Bölüm 16

233 104 14
                                    

"Dövmek mi?"

Kendisine aptalca bir şey söylemiş gibi gülümsedi kadın.

"Dövmek mi dediniz?
Ben onu öpmeye bile kıyamıyorum!
Size tekrar çok teşekkür ederim;sayenizde ona yeniden ulaştım" dedi gözlerini uzaklardan alarak, yüzünde solgun ve yaşlanmış bir gülümseme vardı.

"Ama hiç bu kadar uzun sürmezdi geri dönmesi. Geceleri evden kaçar, güneş doğmadan da yatağında olurdu!"

"Küçük bir kız çocuğunun bunu yapması çok tuhaf değil mi?

Mutlaka bir nedeni olmalı!
Peki, şu sırtındaki tırnak izleri gibi izler, onlar neyin izleri?"

Erol Bey'den bu sözleri duyduğunda, kadının yüzü birden allak bullak oldu... Gözleri doldu. Dokunsalar ağlayacaktı!

"Ne oldu?" diye sordu Erol Bey,

kadıncağızın gözlerinin dolduğunu gördüğünde.
Masada duran peçeteyi aldı ve kadına uzattı; anne peçeteyi alarak gözünden damlayan birkaç damla yaşı sildi.

"Bakın ben doktorum, size yardım edebilirim. Bir derdiniz, bir sorununuz varsa bana anlatın lütfen... Bilmiyorum ama şunu hissediyorum ki sizin anne ve kız yaşadığınız bir şeyler var, hem de kötü bir şeyler ve bunları bir yabancıyla paylaşmaktan korkuyorsunuz.
Fakat unutmayın şimdi paylaşmaktan korktuğunuz sırlar, içinizde birikerek sizi bu dünyadan uzaklaştırır, strese girersiniz ve psikolojiniz bozulur. Hatta öpmeye bile kıyamadığınız kızınıza bir gün şiddet uygularsınız"

"Çok korkuyorum..."

"Neden korkuyorsunuz hanımefendi?"

"Neden korktuğumu bilmiyorum ama bir
şeylerden çok korkuyorum!"

"Korktuğunuz, sizi korkutan şey nedir?
Lütfen anlatın bana... Lütfen..."

Erol Bey'in bu ısrarlarına dayanamamıştı artık Fatma'nın annesi. Erol Bey'in iyi biri olduğunu hissediyordu ve hisselerine güvenip, Fatma'yla yaşadıklarını birer birer anlatmaya başladı.

Erol Bey, Fatma'nın annesini dinledikçe kulaklarına inanamıyor,

"Gerçekleri mi söylüyor yoksa bütün bunlar yalan mı?' diye düşünmekten kendini alamıyordu.

Çünkü kadının anlattıkları inanılacak türden şeyler değildi; hele ki dokuz yaşındaki bir kız çocuğuyla ilgili olduğunu düşündükçe.

Geceleri, zaman zaman, büyük bir çığlık atarak evden kaçtığını, ardından onu gecenin örttüğü ıssız sokaklarda arayıp, bulamadığını ve çaresizce eve geri döndüğünde küçük kızı yatağında çamur içinde yatarken bulduğunu anlattı; Bir keresinde onu gizlice takip edip, gecenin bir yarısı mezarlığın içinde oynarken bulduğunu da.

Erol Bey, bunu duyduğunda tüyleri diken diken olmuştu.

Fatma annesine, her zaman birilerden bahsedermiş; tüm bunlara neden olan iki kişiymiş aslında. Kadın bunları ağlayarak anlatırken Erol Bey söze girdi:

"Bakın, Fatma anladığım kadarıyla yalnız büyümüş bir kız çocuğu.
Yani, hiç kardeşi olmamış ve genellikle yalnız yetişen çocuklar sekiz dokuz yaşlarında zihinlerinde hayali arkadaşlar yaratırlar ve onlarla konuşurlar, oynarlar hatta beraber yemek yerler.
Oysa yanlarında kimse yoktur; bu sizin anlattığınız kişiler Fatma'nın zihninde canlandırdığı hayal arkadaşları olabilir. Eğer Fatma bu arkadaşlarını hayalinde yaşatıyorsa, çocuk açısından bizlerin onun arkadaşlarını göremememiz fakat kendisinin görmesi normal.
Bu durum bu yaştaki çocukları sandığınızdan daha çok etkileyebilir.

Cennete Suikast Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin