gerçekleri, hisleri hepsinin kavramlarını ben AŞK denilen 3 harfli bir kavram zannederken sadece bir hoşlantı olduğunu sonradan anlayan ama onu aşk zannederken de karşıdaki şahıs için önemsiz, benim için kaderimdeki büyük değişikliyi sahlayan bir yıkılış sayesinde, yediğim kazık sayesinde yalanlara doğru çekilirken bana arkadan seslenen gerçeği son anda duyup geri dönme kararı aldığım vakit, işte bu beni diğer insanlardan ayıran bir özellik oldu. Fabrika hatası olmamı sağladı belki ama yalan bir mutluluk sahibi olacağıma, gerçek acılar daha iyi hissettiriyor işte buna eminim.


Hani yazmışsın ya " Beyazın dışladığı şey siyah değildir beyaz ve siyah asıl hep orda olan ve kimsenin umursamadığı boşluğu kapatırlar beyaz insanlar ile siyah insanlar ne kadar zıt görünseler bile aslında boşluğu kapatırlar ve ben şahsen o renklerin uyumsuz bir şekilde karışmasıyla oluşmuş biriyim benim gözümde hepsi tek bir renk olan lekedir"


Evet hep oradalar ama esas kimse bunun farkında değil. Onlar beyaz dünyalarında gömülmüş yaşıyo iken, ben ve belki benim gibi düşünen kimseler siyaha doğru yaklaşmaya çalışıyoruz. Gün geçtikçe daha koyu bir ruha, daha iyi bir zihne ve daha acı birer gerçeklere sahip oluyoruz.


Renkler konusuna gelirsek. Her insanın kalbinde bir renk vardır, bazı kişilerin hatta karışım birer renge sahiptir. Çevreme baktığımda renk olarak kırmızı-turuncu-mor özellikle bu 3 rengi görüyorum. onlar kalplerinde bu 3 reknten birini taşıyıp aynı anda etrafa onlarca temiz, bence çok kirli olan beyaz bir aura yayıyormar. Birde beim gibi bazı kişilere bakıyorum. Yeşil veya mavi ama genelde yaşil bir kalbe ve gün geçtikçe kararan, onlara göre kirli, bana göre daha temir bir karanlık aura yayıyorlar. Ben kendim ile ilgili birşey biliyorsam ben kalbimi tıpkı gözlerim gibi kat kat maviye ve onun her tonuna ait tutuyorum. Ben kalbimi mavi, auramı da elimden gelen mümkün olan en karanlık aurayı yayıyorum. Gözlerim gibi kalbimde laciverte de yer varken buz mavisine de yer var.


Eğer benliğini çok renkli buluyorsan, daha doğrusu kendi sayfandaki bir leke görüyorsan kendini bunlar ile kabullen çünkü bunlar senin kendi kusurların ve insan önce kusurları ile yaşamayı bilmeli. Benim de kusurlarım var hiçbir insan mükemmel değildir ama ben kusurlarımla bir döngü halinde kabullenerek yaşıyorum. Kendin eğer bu kusurlarını kabullenirsen gerçeğe 1 adım daha yakınlaşmış olacaksın.


Unutma kusur kötü birşey değildir, o kusurlar seni diğer kişilerden ayırır, esas büyük olan bunu farkedebilmek ve bu kusurları yalanlar ile ortmeye kalkmamak.


Heri insan kendi seçimlerini başında yapar önemli olan, sen ne tarafta yer almaya karar vericeksin.


Temiz görünen ama kirli olan beyaz mı, yoksa kirli diye leke atılan ama aslında temiz olan siyah mı?


Seçim senin...



GölgeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin