Melatonin

170 7 0
                                    

            Pat, pat, tap, pat, tap, pat, tap, pat. Bir çift uzun parmak açık renk kot pantolonla sarılmış bacaklar arasında gri, mermer oturakta birbirlerini tekrarlıyordu. Hep aynı, bir saniye gecikmeden; sağ, sağ, sol, sağ, sol, sağ, sol, sağ. Camı tırmalayan yağmur damlaları ve hışırdayan gazete kağıtları arasındaki olağanüstülüktü bu kısa ritim.

            Arkasına ciddiyetle yaslanmış, yüzlerine silinmiş birer ifade ve cansız dudaklar fırçalamış bir avuç insan topluluğu arasında omuzlarını düşürerek önüne eğilmiş kızı hemen seçebilirdiniz. Kuzguni siyah saçları yanaklarının kenarlarından tel tel sarkmış, yüzünün ortasında en az gökyüzü kadar mavi iki iris bulunan bu kızı vagona attığınız ilk adımda fark edebilirdiniz.

            Bu sırada bir çift topuklu ayakkabı üzerinde, kadife paltosu dizlerinin hemen altına uzanan birisi henüz zemine ilk adımını atmıştı. Tereddütsüzce kızın yanındaki oturağa yürüdü, cilveli bir sırıtışla bordo üstünü savurdu ardından bacak bacak üzerine atarak yerleşti. Arkasına yaslandığında gözleri hala kızın üzerindeydi. Ritim bir an için kesildiğinde kız guruldayan midesine elini götürerek arkasına yaslandı. Dün sabahtan beri hiçbir şey yemediği henüz aklına gelirken yüzünü kısa bir şekilde buruşturdu.

            “Aç mısın?” Tok, ancak incelmeye yüz tutmuş bir erkek sesiyle sonunda gösterişli adam vagona girdiğinden beri ilk kez kızın dikkatini çekebilmişti. Kız başını tereddütle çevirdi.

            “Evet.”

            “Okula gidiyorsun değil mi?” Gözleri hafifçe kızın sırtındaki acı yeşil sırt çantasına kaydı.

            “Evet. Tanışmış mıydık?”

            “Sanmıyorum. Ciddi bir moda katliamcısıyla ilk kez konuşuyorum.” Kız başını hafifçe arkaya attığında aralanan dudaklarında belli belirsiz bir gülümseme belirdi. Sakalları yeni biten adamı detaylı bir şekilde süzdü.

            “Üzgünüm ancak beni eleştirecek durumda değilsiniz.” Adam kendisini geri çekip elini şaşırmasının etkisiyle açılan dudakları üzerine götürdüğünde beyaz, kumaş eldivenini ilk kez göstermişti.

            “Kabalaşma.”

            “Yalnızca gerçekler.” Ellerini masumiyetini göstermek istercesine bir an için başının yanına kaldırdı.

            “Dünyanın sorunu bu. Çok duygusuz, renksiz ve ahenksiz.”

            “Bence siz bu boşluğu kendi açınızdan doldurmuşsunuz.” Kız arkasına yaslanıp dünyanın geri kalanı gibi kollarını göğsünde birleştirip bacak bacak üstüne attı. Ancak gülmekten kendini alıkoyamıyordu.

            “Bak sana ne diyeceğim.” Gözleri hafifçe adama kayarken tekrar camdan düşen yağmur damlalarına döndü. “Bana çok kaba davrandın ama okula aç girmene izin vermeyeceğim. Bir yabancıdan belki yemek kabul edersin.” Eli paltosunun iç cebinde dolaşırken alüminyum folyo ile kaplı kabarıklığı kıza uzattı. Kız bir an için durdu. Aklından milyonlarca şey geçiyordu. Normalin aksine o anı değerlendiren somut bir düşünce değil. Mutlak değerlerin dışında bir şey. Belki de adı minnettarlıktı ancak o bunu bilmek için dünyaya oldukça geç kalmıştı.

            “Teşekkürler.” derken tanımadığı o standartların dışındaki adamdan yemeği aldı. Adam gülümseyip kalkmak için toparlanırken bir an durdu.

