Bölüm 2

200 40 10
                                    

"Toprak!"

Arkadan gelen sesle kalp atışlarım hızlanmıştı. Poyraz' ın elini bırakarak arkamı döndüm. Emre ateş püsküren gözleriyle bana bakıyordu. Tam ağzımı açmış konuşacakken Emre hızla yanıma gelip kolumu sertçe kavradı. Bu sertlik canımı acıtmaya yetmişti.

" Sabahtan beri seni bekliyorum." Derken gözleri Poyraz' a kaydı. " Bu kim?" Sesindeki ifade biraz sitemli biraz da imalıydı. Ve bu benim kalbimi gerçekten kırmıştı. Son zamanlarda bedensel yaşadığım sıkıntıların yanında ruhsal olarakta rahatsızdım. Teyzemler evlilik öncesi olur böyle şeyler diyip geçiyorlardı. Ama öyle değildi. Hissediyordum. Son zamanlarda artan hastalıklar yüzünden doktora gitmeye çekiniyordum. Sanki hastalık değilde kullanacağım ilaçlar beni öldürecekti. Belki de gereksiz bir kuruntudan ibaretti tüm bunlar. İnsanlar hayatlarının en çok bir kısmında ölümü daha çok hatırlamaz mıydı. Belki de bende o dönemlerden geçiyordum.

Karşımda bana arsızca bakan Emre bakışlarını Poyraz' a çevirince araya girmem gerektiğini fark ettim.

" Emre yeter! Gidelim." Sertçe çıkışınca ikiside hayretle bana baktılar. Bu tepkilerine karşılık ilk başta yanaklarımın daha sonra tüm vücudumun yandığını hissettim. Poyraz' a teşekkür ederek bir yandan da Emre' yı çekiştirerek oradan ayrıldım. Düğün arefesi onu zor durumlara sokmak istemiyordum. Emre'ye gerekli bir açıklama yaparak asıl konumuza gelmiştik çok şükür. Emre cebinden çıkardığı alyansı parmağıma geçirdi. İçim o an kıpır kıpır olmuştu. Sevdiğim hayran olduğum adamla evlenecektim. Dünyada mutluluk verecek daha ne olabilirdi ki? Mutlulukla kollarımı boynuna doladım. O anda yine olan olmuştu. Başta sanki iki demiri birbirine vurarmışcasına çıkan çınlama sesi ve ardında keskin bir ağrı. Evlilik öncesi stresten diye düşünüyordum ama o an sadece huzurlu ve mutluydum. Ne olmuştu ki şimdi. Yorgunluktan mıydı? Bilmiyordum. İştahsızlık beni iyice zayıflatmıştı. Aslında neredeyse emin gibiydim sebebinin farklı olduğuna. Ama tek bir şey tüm tezlerimi eritiyordu. Korku. Korkuyordum. Çok çok fazla. Ölüm korkutucu geliyordu bana. Hastalanınca hep ölüyor muydu ki insanlar. Neden sürekli içimden ölücekmişim hisleri hücum ediyordu ki beynime. Başımda ki ağrı geçince kafamı kaldırıp Emre ye baktım. Onu da korkutmuştum.
Sessizce "Özür dilerim." dedim. Neden özür dilediğimi de bilmiyordum. Emre yavaşça oturduğumuz banktan ayaklandı.

" Hadi doktora gidiyoruz." Bian nefesim kesildi sandım. Gitmek istemiyordum. Sesli bir şekilde yutkundum. Emre değişen yüz ifademi görmüş olmalı ki alay edercesine yüzüme baktı.

" Yoksa... sen doktordan korkuyor musun?" Emre'nin sözlerine gülesim geldi bir an.

" Ne alakası var Emre yaa. Evlilik öncesi stresten başka birşey değil." dedim hafiften gülerek.

" Hadi tamam. İnandım say sen. Bugün gelinlik bakmaya gideceğiz. Unutmadın değil mi?"

Unutmuştum. Tamamen aklımdan çıkmış gibi değilde sanki hiç böyle bir konu konuşmamışız gibi. Ne zaman söylediğini bile hatırlamıyordum. Emre'nin yüzüne bakarak tebessüm ettim.

"Deli misin? Tabi ki unutmadım."

" Tamam o zaman seni eve bırakıyım ben. İşlerimi hallettikten sonra, akşam dört gibi gelirim seni almaya."

Bende onu onaylayarak başımı salladım. Ama hâlâ aklımda son zamanlardaki yaşadıklarım vardı.

***********

Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte gözlerimi açtım. Saat altıydı. Alarm çalmadan erken uyanmıştım ilk kez. Çünkü bugün hayatım boyunca asla unutmayacağım tek gündü belki de. Huzurlu bir şekilde gülümsedim. Mutluluk buydu. Huzur buydu. Sevdiğim, aşık olduğum adamla hayatlarımızı birleştirecektik. Derin bir nefes alıp geri verdim. Yataktan kalkıp lavaboya gittim. Yüzümü yıkandıktan sonra aynaya baktım. Normalde sabahları yüzüm çirkin gözükürdü. Yüzüm ve gözlerim balon gibi olurdu. Ama bu gün diğer günlerin aksine daha güzel gözüküyordum. Ne kadar şanslı olduğumu düşünerek banyodan dışarı çıktım. Tam pijamalarımı çıkarırken kapı hızla açıldı. Gelen yengemdi. Şaşkınlıkla yüzüme baktı. Bende karşılık olarak şaşkınlıkla yüzüme baktım.

Ölsem De Sever Misin..? Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin