baby, don't hold out (it's cold outside)

10.6K 468 163
                                    

yorkshire dales / / yılbaşı arifesi / / 2013

"Bunun olduğuna inanamıyorum."

Harry çaresizlikle bakan yeşil gözlerini buğudan dışarıyı göstermeyen cama dikti. Kar Yorkshire'e bu sefer fena düşmüştü; lanet olası bir orman çiftliğindeydiler, etrafta kardan başka hiçbir şey yoktu, ellerindeki tek seçenek dağın ortasındaki kulübeye saklanmaktı ve bahsedip durduğu ikinci şahıs Louis Tomlinson'ın ta kendisiydi.

Siktiğimin karması.

Eğer Louis, Harry o lanet olası liseye adımını attığından beri hayatı ona zindan etmeye çalışmamış olsaydı, onun beraberliğinden biraz da olsa haz alabilirdi. Ama çocuk yürüyen belaydı. Okula geldiği ilk gün kafasına bir futbol topu atmış, dolabını sütlü krema ile doldurmuş, ödev notlarını çalmış, hatta ve hatta sırf pislik olsun diye ablası Gemma ile flörtleşmeye bile kalkışmıştı.

Sorunun ne olduğunu bilmiyordu. Louis'nin amacı ona zarar vermek ya da bir çeşit kabadayılık taslamak değildi. Ama -tanrı bilir neden- hayattaki tek prensibi Harry'yi sinir etmekti.

Ve bu konuda yıllardır başarılıydı.

Bu soğuk kış günü, bir dağ başında kalakalmalarının sebebi de tabii ki oydu; Harry'nin ensesinden aşağıya bir avuç kar atmıştı, Harry de onu kovalamaya başladı, sonra onun üzerine düştü ve yuvarlanmaya başladılar. Niall'ın dinmeyen kahkahaları duyulmamaya başladı. Bir de baktılar ki kaybolmuşlar.

Ne hoş bir hikaye, değil mi?

Şimdi gidip onu öldürecekti.

Mutlu son.

"Hadi ama!" Louis neşeyle -ah,evet neşeyle- cırladı. "Bu hayalindeki balayı değil miydi?"

Harry derince bir nefes alıp, tırnaklarını tahtadan yapılma pencere pervazına geçirdi. Onu şömineye atıp yakmalıydı -evet bir şömineleri bile vardı, tanrı aşkına louis onun hayalindeki balayını nereden bilebiliyordu-.

"Sen..." Harry burnundan soludu. "Sen bu gezegene adımını atmış, en sinir bozucu yaratıksın."

Louis'nin gözlerinin kenarları kırıştı. "Sen de sırık gibi bir şeysin ama ben şikayet etmiyorum."

Harry ağzını açtı, sonra kapadı, sonra... Biraz durakladı. Ne diyeceğini bilemiyordu. Adam o kafayı yesin diye doğmuş gibiydi. Onları dağ başında kurtlara yem etmişti neredeyse ama bu bile zeytin yağı gibi üste çıkmasına engel olmuyordu.

Ha, bir de; bugünün yılbaşı arifesi olduğundan bahsetmiş miydi?

Gökyüzünde bir yerde kimler eğleniyor bilmiyordu fakat bu yılbaşını kaderin kuklası -ya da ne boksa- olarak geçirmeyecekti.

"Ben gideceğim." dedi kendini yaslandığı pencere pervazından ittirip. "Gruptan fazla uzaklaşmış olamayız."

 Uzun bacakları daha sözünü bitirmeden onu kulübenin tahta kapısına yetiştirmişti bile. Elini kapıya attı ve-

Ve -Louis onu tuttu. Ve -sonra çekti. Ve -göğsü onunkine çarptı. Ve -vay canına louis yakından çok güzel görünüyordu. Ve -nefesi Harry'nin yüzüne çarptı.

Ve -hayır. Hayır. Onun dudaklarına bakmadı. Azıcık bile.

 "Dışarıya çıkarsan iki adım sonra dünyanın en saçma kardan adamına dönersin." diye konuştu Louis, son iki saattir gösteremediği tüm ciddiyetle.

Harry ona bu kadar yakın olması karşısında birşey hissetmemeye çalıştı. Birkaç derin nefes alıp, dudağının içini ısırdı. "Neden saçmaymış?"

Baby Dont Hold Out (It's Cold Outside)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin