Bölüm 11

305 109 8
                                    

Hero, deniz kıyısında ıssız bir kulede yaşlı bir kölenin kontrolü altında yaşıyordu,üstelik Leandros'un yaşadığı şehirle aralarında geçilmesin gereken deniz vardı. Fakat Leandros, aşkı uğruna her şeyi yapmaya hazırdı. Buna gece karanlığında yüzerek denizi geçmekde dâhildi.

"Güzel kız... Geceleri uyuyamıyorum... Geceler uyutmuyor beni; hayalin, odamda dolaşıyor, ben de onun peşinde... Bağırıyorum. Duyuyor musun beni?
Hero, SENİ SEVİYORUM!
Senin sevgin uğruna sana geleceğim, yüzerek azgın dalgaları yaracağım. Azgın dalgalar arasından beni çıkarır, kurutur, kucağında uyutur musun bebeğim? Deniz gemilere geçit vermez olsun, isterse cehennem yangınıyla tutuşmuş olsun, senin için, yüzerek sana geleceğim. Denizin derinliğinden, saldırgan dalgaların köpüklü hışırtısından korkmayacağım; yemin ederim seni seviyorum Hero!

Taşısın Sestos'un dalgaları, gece çökünce beni, aşkından sırılsıklam olmuş bedenimi, sana... Sıcacık koynun, benim mezarım olsun; dudaklarında öldür beni, cesedimi at gözlerinin derinliklerine, bırak bedenim aksın gözlerinden, cennetin ölümsüzlük şalelerine doğru... Bırak... Bırak... Bırak âşık olalım, ben denizin karşı tarafında yaşıyorum...
Sen geceleri benim için aydınlat, bir ateş yakıp, kulenin tepesine bırak ki ben o ışığı yol gösterici yıldız gibi izleyip, bir sevda sandalında kürek çeker gibi karanlık denizi yarıp, sana geleyim. Senin her ateşin, benim yol gösterici yıldızım olsun. Yemin et Hero'm, yemin et, bu bizim yeminimiz olsun.

Ama dikkat et uğuldayan denizin rüzgârı söndürmesin ateşini, yoksa ölürüm! Zeus'un dalgaları öldürür beni; sen beni sessiz gecelerde beklerken, sessizce vurur kıyıya cesedim.
Adımı sormuştun; öğren işte, adım Leandros'dur ve ben şimdiden kendimi güzel rahibe Hero'nun eşi diye kabul ediyorum.."


O akşam yaşadığı şehre geri döndüğünde sahile inerek denizi seyretti Leandros... Gözleri ise denizin ortasındaki kuleyi arıyordu... Rüzgâr birden şiddetini arttırmış, bulutlar ayı ve yıldızları kapatarak, ortalığı karanlığa boğmuştu bir anda. Issız kulede köle ile birlikte oturan Hero, endişe ile dışarıyı izliyor, hissediyordu Leandros'un gözlerini; sahilin karşı tarafından buraya kuleye bakıyordu, emindi bundan, bu sabah ettiği yemini ispatlayacağından emindi. Leandros, Hero'nun deli aşkıydı, Hero için tanrılara baş kaldırabileceğini hissediyordu, ilk bakışı yetmişti bile güzeller güzelinin kalbini eritmeğe.
Yaşlı köle Maria'ya dönüp

"Bu korkunç gecede kim bilir kaç balıkçı yolunu kaybedip, evine dönemeyecek. Bence karanlıkta yolunu kaybeden denizcilere yol göstermek, onları felaketten kurtarmak için kulenin üstüne bir ateş yakarsak Aphrodite'i de sevindirmiş oluruz" dedi Hero.Aslında bu leandros içindi.

Yaşlı köle, Hero'nun bu isteğine karşı gelmedi; kalktı ve bir ateş yakarak onu kulenin tepesine, görünen bir yere koydu. Kulenin tepesinde esen rüzgâr, alevi canlandırdı ve daha da yükselterek etrafını aydınlattı...

Yaşlı köle Maria, kulenin tepesine ateşi yerleştirdikten birkaç zaman sonra, Hero'nun duyduğu bir ses kalbini güm güm attırmaya başladı. Denizin üzerinde esen rüzgâra karışan, uğultulu bir ses du- yuyordu; kulenin tepesine çıktı... Etrafı aydınlatan ateşin yanında, kulaklarını uğultulu denize verdiğinde,
"Herooo!!! Herooo!!!" seslenişini duydu; biri gerçekten de Hero'ya sesleniyordu,sesi rüzgâra karışmış buğulanıyordu. Denize doğru baktı,dalgalarla boğuşan birini gördü; bu Leandros'dan başkası olamazdı; onu,yaşlı köle Maria da görmüştü.
Kuleden aşağıya inerek, genç delikanlının kıyıya çıkabilmesi için yardım etti ve onu Hero'nun odasına çıkardı. Leandros yorgunluktan bitkin ama sevdiğini görmekten mutlu bir halde genç rahibeye sarıldı.

Neler olduğunu anlamayan yaşlı köle Maria, iki aşığı yalnız bıraktı. Gömüldü sessizce eşinin kollarının arasına Leandros; harcadığı çabadan dolayı göğsü kabararak nefes alıyordu. Akıyordu saçlarından damla damla, denizin köpüren suyu. Kulenin başka bir odasına götürdü Hero Leandros'u;kurulayıp,temizledi onun tüm gövdesini, yok etti her yanındaki deniz kokusunu; hoş kokulu gülyağıyla ovaladı onu, sonra sarıldı ona, saçlarını okşadı.
Göğsü hala yorgunluk soluklarıyla inip kalkarken fısıldadı Leandros'a Hero:
"Kocam! Kimsenin katlanamayacağına sen katlandın... Dediğini yaptın, yardın karanlık gecelerin kör dalgalarını... Bana geldin... Gel kucağıma Leandros, unut çektiklerini..." daha bu sözleri söylerken çözdü kemerini, dokundu kutsal bakirenin pamuk tenine Leandros.