            “Ah, her sabah trenle mi gidersin okula?”

            “Evet.” derken kızın parmakları ambalaj üzerinde oynamaya çoktan başlamıştı.

            “İsmin neydi?” Şüpheye düşerek durdu. İsim birisine bağlanmak için en iyi yoldu, bu sebeptendir ki isimlerden pek bahsedilmezdi. Birkaç saniye düşündükten sonra kaşlarını hafifçe çatıp tereddüt etti.

            “Rachel.”

                                                                       ***

            Havayı ciğerlerinde tutup oksijenin tadına vardıktan sonra bir buhar küpüyle dudakları arasından teslim ediyordu. Sanki bir an için içinde bir şeyler kıpırdamaya başlamıştı. Hafif bir sırıtışla gözü okul koridorunda devletin  her yere astığı ve sürekli tekrarladığı afişlerinden birine kaydı. Gri fonun ortasında mavi ve kahverengi aralıklarla bir dünya, hemen önünde takım elbiseli ebeveynlerle birlikte çocukları, üzerindeyse artık o kulakları tırmalamaya koşan slogan; Bugüne sahibiz.

            Sınıfa girerken sandviçten aldığı son ısırıktan sonra alüminyum folyoyu buruşturup çöpe attı. Normal damak tadının aksine bu sandviç daha leziz bir iz bırakmıştı nefesinde. Yerine yerleşirken zilin sesi sınıfı doldurmaya başlamıştı. Derslere tarihle başlamanın günün kalanı için kararlarına etkisi olacağı için Mrs. Wiress sınıfa alçak topukluları üzerinde gözlüğünü düzelterek girdi. Göğsüne bastırdığı kitaplarını masanın üzerine sessizce koydu.

            “Bugün kıyısından döndüğümüz 4.Dünya Savaşı’ndan bahsetmeye devam edeceğiz sınıf. Lütfen kitaplarınızın 134.sayfasını açın.” Kağıt hışırtıları arasında sessiz birkaç dakika ardından masasının hemen önüne yerleşen Mrs. Wiress ellerini kucağında birleştirdi.

            “3.Dünya Savaşı soğuk bir savaş dönemi olarak geçtikten sonra durulmayan ülkelerden bahsetmiştik. Hepinizin gerçekleşmeyen 4.Dünya Savaşı’yla ilgili bilgili olduğunuzu düşünüyorum.” Sınıftan ses çıkmayınca arka sıralara baktı ancak herkes ifadesiz bir şekilde Mrs. Wiress’ı izliyordu. Sonunda Rachel elini kaldırdı ve onay aldıktan sonra ayağa kalkıp konuşmaya başladı.

            “4.Dünya Savaşı’nın başlama etaplarındaydı sanırım. Dünyada boy gösteren kriz ve doğal denge bozuklukları sebebiyle bilim adamları bir nokta koymaya karar verdi. Adını tam olarak hatırlamasam da Dünya Bilimleri Topluluğu kuruldu. Belirli kişiler toplandığında konseyden çıkan kararla 4.Dünya Savaşı durduruldu ve melatonin isimli kimyasal tüm dünyanın dört bir yanına dağıtıldı.”

            “Mükemmel Mrs. Ward. Ekleyeceğiniz bir şey var mı?”

            “Melatonin duygu köreltici bir kimyasaldır.” Bir an için Mrs. Wiress’ın gözlerinde bir çift çakmak çaktı.

            “Duygu köreltici değil. Mantığımızı ön plana atan bir kimyasaldır Mrs. Ward. İlginiz için çok teşekkürler, sizinle bir dakika dışarıda konuşabilir miyim?” Rachel ürkekçe geri çekildi ancak karşı gelemeyecek kadar itaatkardı. Başıyla onayladıktan sonra Mrs. Wiress’ın önünden dışarı çıktı. Kapının arkasından kapanması üzerine geri döndüğünde Mrs. Wiress cebinden çıkardığı şırıngayı Rachel’ın boynuna bir an düşünmeden batırdı ve içindeki sıvıyı damarına boşalttı. Kız sendeledikten sonra dizleri boşalarak yere uzandı.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Dec 08, 2013 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

MelatoninHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin