Yazmak için nerden, nasıl başlanır çok bilmem, çok beceremem sayın üç nokta, fakat bildiğim bir şey varsa o da hayatımın, insanın ne olduğu, ne boka yaradığını kavramaya çalışmakla geçtiği ve olanca çabama rağmen hala bir atom boyu yol kat edemediğim gerçeğidir. Nedeni ise çok basit olmakla birlikte bir o kadar da karmaşık: İnsanların farklılıklarındaki büyük aynılık.
Bunun ne anlama geldiğini anlamalısın sayın üç nokta, aksi halde birazdan gelecek olan tüm veryansınları üzerine alınacaksın, hatta alınmalısın. Ve bence ben de yazdıklarımdan alınmalı, hatta senden önce küfretmeliyim kendime.
Sayın üç nokta, bilmeni isterim ki sana üç nokta diye hitap ediyor olmam bir tesadüf değil, ona çok benziyor olmanla alakalı. Çünkü senin de diğer tüm üç noktalar ve iki ayaklılar gibi, varlığın yanındaki kendin gibi olanlara mahkum durumda. Sen sayın üç nokta, bayağılık içinde var olmakla cebelleşiyorken, dünyada nokta olabilecek kadar tek ve net olan türdaşların sayesinde ayakta duruyorsun. Mesela onlar senden nefret ediyor ve laboratuvara sığınıyor, orada tabiatıyla var olan maddelerle bir gün biri mesela ütü yapıyor, sen ise onu tüketiyorsun. Yetmiyor, ütüsüz giyinmeyi büyük bir ayıp olarak nitelendiriyorsun mesela. Ve bu kurala uyunca var oluyorsun o nokta yığınları arasında, tutuluyor, tutunuyorsun. Bir eş ediniyorsun o üretilenlerin paraziti olarak, meslek, anlam, hayat ediniyorsun kendine. Ve aslında gerçeğe bakmak istersen üç nokta, edilgensin. Etken olmak gibi bir meziyetten mahrum olduğun için diğer noktalarlasın. Her biri birbirini doğuran, ilk doğuranın ise seni dışarıdan bir kalemle var ettiği bir edilgensin. Bu ne kadar aşağılık bir şey farkında mısın? Edilgensin ama kendini her şey sanmaktan da geri duramıyorsun. Bir başka el ile var olmaya mahkum olduğun halde hem de, noktalarla devinim kurmaya çalışıyorsun.
Sayın üç nokta, seni uyarmıyorum ben, Tanrı sana acıyıp, uyarıcılar göndermiş olabilir fakat benim sorunum seni edilgen kılan kağıt, kalem ve el ile. Sen aslında benim için hiçsin. Dilediğince her şey olduğunu hissedebilirsin, hiçliğinin en büyük kanıtı olur bu, bilmelisin. Fakat benim bu problemle baş edebilmem için senin bir şeyler yapman gerekiyor. Düşünmen, ve biraz omurga sahibi olman ve biraz dik durman ve biraz gücü reddetmen ve biraz senden başka noktaların olduğunu bir kez kavrayış içine girmen, adaletin merhametten daha yüce bir erdem olduğunu anlaman ve bunu kendinde bir öğrenim, bir kazanım haline getirmen gerekiyor. Çünkü üç nokta kardeşim, dünya dönüyor, zaman geçiyor mazlumlar gün geliyor zalim oluyor, zamanın zalimlerine sen zulüm ediyorsun, gün geliyor başka mazlumlar sana zulüm ediyor ve buna hayatın akışı diye bir kılıf uyduruyorsun. Üç nokta gibi boş ve anlamsız ve edimsiz bir kılıf bu aslında. Zalimlerin zulümlerine karşı koyduğun tepkiyi vicdanına ve egona koymayı bir türlü beceremiyorsun. Adaleti en adil olmayan şekilde işletmen de, yine bundan. Sevgili ama pek saygısız üç nokta, kusura bakma ama temeldeki sorunsal şu, sen güdülenimlerinin esirisin ve içine çektiğin her oksijen molekülü buna hizmet ediyor. Düşünce, güdülenimlerinin arkasında kaldığı andan itibaren el attığın her iş sarpa sarıyor. Her yandan AH'lar arşa çıkıyor. Sen sayın üç nokta, düşünmüyor, içindeki doymaktan habersiz canavara ha bire kurbanlar sunuyorsun. Sanıyorsun ki, mutlu olunca o, sen öne geçiyor ve hayatının anlamını yeniden keşfediyorsun. Bilmelisin ki sayın üç nokta, Tanrı dışında hiç kimse kurban istemez. İçindeki canavar erişmekten daha fazla istiyor, hasret kalmayı, ulaşamamayı ve tanrı olmaktan daha fazla istiyor kul olmayı. İçinde olan bu çelişkiyi derhal bitir lütfen ve unutma üç nokta, bir gün sana hayat veren güneş seni ve üzerinde yaşadığın gezegeni yok edecek. Geriye hiçbir şahit, hiçbir nesne yahut mezar taşın veya kemiklerin bile kalmayacak.
... Devam ediyor üç nokta
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Boş
General FictionYaşanan gerçeklerden daha iyi bir hikayeyi yazmak için Tanrı olmak gerekir