Tanrıları kıskandırırcasına dolaştırmaya başladı parmaklarını Hero'nun ateşli dudaklarında...

Onlar sevişirken, ne el ele tutuşup halka olanlar dans etmişti düğünlerinde, ne de şarkılarla getirilmişlerdi gerdek odasına. Ne baba vardı, ne de anne düğün şarkısı söyleyen; tersine, gerdek saatlerinde yatak onlara sessiz bir mabet olmuştu.

"Ne yaptım ben!" Çığlık çığlığa ağlamaya başladı Hero, ışıldayan kar beyaz yatağının üzerinde akan günahkâr kanı gördüğünde,
"Ne yaptık biz! Ne yaptım ben!"
"Şşş...Ağlama meleğim. Biz sevdik. Demiştim sana, kadın ve erkeğin birleşmesidir öpüşmeler"
"Ben yeminimi bozdum... Bu bedeni ölümsüz tanrılara kurban için saklarken, kendimi ölümlü bir insana verdim... Tanrılar bizi affetmeyecek"

"Hiç bir Tanrı bir şey yapamaz; görmüyor musun Zeus'un denizini aşıp da geldim sana... Kollarımı hissetmediğim halde,tuzlu suyu midemde hissettiğim halde, geldim sana... AŞK, tanrıları bile durdurur. Aşkın ne olduğunu görmüyor musun sevgilim? Bu, aşktır. Aşk, şu gözyaşlarındır işte!"

"Görüyorum... Görüyorum.." dedi Hero, pişmanlığa karışmış hüzünlü gözyaşlarıyla, Leandros'un denizin tuzlu suyundan kurumuş saçlarını okşayarak.
"Görüyorum, aşk sensin... Gecenin ortasında, denizin göbeğindeki ıssız kuleye kulaç atan sevgilim! Sen aşksın, aşk sensin! Sen... Sen... Sen her şeysin. Aşktan bile güzel bir şey; o peri kızının masallarından bile güzel"
"Unutma, eğer bir gün" dedi Leandros, Hero'nun göğsüne dayadığı başını kaldırarak,
"Unutma! Eğer bir gün alırsa tanrılar seni benden... onları, güneş batıp da tekrar doğuncaya kadar, seni bana geri vermeleri için uyaracağım. Eğer, güneş batar ve yeniden doğar ama ben seni göremezsem, cenneti bulur, tüm meleklerini öldürürüm; ta ki seni bana geri verene dek tanrılar!"

"Ne diyorsun sen Leandros!" dedi Hero, Leandros'un ağzından çıkan, Şeytan'a bile yakışmayacak bu sözleri duyduğunda.
"Ne öldürmesi? Ne diyorsun? Tanrılardan korkmuyor musun?"
"Korkmuyorum sevgilim! Korkmuyorum... onlar korksun, seni benden alırlarsa!"
"Lütfen Leandros sus" dedi Hero, uzun ince zarif parmağını, Leandros'un dudaklarına dokundurarak.
"Böyle şeyler söyleme beni korkutuyorsun. Hissetmiyormusun bizi esir almış aşk tanrısının sıcaklığını içinde? Ona saygısızlık ediyorsun"

Mum ışığının aydınlattığı odanın içinde, sessiz gecenin karanlığında sevişen gençleri dinliyordu yaşlı köle Maria;kapının arkasından duyduklarına ve gördüklerine hala inanamıyordu.

Demek ki her şey gerçekti, Mousisi'n dedikleri doğruydu. Bu kapının hiç açılmaması için, iki gencin ölene kadar o odanın içinde sevişmeleri bitmesin diye yalvarıyordu, kırışmış dudaklarıyla tanrılara.

Çünkü Maria gerçekten Hero'nun içinde bir Şeytan'ın yaşadığına inanmıyordu...
Aphrodite'nin kulenin içinde beslediği kutsal bakire Hero'nun günü yaklaşıyordu... Maria her gün kâbuslarla uyanmaya başlıyordu. Her kâbusta, yaşlı kalbini ovalıyordu durmaması için.

Hero'nun o günü bildiğinden habersiz, uzaklaştı Maria kapının arkasından.
"Korkutuyorsun beni Leandros, sus!" Hero bağırdı son kez.
"SUS!... Sus Leandros. Bak, görüyor musun ben bu odada yıllardır yaşadım, sadece bahar geldiğinde çıkabiliyordum dışarı... Odamın nasıl yalnızlık koktuğunu görmüyor musun? İçine çek nefesini,hissedeceksin yalnızlığımı... Sen her şeyimi unutturdun bana; ne Sestos,ne de Aphrodite... Sadece senin için yaşamak ve senin için ölmek istiyorum.

Leandros, Hero'nun başını tutup, göğsüne dayadı. Sağ elini başına koyup, Hero'nun altın sarısı saçlarında parmaklarını dolaştırdı... Leandros, Hero'nun badem kokulu saçlarının kokusunu, içine çektikçe ölüyordu sanki saçlarının güzel kokusu başını döndürüyordu.

Cennete Suikast Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin